14 Ocak 2018 tarihli Habertürk gazetesinde yayınlanan ve geniş yankıları olan söyleşimizde tarîkatler de konu edilmiştir. Tarîkatler konusu bizim her zaman gündemimizde olmuştur. 20 Nisan 2016’da Facebook sayfamızda Cumhurbaşkanımıza hitaben yazdığımız yazı, yazılarımızdan yalnızca biridir. Öneminden ötürü mirathaber.com da yayınlıyoruz.
Tarîkatlar ve Cemâatler Bağlamında
SAYIN CUMHURBAŞKANIM
Yurtiçi ve yurtdışındaki okullarda görev yapan genç öğretmelerin fedakârane çalışmalarını Harun Tokak’ın kaleminden okurken çok ama pek çok defa hıçkırarak ağladığımı hatırlıyorum. Gerçekten muhlis bir genç öğretmen kadrosu vardı.
Ama gazetelerine, televizyon kanallarına, işveren örgütlerine, okulları ve üniversitelerinin üst yönetimlerine, uluslararası ilişkilerine ve kendilerine katılmayan müminlere karşı dışlayıcı tavırlarına ve öğrencilere okuttukları ve dinlettikleri hurafeci yayınlarına baktıkça da İslâmî bir ses duyamıyor, bir renk göremiyor ve bir hava da koklayamıyordum. İslâm’ın lehine kullanılamayacak güçlenen bu yapının tehlikesi apaçıktı. Ama sınırsız bir destek verir gibi olan sizlere ve yakın çevrenize de ulaşamıyordum. Sonuçta birlikte bir hüsran yaşadık.
Muhterem Cumhurbaşkanım
Sıhhati tartışılabilir olsa da aldığım duyumlar yeni yanılgıların eşiğinde olduğumuza işaret ediyordu. Kur’ânî çizgiye gelmeyen-gelemeyen yapıların süreç içinde büyük sakıncalar oluşturacağında hiç şüphe yoktur. Bunu tecrübe de ettik. Mânevî gibi görülen fakat sekülerleştiklerinde şüphe olmayan kurumların mevcut yapıları içinde güçlendirilmesi ne ülkemizin ne de geleceğimizin hayrınadır.
Ârif olan şahsınıza tarif gerekmeyeceği için bu kadarla yetiniyorum. Üzüntümüz büyüktü. Hamdolsun sizden bir ışık alınca sevindim. Bu satırları yazma ihtiyacını hissettim. Çünkü Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yaptığınız konuşma, bilgi ve bilincin sevindirici izlerini taşıyordu:
“Değerli kardeşlerim; bize asla kula kulluk yakışmaz. Allah’tan başka hiçbir güce kul olmadık olmayacağız. Ne yazık ki insanoğlunu aldatıp da birilerine farkında olmadan kul olmaya sevk edenler var. Filanca efendi bize şahdamarımızdan daha yakın diyenler var. Bize şahdamarından daha yakın olan Allah’tan başka hiçbir güç yok. Bize şahdamarından daha yakın olan sadece Rabbimizdir. Bunu böyle bileceğiz, böyle inanacağız.”
Sayın Cumhurbaşkanım
Tespitlerinizin açıkladıklarınızla sınırlı olmadığını biliyorum. Ama ben de görevimi yapmış olayım. Bizdeki yapılar Kutuplar/Ğavslar yönetimindedir.Bunu da yayınlarında açıkça dillendiriyorlar. Örnek istiyorsanız çok… Yoğunluğunuz sebebiyle farkında olmamış olabilirsiniz ama bağlılarınca KUTUB veya YÜCE ĞAVS olarak nitelenen bazı zevatı örneğin M.U. ve benzerlerini tanıdığınızı iyi biliyorum.
İnternette halka açtırdığınız Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nin “KUTUB” maddesine beraberce bakalım:
“Kutub zâhir ve bâtın, maddî ve mânevî bütün varlıkların eksenidir, yani her şey onun üzerinde ve çevresinde döner, ona dayanır. Onun her şeye feyiz veren bir özelliği vardır. Allah âlemi ve âlemdeki düzeni onun aracılığı ile devam ettirir.”
Tasavvufi kaynaklardan bir ilave de biz yapalım: Kutuplar aynı zamanda Ğavs’tırlar. “Allah adına tasarruf ettikleri için imdada çağrıldıklarında diledikleri yardımları istedikleri her an yapabilirler.”
