Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, aile kurumuna yönelik tehditleri vurgulayarak, küresel çapta dayatılan “cinsiyetsizleştirme” projelerini eleştirmiş, 2024 Olimpiyat Oyunları açılışındaki bazı sahnelerin, toplumun kutsal değerlerine saldırı anlamına geldiğini ve Türkiye’nin bu tehditlere karşı direnç göstereceğini belirtmişti. Bu açıklamalar, aile yapısını koruma mücadelesi veren birçok kurum ve sivil toplum kuruluşuna umut verdi. MHP’nin düzenlediği “Aile Kurumu Çalıştayı” sonrasında ise aileyi korumaya yönelik anayasal düzenlemeler, dijital medyadaki içeriklerin denetimi, çocuklara yönelik sağlıklı gelişim programları gibi öneriler kamuoyuyla paylaşıldı.
Öte yandan, uzmanlar devlet eliyle yapılan cinsiyet değiştirme ameliyatlarının durdurulması gerektiğini belirtiyor. Özellikle İstanbul Üniversitesi’nde reşit olmayan çocuklara yönelik cinsiyet değişimi ve hormon tedavisi çalışmalarına dikkat çeken uzmanlar, çocukların hayatını geri dönülmez biçimde etkileyen bu uygulamaların, Dünya Sağlık Örgütü’nün protokollerine göre yapılmaması gerektiğini savunuyor. Psikolog Hüseyin Kaçın ise bu ameliyatların devlet eliyle devam ettirilmesinin büyük bir yanlış olduğunu belirterek, “Her trans ameliyatı devlet eliyle işlenen bir cinayettir” ifadesini kullandı.
Bu konuda, Recep Yazgan Bey’in Milat Haberde yayınlanan yazısını, siz değerli okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulunda, küresel dayatma haline gelen ‘cinsiyetsizleştirme’ faaliyetlerine, ‘yıkım projesi’ diyerek şöyle konuşmuştu;
“Toplumun temel direği olan aile kurumuna yönelik saldırılar giderek yoğunlaşıyor.
2024 Olimpiyat Oyunları’nın açılışında sahnelenen rezalet, insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını gözler önüne sermiştir. Masum çocukların, her yaştan, inançtan yüz milyonlarca insanın izlediği spor etkinliği, cinsiyetsiz hâle getirilmiş, cinsiyetsizleştirme propagandasına alet edilmiştir. O sahneler, sadece Katolik âlemini, Hristiyan dünyasını değil, Müslümanları, kutsallara saygılı herkesi derinden yaralamıştır.
Ne pahasına olursa olsun Türkiye kuşatmayı yarmakta, korku iklimine direnmekte kararlıdır.”
Erdoğan’ın konuşması aileyi korumak üzere teşkilatlanan, LGBT oluşumlarına karşı mücadele veren şahıs, kurum, kuruluş, STK’ları epey ümitlendirdi.
Ardından MHP, ‘Aile Kurumu Çalıştayı’ düzenledi.
Çalıştay raporunda aileyi korunmasına dair beş öneri ilgililerin, yetkililerin dikkatine sunuldu;
· Anayasanın aile tanımına erkek – kadın ibaresi eklenmeli,
· Dijital medyadaki filmlerin denetimi yapılmalı,
· Çocuklara sağlıklı cinsel gelişim eğitim programları sağlanmalı,
· Devletin sunduğu hizmetlerin tanıtımı yapılmalı,
· Ebeveynlere bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirilmeli
Uzmanlar, eşcinsellik felaketinin artık devlet tarafından her yönüyle ele alınarak Türkiye’de temelde bütün cinsiyetsizleştirme politikalarına, özellikle cinsiyet değiştirme ameliyatlarının devlet eliyle yapılmasına son verilmesi gerektiğinde ısrar ediyor.
Bakın şimdi;
Prof. Dr. Zeki Bayraktar, cinsiyet değiştirmek maksadıyla yapılan ameliyatların genellikle genetik veyahut anatomik hastalıkları tedavi etmek üzere değil, cinsiyet hoşnutsuzluğu, ruhsal sorunların tedavisi maksadıyla uygulandığını söylüyor.
İlave ediyor;
“Transseksüellerdeki ruhsal sorunların cerrahiyle tedavi edilebildiğini gösteren kesin kanıt yok.”
Araştırmalar ameliyat masasına yatanlarda ruhsal sorunların ameliyattan sonra artarak devam ettiğini gösteriyor…
Olmasına rağmen…
Devlet eliyle, trans ameliyatı cinayetlerine devam ediliyor…
Bakın şimdi;
İstanbul Üniversitesi’nde 11 öğretim üyesi profesör tarafından, “Cinsiyet Disforisi Olan Ergenlere Endokrinolojik Yaklaşım: Türkiye’de Üçüncü Basamak Bir Merkezde Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Deneyimi” başlıklı makalede yasak olmasına rağmen reşit olmayan 22 çocuğa uyguladıkları hormon tedavisinin ardından ameliyatla cinsiyetlerinin nasıl değiştirildiği anlatılıyor.
Söz konusu makaleye imza atan doktorlar, cinsiyet değiştirme ameliyatlarını kanunsuzca yapan, reşit olmadan hormon tedavisini başlatan psikiyatristler, 15-16 yaşlarında çocukları geri dönüşü olmayan yola sokarak hayatlarını karartıyor.
Reşit olmayan çocuklara cinsiyet değiştirme ameliyatı öncesinde endokrin – hormon ilaçları devlet üniversitelerinde devletin doktorları tarafından veriliyor.
Ne oluyor, nasıl oluyorsa Sağlık Bakanlığının olup bitenleri görmezliği neticesinde oluyor…
Bakanlık Dünya Sağlık Örgütü protokollerini uygulamaktan vaz geçerek cinsiyet değiştirme ameliyatlarını sonlandırmalıdır.
Psikolog Hüseyin Kaçın, “Devletin yapması gereken ilk iş trans ameliyatlarını engellemektir. Her trans ameliyatı devlet eliyle işlenen cinayettir” diyor.
Devlet cinayet işlemekten vazgeçmelidir…
Recep YAZGAN Milat Gazetesi
MİRATHABER.COM