İran, ilginçliklerin ülkesi; dili, mimarisi, sineması ve edebiyatı ile sempati duyulan esaslı ve hakiki bir kültürken mezhep ve siyaset bakımından sempatisi zayıf olan tam bir muamma. Bu muammalık, bizim ülkemizde de varlık göstermektedir. Suriye’de Esad yönetiminin halkına karşı savaş başlatmasına İran destek vermesiyle Erdoğan-Esad arasındaki gerilimde laik Suriye yönetimi tarafını haklı bulan sekülerlere karşın adına “İrancılar” veya “İslamcılar” denilen dindarların çok büyük çoğunluğu İran’a olan sempatilerini sonlandırdılar. Sekülerlerin İran’a olan sempatileri yeni olan bir şey değil. Bu sempatinin nedeni; laik-seküler devletçi bir reflekse sahip bir kesimin seküler-Amerikancı Şah döneminden kalan sempatisi tekrar canlanmıştır. Şah’ın devrilişi neticesinde bu sempati yerini tepkiye bırakmıştır. Kendi devrimini yaparak laik-seküler, ulusçu ve Amerikancı denilen şah dönemini kapatan yeni yönetimi çok benimsemediler. Benimsemeyenlerin göremediği asıl nokta; bu devrimin kendi kodları üzerine inşa olmuş bir devrim olduğuydu. Başlangıçta İslam ve ümmet kavramına atıfta bulunan Humeyni yönetimi, daha sonra ümmetçi tavırdan daha çok mezhepçi bir yapılanma biçimine önem vermiştir. Bir Müslüman için sempati duyulmasını sağlayacak çok nedenleri (felsefe, sinema, mimari, edebiyat, tarih vs.) barındıran İran filozoflar ve şairler diyarıdır. Felsefi ve kültürel olarak mümbit bir coğrafya olan İran, kadim kökleri bakımından devlet geleneği olarak Perslilikten, din olarak Zerdüştlükten beslenmiştir. İslam dininin dinamik yapısının katkısıyla İran’ın kültürel ve felsefi birikimi daha da mümbitleşmiştir. Farklı kültürel yapıdan olması fikri ve toplumsal kafa karışıklıklarını da meydana getirmiştir.
İran, ülkemizde doğru anlaşılmadığı gibi İrancılık da doğru anlaşılamamıştır. Cemaati ve misyonu olmayan kişiler dindar mahallede “İrancı” olarak yaftalanmıştır. Doğru anlamama sadece ülkede bulunanlar tarafından değil İran’da bulunanlar tarafından da doğru anlaşılmıyor. İranlı Felsefeci Şebusteri’nin Ali Şeriati’ye dair duyduğu kızgınlığa bizatihi şahit olduğumda çok şaşırmıştım. Benzeri biçimde mollalar veya taraftarlarının hem Şeriati’ye hem de A. Suruş’a ve S. H. Nasr’a gösterdikleri sorunlu yaklaşım söz konusudur. Bir yandan entelektüelliğe karşı duyulan tepki bir yandan Humeyni’ye yönelik itaat kültürü İran’da fikri donmayı meydana getirmiştir. Hem İran’ı hem Türkiye’yi hem de dolaysıyla dünyayı ıskalayan ön yargılı ve nostaljik bakış meseleleri anlamamızı engelleyen faktörlerdir.
Özellikle 11 Eylül’den sonra İran’ın uygulamış olduğu politikalar, entelektüel ve meseleyi anlama çabası içinde bulunduranlar için düşündürücü ve sorunluydu. Irak, Suriye ve Yemen’de hatta Pakistan’da İran’ın nüfuzunun artması İran’ın önünün açılmasıyla ilgili bir durumdur. İran’ı, yerel siyasi ve ideolojik dinamiklerimizle anlamak ciddi anlamda sorunludur.
Suriye politikasına rağmen hâlâ İrancılığını sürdüren partizanlar, krallarının veya imgeleştirdikleri İran’a karşı sağlıklı yaklaşmazken mevcut siyasal iktidara karşın İran’ın yanında olanlar da İran’ı doğru konumlandırmada sorunlar yaşamaktadır. İkbal’in dediği gibi ‘İran’da İslam İranlılaşmış mıdır?’ İran bir hakikat mi yoksa bir simülasyon mudur? İran’da son eylemler dahil bir çok şey simülasyondur. Genç bir kızın ahlak polisleri tarafından giyimi uygun bulunmamasından göz altına alınması ve göz altında öldürülmesi toplumsal eylemleri meydana getirmiştir.
Son zamanlarda meydana gelen eylemler sosyal medya araçlarının meydana getirdiği için olgu olmaktan daha çok algıdır. Bu toplumsal eylemler çok ilginç eylem ve şiddet tiplerini doğurmaktadır. Baudrillard, eskiden farklı ve yeni bir şiddet tipiyle karşı karşıya olduğumuzu iddia eder. Bu yeni durum bazı arkaik şiddet tipinin yeniden canlandırılması atacılık/atavistic değildir. Kadim şiddet bizimkinden hem daha coşkucu hem daha kutsaldır. Hiper-modernite tarafından üretilmiş simülakr imgenin doğasındaki günümüz şiddeti ekranda ortaya çıkmıştır. İran’da meydana gelen eylemler sabun köpüğü simülatif eylemlerdir. İran’da mevcut düzen buharlaşarak sabun köpüğü haline gelmesi mukadderdir. Fakat asıl olan İran’ın tarihsel refleksini yitirip yitirmeyeceğidir. İran tarihsel refleksini (Safevi-Şia), yönetim biçimi değişse de kaybetmeyecektir.
Ahmet Dağ
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…