İslâmî ilkeler doğrultusunda sık sık “İlkemiz almak değil vermek olmalıdır,” diyoruz. Her Müslüman ben ne alabilirim değil, ben ne verebilirim diyerek hayatını düzenlemelidir. Vermeye çalışmayı ilke edinmelidir. Teşekkür etmek de; vermektir. Vermeye yönelmektir.
Manen verme olan teşekkür sevgidir de.
Yaşadığımız dünyamızda, yaşadığımız toplum düzeni içerisinde sevgiye ne kadar muhtacız.
Farkında mıyız acaba. Topluluklar içerisinde yaşarken, ailelerimiz arasında bulunuyorken bile sevgi yoksunluğu çekiyoruz. Sevgi fakirliği içindeyiz. Sevginin önemine işaret buyurmak içindir ki Peygamberimiz; “Sizler iman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olmazsınız,”buyuruyor. Demek ki mümin olmak sevmeyi gerektiriyor. Sevmek de yetmez. Mümin olmak sevilmeyi de gerektiriyor. Siz severseniz elbette sevilirsiniz.
Teşekkür Sevgidir/İnce Ruhluluktur
Bu sevgi meselesi çok ama çok önemlidir. Öneminden ötürüdür ki aramızda sevginin oluşması için Peygamberimiz bizleri barışa yönlendirmekte, hediyeleşmemizi emir buyurmakta, nefsimiz için sevdiklerimizi diğer insanlar için sevmemizi öğütlemekte, insanların ellerindeki varlıklara göz dikilmemesini emretmekte, bütün bunların ve benzerlerinin insanlarla aramızda sevgi köprüsü oluşturacağını açıklamaktadır. Hayatta sahip olabileceğimiz en büyük nimetin sevgi olduğunu unutmamalıyız kardeşlerim.
Sevgi bir anlamda ince ruhluluktur. Biz onu da yitirdik. İslâmî kültürümüzün zayıflığından mıdır, çevremizdeki insanların bize güzel örnekler veremeyişinden midir bilemiyorum ama ince ruhluluğumuzu, davranışlarımızdaki zarafet bütünlüğünü yitirdik ya da hiç elde edemedik.
Evet, teşekkür vermedir, verme sevgidir sevgi de iletişimdir ve özveri sebebidir. İnsanlara sözlü ve fiili teşekkür edelim. İnsanların bize karşı vericiliği, mânevî ve maddî yardımları daha bir artacaktır. Daha bir gelişecektir. Çünkü insan Rabbimiz tarafından teşekküre iyilikle karşılık vermeye kodlanmış olan bir varlıktır.
Teşekkür Edelim Ama Teşekkür Beklemeyelim
Sevgili Okurlarım! Burada çok mu çok önemli bir noktaya işaret etmek istiyorum. Teşekkür edelim. Teşekkür etmek görevimizdir ama teşekkür beklemeyelim. Yaptıklarımızı insanlardan teşekkür bekleyerek değil, mükâfatını Rabbimizden alacağımıza inanarak yapalım. Teşekkür edelim. Teşekkür edilmesinden haz duyalım ama teşekkür beklemeyelim ya da teşekkür edilmediği için kendi özelliklerimiz, güzelliklerimizden sakın ha geri durmayalım.
Bendeniz bu tespitleri kendiliğimden yapmıyorum. Kur’ânımızın İnsan suresinde bize bu açıklamaya çalıştığım erdemin örneği ve öğüdü veriliyor. Verici olan, yedirici olan, fedakârlık yapıcı olan insanları Rabbimiz bize yüceltirken şöyle buyuruyor:
“Onlar sevdikleri mallardan yetimlere, yoksullara ve esirlere yedirirler. Yedirirler ve şöyle derler: Biz sizi Allah için yediriyoruz. Biz sizden herhangi bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. “ (İnsan 8-9)
Teşekkür Seferberliği Başlatalım
Geliniz. bir teşekkür seferberliğine başlayalım. Ana babalarımıza teşekkür edelim. Çocuklarımıza teşekkür edelim. Eşler olarak birbirilerimize teşekkür edelim. Memurlarımıza, yöneticilerimize teşekkür edelim. Her bir gün pek çok defa teşekkür etme imkanına sahip olabiliyoruz. Bir taraftan teşekkürlerimizle insanların sevgisini kazanmamız, diğer taraftan her bir teşekkürümüze on birim sevap alarak büyük sevaplar edinmemiz mümkündür. Düşünelim; bu sevgiler ve sevaplar günler, haftalar, aylar ve yıllar içerisinde bize âhiret mutluluğunu bile sağlayabilir.
Örnek Alınacak Bir Hatıra
Sözün burasında bir hatıramı nakletmek istiyorum. Yıllardan beri teşekkür konusunu işlerim. Kaplıcadaydık, camide bir namaz sonrasında “Gelinteşekkür seferberliğine başlayalım” başlıklı bir sohbet yaptım. Dinleyenler arsında bulunan bir genel müdür kardeşimiz, odasına döner dönmez eşine şöyle der: Bugüne kadar yaptıklarından ötürü sana teşekkür edemediğim için üzgünüm. Bugün teşekkür etmenin önemini kavradım. Onun, şükredici kul olmanın gereği bir ibâdet olduğunu anladım. Sana teşekkür ederim.
Genel müdürümüz bununla da yetinmez: Yardımcılarına telefon açar ve onlara kurumumuzu yönetmede bana olan yardımlarınızdan ötürü size teşekkür edemedim. Ama şimdi ediyorum. Kabul buyurunuz, der.
Bu kardeşimiz anlatımı şöylece sürdürür:
Teşekkür etmekle ruhumun nasıl aydınlandığını, nasıl bir mutlu olduğumu, anlatamam. Başta eşim olmak üzere teşekkür ettiğim insanların bana karşı daha bir ilgili ve yardımcı olduklarına da tanık oldum.
Mesele Sadece Dünya Hayatı Değildir
Sevgili Okurlarım, mesele sadece dünya hayatı değildir. Biz bu hayatı yalnız dünya hayatını mutlu etmek için yaşamıyoruz. Asıl hayat ölümle başlayacak ebedi hayattır. İşte şükredici kul olmak da, teşekkür edici kul olmak da ebedî hayatın armağanlarına talip olmaktır. Konumuzu alacağımız armağanları müjdeleyen Kur’ân’ımızın Râd suresinin 22 ile 23. âyetleri ile bitirelim:
“Rablerinin rızasını kazanmak için sabredici olanlar, namazlarını kılanlar, verdiğimiz rızıklardan, gizli ve açık, verenler ve yapılan kötülükleri iyiliklerle karşılayanlaryok mu? Bu hayatın güzel sonucu olan Adn Cennetleri onlarındır…”
Ali Rıza Demircan
Etiketler : TEŞEKKÜR, SEVGİ, SEFERBERLİK, İNCE RUHLULUK