islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5130
EURO
36,4631
ALTIN
2.955,44
BIST
9.112,69
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Toplum İdraki Uyanmalı ve Geleceğine Karar Verebilmelidir

Toplum İdraki Uyanmalı ve Geleceğine Karar Verebilmelidir
21 Ekim 2024 14:26
A+
A-

Tarihi gerçekler gösteriyor ki, bir toplumun kaderi, kendi çaba ve gayretine göre şekillenmektedir. İradesini başkalarına bırakan veya iradesi ile hareket etmeyen toplumlar, başkalarının veya kendisinden olan yöneticilerin yanlış veya basiretsiz tutumlarının hatalarını çekmektedir.

Halk, İradesine Sahip Olmalıdır:

Halk, günübirlik hayatını sürdürürken, siyasi ve iktisadi olaylarda kendinin nasıl yönetildiğini, hangi politikalar oluşturulduğunu  öğrenmek ve bunlara yönelik görüş ve tutumlarını yetkililere iletmek mecburiyetindedir. Her ne kadar, yetkili mercilerin görevi bu ise de, yöneticilerin bilgi eksikliği veya çeşitli menfaat odaklarının yönetime etkisi gibi sebepler, sistemin her zaman halkın lehine gerçekleşmesine imkan vermemektedir. Bu yüzden, toplumun; sadece “emre itaat” mantığı ile hareket etmesi doğru değildir. Ülkenin yönetiminde ve önemli konularda karar vermek konusunda halkın da görüşlerini her vesile ile öne sürmesi ve ne ölçüde dikkate alındığının takip edilmesi gerekir.

Bu konu, belki halk kitlerinin çoğu tarafından yapılamıyor olsa bile, belli bilgili ve ahlaklı kişilere bu görev verilerek, toplumun dinamik olarak yönetimde etkisini hissettirmesi gerekmektedir.  Mesela İslam hukukunda, toplumla ilgili çok önemli konularda, halkın genelinin fikrinin alınması (referandum), şart koşulmuştur.  Halbuki halkın yönetimde söz sahibi olduğu demokratik sistemlerde, referandum konusu, çok az ve ancak belli siyasi konularda yapılmaktadır.

Günümüzde STK’ların, demokratik ve modern toplumlarda yönetime katılma ve hükümetleri ikaz etme görevleri dillendirilmekle birlikte, STK’ların neredeyse tamamı, herhangi bir profesyonel eleman çalıştırma imkanına sahip olmadığı için, ülke meselelerini sağlıklı bir şekilde takip edemeyip, halkı temsil etme konusunda gereken rolü yerine getirememektedir.  Bu konuda, hükümetin STK’lara, Siyasi Partiler gibi bütçe vererek, bu kuruluşları sembolik kuruluşlar olmaktan veya bazı güçlerin hizmetine girmekten uzaklaştırması gerekmektedir.

Halk, kendini yönetme rolünü benimsemelidir:

Hepimiz biliyoruz ki, sistemler; ancak, onları iyi yöneten ve dürüst insanlar sayesinde rollerini tam olarak yerine getirebilmektedirler. Bu yüzden, halkımızın; geçmişte yaşadığı bazı baskı ve sindirme dönemlerinin etkisinden çıkması ve “sistemin asıl sahibi” olduğu şuuruna ulaşması gerekmektedir.  Günümüzdeki çeşitli problemlermin, halkın kendini yönetme çaba ve insiyatif kullanma özelliğinin eksikliğinden  kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Toplumda birçok kişinin, çeşitli haksızlık, suistimal ve hatta kötü yönetimden şikayet ettiğini görmekteyiz. Ama bu şikayetler, herhangi bir çabayı ortaya çıkarmamakta ve konunun sadece eleştirisi ve şikayeti yapılmaktadır.  Halbuki bir konudan şikayet eden insan, aynı zamanda o konunun çözümü için gerekli çabayı da göstermek durumundadır.

Günümüzde insanların çoğu, yanlış ve eksik durumlar için, sorumsuz bir alışkanlık ve vurdumduymazlık içinde yaşayışını sürdürmektedir. Hatta, yanlışı bir başka yanlış ile  tamamlamaktan çekinmemektedir. Halbuki yanlışlar ile doğruya ulaşmak, mümkün değildir.

Bakın, piyasada geçenlerde yüzlerce firmanın gıdalar üzerinde çeşitli hileler yaptığı, resmi merciler tarafından açıklandı ve firmaların isimleri ilan edildi. Bu konu, son birkaç yıldır halkın sağlığını tehlikeye atan boyutlara ulaşmasına rağmen, kaç vatandaşımız; bu konuda, çaba gösterip, o firmaları boykot etme tutumuna girdi?..  Şu anda, piyasada; İsrail ve Amerikan malları, neredeyse yok satıyor.  Ne satıcısı ve ne de alıcısı, şuurlu bir şekilde bu konu ile ilgilenmiyor. “Kahrolsun İsrail, Sömürücü Amerika” gibi protestoları dillerine getirenlerin, yüzde kaçı  satın aldığı malların kaynağını incelemek zahmetine katlanmaktadır? Herşeyi, çok iyi bildiğini söyleyen gençlerimizin ne kadarı, yabancı “markalı mallar”dan kendilerini uzak tutup, insanlığı sömüren uluslararası firmaları boykot edebiliyorlar?..  Veya, ne kadar ilim ve fikir adamı, toplum bu halde iken; fildişi kulelerinden parlak nutukları bırakıp, toplumun içine girip, medya ve sosyal medya ile hergün milyonlarca defa “uyutulmaya çalışılan” halk kitlerini ve gençliği, gerçeklerle  yüzyüze getirebilecek çabalar içine girebiliyor?…

Eğer, dünyadaki sömürüyü kaldırmak istiyorsak, öncelikle onların mallarını almamakla işe başlamak durumundayız.

Gerçekten de, oldukça sıkıntılı durumlar ile karşı karşıyayız. Fakat; yoğun ve birlikte çaba ve gayret ile toplumu yeniden kendi “değerleri ve gerçekleri” üzerinde ayağa kaldırabilecek imkanların olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü hiçbir problem, o problem üzerinde yoğunlaşıp, çözüm yolları üretilmedikçe, çözülme imkanına sahip değildir.

Prof. Dr. Sami Şener

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.