Sovyet Rus kültürünün egemen olduğu bir coğrafyada, babaannesi Tatyana başta olmak üzere akrabalarının üçte biri Rus olan bir Kazak ailede ve ‘Allah nedir’, ‘Peygamber kimdir’ bilinmeyen, anlatılmayan bir ortamda büyüyüp yirmi yaşından sonra İslâm’la tanışan Toleuzhan Galiyeva kızımızın heyecan ve samimiyet yüklü hatıratını (“İslâm’a Kavuşma”) bir çırpıda okuyuverdim. Lütfen siz de alın ve okuyun.
Abdullah Yıldız
Sovyet Rus kültürünün egemen olduğu bir coğrafyada, babaannesi Tatyana başta olmak üzere akrabalarının üçte biri Rus olan bir Kazak ailede ve ‘Allah nedir’, ‘Peygamber kimdir’ bilinmeyen, anlatılmayan bir ortamda büyüyüp yirmi yaşından sonra İslâm’la tanışan Toleuzhan Galiyeva kızımızın heyecan ve samimiyet yüklü hatıratını (“İslâm’a Kavuşma”) bir çırpıda okuyuverdim. Lütfen siz de alın ve okuyun. Doğrusu bu kitabın, İslâm hakkında geniş ve derin malumat sahibi oldukları halde adeta üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine atalet ve tembellik anaforunda debelenen ve arta kalan zaman ve enerjilerini de birbirleriyle didişerek tüketen biz Türkiyeli Müslümanlara çok şeyler söyleyeceğini, üzerimize nice sorumluluklar düştüğünü ve bizi bekleyenlerin olduğunu hatırlatacağını düşünüyorum.
Ezanın duyulmadığı, alkolün su gibi tüketildiği, domuz etinin bile çekinmeden yendiği bir ortamda yetişip üniversite eğitimi aldığı yıllarda ilk kez gördüğü bir başörtülü arkadaşının vesilesiyle İslâm’la, Allah’la, namazla, başörtüsüyle tanışma heyecanını bizzat Toleuzhan’ın kaleminden okumalı:
“İlk namazıma yarın sabah başlayacağım. Gece boyunca uyuyamadım. Bir sağa bir sola dönüyorum. Uykum gelmiyor. Vakit yaklaştıkça kalbim hızlı hızlı çarpıyor. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın huzuruna gideceğim. Çok az kaldı. Oda sessiz. Herkes uyuyor. Bir ben uyumuyorum. Heyecanlıyım. Titriyorum. Endişeliyim. Aklıma her şey geliyor. Ya namazdayken unutursam her şeyi. Ya Allah okuduğumu beğenmezse… Ne diyeceğim? Bunları düşünerek daha beter oluyordum. Ağır ağır nefes alıyordum. Bu anı özlemle çok bekledim. Nihayet Allah’a kavuşacağım, konuşacağım, derdimi anlatacağım, özür dileyeceğim…
Rükûa vardım. Her şeyin yaratıcısı yüce Allah’a boynumu eğiyordum. “Geldim huzuruna buyur Allah’ım” diyerek başımı eğiyordum. Kalkınca secdeye gitmek varmış. Alnımı yere koyunca, secde edince, Allah’a teslim olunca, her şeyin farkına varınca, çok geç kaldığımı bilince ağlamaya başladım. Ben neredeydim ki sana inanan müminler secde ederken. Şimdiye kadar huzuruna gelmediğim için nasıl utanıyorum Allah’ım…”
“Başörtülü kızlara özeniyordum. Onların başörtülerini takarak aynanın karşısına geçiyor ve saatlerce kendime bakıyordum. Başörtüsü takamadığım için geceleri yatağın içinde sessizce uzun uzun ağladığım olurdu. Başörtüsü takmanın lezzetine varamadığım için gözyaşlarım dinmiyordu. Başörtü benim büyük hayalimdi, aşkımdı. Ama bir gün bu lezzeti tadacağımı biliyordum ve kendi kendime “Üzülme! İnşallah bir gün gelecek, başörtüsü takacağım ve dünyadaki en mutlu kişi ben olacağım,” diyordum…”
Daha sonra Türkiye’ye gelip, İslâmiyet’i öğrenmek için yaklaşık altı yıl boyunca adeta çalmadık kapı bırakmayan, Halime Hoca Hanımdan başlayıp nice ders halkasına katılan, nihayet İslam Hukuku’ndan “yüksek lisans” mezunu olan Toleuzhan Galiyeva kızımız, arkadaş grubuyla birlikte ve elinde sürekli not aldığı defterleriyle bizim sohbetimize de katılmıştı. İslâm’ı öğrenme konusunda uzun soluklu, ısrarlı ve sebatlı bir gayret içinde olmaları gerektiği noktasında onları yüreklendirdiğimi hatırlıyorum…
Hatıratındaki şu duası onun samimiyetini yansıtıyor:
“Ben beni bıraktığım zaman, sen beni bırakma Allah’ım!”
Şimdi ülkesinde sessiz ve derinden İslâmiyet’in güzelliklerini anlatıp öğreten ve yaşayarak insanına örneklik eden Toleuzhan kızımızı, hem kendisini o uzak diyarlardan buralara gönderen Kazakça İslam İlmihali’nin müellifi merhum Hayrettin Hocanın ve hem de her ikisi üzerinde seneler boyu süren ciddi ve ısrarlı emeği olan dava arkadaşım Vahap Yaman’ın bitmeyen sadaka-i cariyesi olarak görüyorum.
T. Galiyeva’nın umre yolculuğu, Kudüs ziyareti, Ürdün’deki eğitim tecrübesi, Gürcistan’dan deport edilişi gibi başından geçen maceraları da anlattığı “İslâm’a Kavuşma” isimli hatıratını, aynı zamanda Müslüman milletler arasındaki bazı ilginç mukayeseleri içermesi bakımından da anlamlı buluyorum.
Ve T. Galiyeva’nın “İslâm’a Kavuşma” kitabını okuyup okutmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Kitap için: