Tarih, insanlığın yaşadığı ve şahid olduğu hadiselerin yer aldığı toplum hafızasıdır. Bu hafızanın varlığı, insanların nelerle karşılaşıp, hangi karar ve tutumlara girdiğinin sonuçlarını vermesinden dolayı önemlidir.
İnsan, aklı ve tecrübesi ile tarihi olaylardan ibret alır ve geleceği için bir değerlendirme yapar. Hadiselerin hangi şart ve faktörler içinde gerçekleştiğini analiz ederek, nasıl bir yol tutması konusunda bir değerlendirme yapar.Kur’anı Kerim, geçmiş insan toplumlarının hayatlarından özellikle doğru yoldan sapma konusunda örnekler verip, doğru yolun önemi ve değeri hakkında ikazlarda bulunurak bir durum tesbiti yapmamıza imkan verir. İnsan, din ve akıl sahibi bir varlık olarak, kendi geleceğini kendi elleriyle hazırlar. Sorumluluğunu başkalarının eline vermez. Sorumluluğun devri,siyasi ve mesleki alanlar açısından devredilebilir niteliktedir. Bu devir olayı da, gözü kapalı bir şekilde gerçekleşmez.
İslam dini, şahsi ve toplumsal konularda, sorumluluk verdiği kişinin hayat tarzına ve yaptığı işlerin düzgünlüğüne bakarak yetkinin verilmesini ister, ama kontrolu da elden bırakılmamasını öğütler.
Özellikle toplumu ilgilendiren konular, amme yani kamu işleri konusunda, bu hususa özellikle dikkat edilir. Kamu hakkı, İslam’da her müslümanın sorumluluğu altındadır.
Modern toplumun denetimsizliği:
Rönesans ile birlikte Batı dünyasında, kamu ile ilgili konular, devletin eline verilmekle birlikte toplum iradesinin dışında kalmıştır. Demokrasi ile birlikte herkesin yönetimde rol aldığı kabul edilir, ama; tüm yetkiler siyasi partilere bırakılır. Siyasi partiler de, kendi bağlılarını manevi ve siyasi bir bağlılığa sokarak, hata ve yanlışlardan uzak bir kutsallık oluşturarak, kendine bağlar. Böylece siyasi inanç, bütün hata ve yanlışları meşrulaştıran mistik bir tesir içinde varlığını sürdürür.
Sorumluluğun kaynağı hak ve hukuk, bir inanç ve ahlak sistemi olarak, bütün bağlılıkların üzerinde yer alması gerekirken; batı kaynaklı siyaset, bir icra makamı olarak, hukukun da iplerini elinde tutar. Böylece, halkın denetleme imkanını elinden alır.Artık kitleler, ”kendi partileri” ne o derece bağlanırlar ki, onların hata yapacağına ihtimal vermezler. Doğu ve müslüman toplumlardaki ruhani ve ahlaki değerler, siyaset yoluyla laik bir kutsallığa bürünmüş olur. Bir manada siyaset, dinin yerine geçer.Belki de, son asırda toplumları dejenere eden en önemli konu, siyasetin değerlerin yerini alarak, şahıs ve grup menfaatini en üst düzeyde sürdürülmeye çalışılmasıdır.
Sorumluluk kaybı, sosyal bir hastalık mıdır?
Toplum, sorumluluk değerleri içinde görevini yapamadığında, yerini taraftarlığa bırakır. İnsanlar, kendilerine ait olan rol ve görevleri, şuur kaybının neticesi olarak siyaseten ait oldukları kuruma bırakırlar.
Bu durum Ziya Paşa’nın “ Hakim ola davacı, Ol muhzır (dinleyiciler) dahi şahit. Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet” dizelerini hatıra getirir.
Halkın kendine ait denetleme rolünü devrettiği siyasi iktidar, kendi kendini ne kadar denetleyebilir ve hatta, onları hukuku uygun hale nasıl getirebilir?.. Elbette, böyle bir sistem, sürekli hata ve haksızlıklar içine girme durumu ile karşı karşıya kalacaktır.
Siyaset, tüm idari sistemi elinde tuttuğu için, ard niyet veya menfaatlerin hedefi olmak durumundadır. Siyasiler ve bürokratlar, birçok haksızlık ve menfaat edinme talepleriyle karşılaşacaktır. Üstelik te, en yakınları tarafından..
Tarihi olaylar, haksızlık, rüşvet, iltimas ve menfaat alışverişleriyle birçok büyük devletin paramparça olduğuna şahit olmuştur. Üstelik, bu devletin yöneticileri de kendilerini hak ve doğruluk içinde olduklarını zannettikleri bir dönemde..
Günümüzde de, yine aynı şartlarla yüz yüze kalmaktayız. Tarihte Babil, Yunan, Roma, Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı devletleri gibi birçok devletin, “çok iyi oldukları”nı söyledikleri dönemde çöküş yaşadıklarını unutmayıp; tarihi, ahlaki ve sosyal sorumluluklarımızı unutmamamız gerekiyor. Çünkü devlet, sadece siyasi veya bürokratların değil, daha çok halkın sorumluluğuna verilmiş bir emanettir.
Prof. Dr. Sami Şener
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Evet abi, insanımızı tekrar eğitimden geçirerek
Okumaya, düşünmeye,analiz etmeye,tekrardan kendini ÇEK etmeyi anlatarak, Olaylara objektif şekilde bakıp
Değerlendirmesini sağlamalıyız ki, SAĞLIKLI
BİR TOPLUM İNŞA EDELİM.
İŞİMİZ ZOR, RABB'İM YARDIMCIMIZ OLSUN.