Kuran açısından tarih, salt geçmiş olayların kronolojik bilgisi değil, aksine insanın dünya görüşünün vahiy eksenli şekillenmesine katkısı olan, düşünme melekesini ve muhakeme yeteneğini geliştiren, basiretini artıran, manen olgunlaşmasını sağlayan bir disiplindir.
Ünlü sosyolog ve tarihçi İbn Haldun’a göre tarih; “dış görünümü itibariyle geçmişten, devletlerden ve önceki çağlarda meydana gelen hadiselerden haber veren bir ilimdir. İç görünümü itibariyle ise bir bakış ve incelemedir. Kâinatın varoluş sebeplerinin ortaya konmasıdır. Kâinatın ilkelerinin gerçek yönleriyle bilinmesi, olayların nitelik ve sebeplerinin ayrıntılarıyla öğrenilmesidir.” İbn-i Haldun’un bu açıklamalarına göre tarih, gerek tüm çağları, kuşakları ve coğrafî bölgeleri; gerekse herhangi bir çağa ve nesle ait durumları anlatan bir ilimdir.
Ali Şeriati’ye göre tarih; “Hak sınıfı ile batıl sınıf arasındaki mücadeledir. Tarih boyunca bu iki sınıf birbirleriyle mücadele halindedir. Bu mücadele, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den başlayıp günümüze kadar devam etmektedir.”
Bu tanımlamalarda gördüğümüz ortak nokta şudur: Tarih dün ile bugün, geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür. Bu köprü, şimdiki zamana ışık tutar, geleceğe daha emin adımlar atmamızı sağlar.
Kuran’ın ekseninde ise tek olan Allah vardır. Bunun yanında Kuran’ın muhatabı ise insanlardır. Bu bağlamda İslam’ın ve onun birinci kaynağı olan Kuran’ın amacı, yeryüzünde İslam’a uygun “temiz-örnek fert” ve “temiz-örnek bir millet” yetiştirerek insanın ve insan topluluklarının dünya ve ahiret huzurunu temin etmektir.
Kuran’ın tarih anlayışını daha iyi ve hakkıyla anlayabilmemiz için öncelikle, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı insanı ve insanın konumunu göz önünde bulundurmamız yerinde olacaktır. İnsanlık tarihi, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in yaratılışıyla başlar. Allah, insanı birçok mahlûkattan üstün ve şerefli olarak yaratıp ona yeryüzünün halifeliğini/vekilliğini vermiştir. Böylece kimlerin iman edip salih amel yollarını seçeceğini sınamak istemiştir (Mülk:2).
Kuran kıssalarının büyük bir çoğunluğu peygamber kıssalarıdır. Peygamberlerin ilk görevleri ise tebliğdir. Bu nedenle kıssaların temel konusu tebliğ ve tebliğ metotlarıdır. Kıssalarda, peygamberlerin kavimlerini tevhide davetleri ve bu davet sürecinde verdikleri mücadele anlatılır.
Kıssalarda, bireysel ve toplumsal değişimin temel yasaları, ilâhî davete karşı gösterilen tepkiler, tutumları; yapılan mücadeleler ve yaşanılan zorluklar, mücadelede uyulması gereken tecrübî ilke ve prensipler yer alır.
Kuran açısından tarih, salt geçmiş olayların kronolojik bilgisi değil, aksine insanın dünya görüşünün vahiy eksenli şekillenmesine katkısı olan, düşünme melekesini ve muhakeme yeteneğini geliştiren, basiretini artıran, manen olgunlaşmasını sağlayan bir disiplindir. Bir anlamda Kuranî perspektiften tarih, insanların ve toplumların yükselmesini, doğruyu bulmasını, geleceğini sağlam temeller üzerine inşâ etmesini, mutlu ve huzurlu olmalarını sağlayan bir kılavuzdur. Öte yandan Kur’an açısından tarih, Hak ile batıl arasındaki mücadeleyi ifade eder. Bu mücadele Hz. Âdem ile şeytan arasında başlayıp, oğulları Kabil ile Habil, Hz. Musa ile Firavun, Hz. İbrahim ile Nemrud, Hz. Muhammed ile Ebu Cehil ve daha niceleri arasında günümüze değin süregelen ve kıyamete kadar sürecek olan Hak ile batıl mücadelesinin bir özetidir. Bütün tarihi olaylar, son tahlilde Hak ile batıl mücadelesinin bir neticesidir.
Kur’an, her olayın ilahî bir sünnete/sünnetullaha göre cereyan ettiğini, tarihin seyrinin bu sünnetullaha göre oluştuğunu, hiçbir şeyin tesadüfen, sebepsiz ve gayesiz olmadığını vurgular. Kuran, bu nedenle bir yandan insanlık tarihinden, bu gerçeği belgeleyen örnekler sunarken, diğer yandan da çözüm yollarını göstererek insanlığın bu amaçla, tarihi araştırmasını ister. Ancak hemen şunu ifade etmeliyiz ki, Kur’an, tarihe ve tarihî olaylara dikkatimizi çekerken, amacı insanların merakını gidermek ve benzeri sebepler değildir. Asıl hedefi Kuranî çerçevede Hakk’a, hidayete irşat etmektir.Nitekim Kuran en doğru yola hidayet eden bir kitaptır… (İsra:9)
Vel Hasıl
Sonuç itibariyle söylemek gerekirse: islam’ın hedefi, gerekli inanç ve amel ilkelerini (İslami hayat nizamını) insanlara teklif ederek insanların dünya ve ahiret saadetini temin etmektir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi