<>.theiaStickySidebar:after {content: ""; display: table; clear: both;}
“Kucağına alma, alışır.” Anne olan her kadının aldığı bir tavsiyedir. Sonrası, “Emzir, hemen yerine yatır” uyarısıyla devam eder. Eh, bunlar büyüklerin, kolu komşunun tavsiyeleridir tabii. Sözde amaç annenin rahat etmesidir. Bunlara son yıllarda bir de uzmanların tavsiyeleri eklendi. Onlarınki de “uyku eğitimi” adı altında bir danışmanlık. Sonuçlarının başarılı olduğu ispatıyla süslenen tavsiyeler yine sözde annenin rahatlığı için.
Bunların hiçbiri bana doğru gelmiyor. Annenin rahatlığı için edilen tavsiyeleri, ben kadının annelik dışındaki işler için rahat etmesi olarak okuyorum. Çünkü yaşanılan dünya düzeni, kadına annelik dışında çok fazla rol yüklemenin derdinde. Oysa ki kadının, en azından doğum yaptıktan sonraki ilk iki yıl, öncelikli rolü sadece annelik olmalı.
Bebek, 9 ay anneye bir kordonla bağlı yaşar. Doğumla birlikte yaşanılan yeni süreçte bebek anneye kordonsuz ama yine bağımlıdır. Rabbim kadına iki yıl emzirmeyi tavsiye eder. Emzirme sadece beslenme değildir. Temastır. Temasla bebek kendini güvende hisseder, anneyle arasında güvenli bağlanma gelişir.
Ama eskilerde kadın, hele de gelinse, sobayı yakacak, tarlayı sürecek, o bunları yaparken çocuğu kucağında pışpışlayamaz. O yüzden gelmiş, sanıyorum dini öğretilerimizin tam tersi olan “çocuklar büyüklerin yanında sevilmez” ayıplanması. Bugünün modern kabul edilen kadını da çalışma hayatının içinde tutulmak zorunda bırakılıyor. Gece sabaha kadar bebeğiyle uğraşacak anne, sabah işe gidemez. Uyku eğitimi denilen, çocuğu temassız ve ayrı odada yatırma alıştırmasının da bu temelle geliştirildiği inancındayım.
Harry Harlow’un maymunlar üzerinde yaptığı deney, psikoloji alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Deney, 1950’li yıllarda yapıldı ve bağlanma teorisi ile ilgilidir. O dönemde yaygın olan inanış, bebeklerin anneye bağlanmalarının temel sebebinin, anne tarafından sağlanan besin olduğunu öne sürüyordu. Harlow, bu fikri test etmek amacıyla Rhesus maymunları kullanarak çığır açıcı bir çalışma gerçekleştirdi.
Harlow, yeni doğmuş Rhesus maymunlarını annelerinden ayırdı ve onları iki farklı “anne” modeline maruz bıraktı:
Tel Anne: Sert, soğuk bir tel kafesten yapılmış ve sadece bir biberonla süt veren bir “anne.”
Kumaş Anne: Yumuşak bir kumaşla kaplanmış, sıcak ve rahat hissettiren bir “anne,” ancak süt vermiyor.
Maymunlar, iki “anne” modeline de erişim sağlayabilecek şekilde yerleştirildi ve Harlow, maymunların hangi “anne”ye bağlanmayı tercih ettiklerini gözlemledi.
Maymunlar çoğunlukla kumaş anneye sarılmayı tercih ettiler. Bu, maymunlara süt veren tel anneye oranla çok daha fazla zaman geçirdikleri anlamına geliyordu. Yani, bebek maymunlar, besin sağlayan tel anneye sadece süt içmek için yakınlaşıyor, geri kalan tüm vakitlerinde sıcak ve rahat olan kumaş anneye sarılıyordu.
Ayrıca maymunlar, tehdit edici bir uyaranla karşılaştıklarında yine doğrudan kumaş anneye koşuyorlardı. Kumaş anne onları rahatlatıyor ve güvenlik sağlıyordu. Bu, fiziksel temasın, hayvanların duygusal sakinleşme sürecinde önemli olduğunu gösteriyordu.
Bu çalışma, o dönemin yaygın inanışlarının aksine, bağlanma davranışının temelinde fiziksel temas ve sıcaklık gibi faktörlerin daha etkili olduğunu gösterdi. Beslenmenin, bebeğin anneye bağlanmasında en önemli faktör olduğu düşünülürken, Harlow’un bulguları bunun doğru olmadığını, sevgi, güvenlik ve fiziksel yakınlığın çok daha önemli olduğunu gösterdi.
Bu yüzden ben çocuklara her gün defalarca doya doya, sıkı sıkı sarılınması taraftarıyım. Hatta hatalarından sonra uyarılarınızda, belki ceza aldıklarında dahi günü sarılarak bitirmenizden yanayım. Bu onlara hatalarını gördüğünüzü, sevginizin bazı şeyleri tölere etmeyeceğini, bazı sınırları aşamayacaklarını ama ne olursa olsun sevildiklerini ve güvende olduklarını hissettirir. O yüzden gelişen dünya fikirlerinin, bu fikirlere hizmet eden sistemin ve uzmanlarının sizleri tel annelere çevirmesine izin vermeyin.
Türk annenin sevgi sözcüğüdür. Gerekliliğine inanılmadığı ya da bastırılmış bir ihtiyaç olduğu için doya doya sarılma alışkanlığı yoktur eski annelerin. Sevgiyi yedirme içirme bildiklerinden fazla fazla sunmaya çalışırlar ama.
ŞEYMA DEMİRCAN NAMAZCI
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