Bu hafta İtalya’da “taşıyıcı annelik”le ilgili önemli bir yasa tasarısı kabul edildi. 400 sandalyeli Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda yapılan oylamada, iktidarı oluşturan partinin desteğiyle 109’a karşı, 166 oyla kabul edilen yasaya göre taşıyıcı annelik evrensel suç sayılacak; buna göre tasarı parlamentonun üst kanadı Senato’ya da gönderilip onaylanırsa artık bazı kadınlar sahiplerini bilemedikleri erkeklerin spermlerini rahimlerinde taşıyıp çocuk doğurmayacak.
2004’ten beri İtalya’da çok sayıda kadın, farklı ülkelerde belirsiz erkeklerin bankalarda saklanan spermlerini taşıyıp çocuk doğurmak üzere yurt dışına çıkıyor ve bu konu kamuoyunda geniş tartışmalara yol açıyordu. Yasa bu amaçla yurt ışını yasaklamayı hedefliyor. Başbakan Meloni’nin partisi yasaya destek verirken muhalefetteki sol partiler ve bazı aktivist gruplar tarafından tepkiyle karşılanıyor.
Tasarının yasalaşıp hayata geçmesi durumunda taşıyıcı anneliğin “evrensel suç” sayılması önemli bir husus. İlk bakışta yasa İtalyan kadınlarına uygulanacak olsa bile –yasa İtalyan ırkını koruyor gibi görünüyor, ki öyle değil- “evrensel suç” tanımı, söz konusu eylemin insanların tümünü, daha genel ifadeyle türümüzün sağlığını korumayı hedeflediği açıktır.
Avrupa’nın üç büyük Katolik ülkesi var. İtalya, İspanya ve Polonya. Vatikan Roma’nın içinde yer alıyor. Modern hayat tarzı ve beraberinde getirdiği ifsad hangi düzeyde olursa olsun, sonuçta insanların gelip dayandığı bir hudut var. Bu da yüce Allah’ın Adem aleyhisselamdan son vahyi alan Hz. Muhammed (s.a.)’e kadar aynı emir ve nehiyleri ifade eder. Adem’in altı, Nuh’un yedi kanununda, 10 Emir’de, İsa aleyhisselamın va’zında ve İslam’ın Münzel Şeriatı’nda zina yasaktır, bu yasağın ihlalinden kaçınılması emredilmiştir. Birçok sebebi ve hikmeti yanında zina yasağı nesillerin karışmasını önlemeye matuftur.
Taşıyıcı annelik sadece neslin sıhhatini bozmakla kalmıyor, neslimizin geleceğini şu açıdan da tehdit ediyor: Düşünün bir güç nesebi gayr-ı sahih onbinlerce insana sahip oldu, bunları hasım bellediği insanlara karşı bir cinayet ve savaş aracı olarak da kullanabilir. Taşıyıcı annelikle doğacak çocuklar dolayısıyla miras, mal paylaşımı ve karşılıkla görev ve vecibeleri nasıl tamamen ortadan kaldıracağı ayrı bir konu.
Feminist hareketler, vahyi referans almayan hak ve özgürlük sloganları ve özellikle piyasa kapitalizmi dinin temellerini sarsmakta, sınırları ortadan kaldırmakta, böylelikle türümüzün bu gezegendeki geleceğini tehdit altına sokmaktadır. Ve bu giderek konunun basit özgürlük sınırlarını aşan boyutlara ulaşmaktadır ki, Rusya’da da mesela eşcinsellerin faaliyetine kesin sınırlar getirilmektedir. Bu da Katolikliğin yanında Ortodoxların da bu genel ifsadtan ne kadar rahatsız olduklarını gösterir.
Kamil din İslam’dır ve bu konuda hangi dinden veya mezhepten olursa olsun, Müslümanlar neslimizin devamını tehdit eden küresel ifsada ve ahlaki çürümeye karşı hassasiyetlerini, sivil ve mümkünse resmi-kamusal tepkilerini göstermek durumundadırlar. Küresel sorunlara karşı küresel sorumluluklar üstlenmek lazım, bu konuda İslam öncülük rolünü üstlenmeye en ehil dindir.
Metin Göçmen
İnsan zalim… İnsan cahil… İnsan asi…