Değinilen bu Kutuplu/Ğavslı yapılar, Kur’’an diliyle değerlendirirsek mânen necis ve canlıların en şerlisi kılan, bütün güzel amelleri boşa çıkaran, derin bir sapıklık içine iten, tövbe edilmedikçe asla bağışlanmayacak olan, Cehennemlik kılıp ona çağıran böylece aşağıların aşağısına yuvarlatan ŞİRK ve de Şirk araçları değilse nedir? ( Tevbe 9/28; Beyyine 6; Zümer 65; Nisa 4/116;Bakara 2/221)
Sayın Cumhurbaşkanım
Zannetmeyiniz ki bu yapılardaki yönetici kadrosu ölü veya diri Kutuplaştırdıkları /Ğavslaştırdaki büyüklerini yüceltiyorlar. Hayır. Oynadıkları oyunu bilmezler mi? Elbette bilirler. Kutupların/Ğavsların yanı başında olmak onlara şimdilik yetmektedir. Özellikle de destek görmeleri halinde gelecekte başa geçeceklerini bilirler.
Kurân ve Sahih Sünnet’e aykırı yığınla hezeyanları olduğu halde mezkûr kişilerin kendilerini Ehl-Sünnet olarak sunmaları ise bilgisiz halkımızı tam bir aldatma operasyonudur.
Onbinlerce/ yüzbinlerce insanın kutsallaştırılarak dokunulmazlaştırılan Kutuplar veya Gavslara mürid ve yakınlarına da muhib olduğunu düşününüz.
Bütün bu açıklamalarımıza rağmen şahsen ben tarîkatlerimizin ve cemâatlerimizin sivil örgütler olarak hizmet üretebilecekleri inancındayım. Ama mevcut yapıları içinde değil. Konumuza açıklık getirecek yazımdan bir bölümü aktarmak istiyorum:
“Rabbimizin Peygamberimize yüklediği görevler: Kurân âyetlerini okuyup tebliğ etmek, Kurân’ı öğretmek ve onun inceliklerinin anlaşılmasını sağlayacak aklî yöntemler olan Hikmet’i bildirmek ve Tezkiye-i Enfüs’tür. (Bakara 129,151; A. İmran 164; Cuma 2)
Tezkiye-i Enfüs, insanları Kur’ân ile bedenen, rûhen ve ahlâken tertemiz kılmak ve geliştirmektir. Tezkiye-i Enfüs, öğretmekten çok terbiye etmektir. Bu da yakından alakayı ve örneklendirmeyi gerektirir. Genel eğitim sistemimizin, tarîkatlerin ve cemâatlerin görevi -Peygamberimiz gibi- Tezkiye-i Enfüs görevini Kur’an’ın öğretimi ile birlikte örneklendirerek yapmaktır.
Kur’ân’sız tabiat âyetleri olan insan, hayvan, maden, güneş ve ay gibi maddî varlıklar anlaşılıp konumlandırılamayacağı gibi insanlar da Kur’ân ile Tezkiye edilemezlerse başta Şirk olmak üzere mânevÎ olan kalbî hastalıklardan arındırılamaz ve sosyal ve ekonomik alanda İslâm insanı olarak geliştirilemezler. İslâm insanı olarak yaşadıkları topluma egemen ve hizmetkâr kılınamazlar. Bu arada Kur’ân’ın Zikir olduğu, Zikri içerdiği ve onu okumanın da en büyük zikir olduğu unutulmamalıdır. (Sâd 38/1-2)
Kur’ân’sız ne öğretim ve ne de Tezkiye olur. Oldurmaya kalkışırsak maddeci ve hurafeci insan tipiyle dünyamızı da geleceğimizi de karartırız. İŞİD gibi yapılara da kapı açılmış olur. Âhiret’te de büyük kayıplara uğrarız.
Kur’ân ile bilgilendirme ve tezkiye yapılması şartıyla Tarîkatler ve Cemâatler değerlendirilebilir. Bu durumda onları Kur’ân’ın istediği türden Hayırlara çağıran bir topluluk olarak görmemize bir engel de yoktur.(A.İmran 3/104)”
Saygıdeğer Cumhurbaşkanım
Bu dönüşümü sağlayarak Kur’ân ve Sahih Sünnet çizgisine gelemeyecek olanlara ödün veya desteklediğiniz görüntüsünü vermek sizi de mânen çökertecek ve Fetö’de örneğini yaşadığımız türden kararlar almaya mecbur bırakacak bir yanılgı olur. Artık bizim de, ülkemizin de yanılgılara tahammülü yoktur.
Kalbî ihtiram ve dualarımla…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi