D-8’ler Projesinin en önemli unsurlarından biri ortak savunma, havacılık ve uzay teknolojilerinin geliştirilmesiydi. 1.8 milyar nüfuslu 50 devletli İslam Ümmeti kaynaklarının büyük bölümünü silahlanmak için Batı ülkelerine ödüyor. Suudi Arabistan’ın son 400 milyar Dolara varan siparişleri gibi. Oysa birçok Müslüman ülkesinde silah endüstrisi var. Birbirimizden alıp birbirimizle dayanışmak çok daha ekonomik ve güvenli.
ABD Başkanı Donald Trump ilk yurt dışı seyahatini seçim kampanyası sırasında ağır eleştirdiği Suudi Arabistan’a yaptı. Türkiye bütçesi kadar silah satışını hemen yapıp parasını alan ve bunu iki katına yakın anlaşmaların da parası gelecekte ödenecek şekilde yapan ABD heyeti siyasi konularda da pek çok ortak noktada birleşti.
Suudi Arabistan dünyanın en büyük silah müşterisi. Silahları da sadece Amerika ve İngiltere’den alıyor. Diğer petrol zengini körfez ülkeleri de farklı değil. Petrolden elde ettikleri paranın büyük bölümünü Batı’ya silah alımı altında aktarıyorlar. Bunu yapmayıp bağımsız siyaset izlemeye, bir gün petrol ve doğal gazın işe yaramayacağını görüp geleceğe yatırım yapmaya çalışanlar, örneğin Katar, ABD ve diğer körfez ülkelerin hışmına uğruyor.
Müslüman dünyasının kaynaklarının Batılı silah satıcılarına gitmesinin nedenlerinin başında bu haraç yatıyor. Eğer kaynaklarını Batı’ya aktarmazsa devleti yönetenlere darbe, suikast, savaş, ambargo gibi saldırılar kaçınılmaz. Suudi Arabistan’ın sevilen tek kralı Faysal ve Umman Sultanı Kabus’un babası suikastle öldürüldü. Kraliyet ailesi üyeleri başa gelmek için ABD ve İngiltere’nin desteğini almak zorunda. Bunun bedeli de ne deniyorsa yapmak.
Oysa iki noktada bu gereksiz trilyonlarca dolarlık harcama durdurulabilir. Birincisi askeri ihtiyaçların barışın tesisiyle azaltılması. Avrupa Birliği üyeleri askeriyeye çok az bir para harcıyorlar çünkü aralarında bir savaş beklenmiyor. İkincisi de silahların Batı yerine birbirinden alınması, kendileri tarafından üretilmesi. Nitekim Avrupa silahlarını kendi üretiyor. Bu da çok daha ucuza getiriyor.
1996 yılında başlatılan ancak ardından gelen çok sayıda darbe ve müdahaleyle durdurulan D-8’ler projesinde büyük gövdeli bir yolcu uçağının Türkiye-Endonezya-İran tarafından ortak üretilmesi, böylece Boeing, Airbus gibi yabancı firmalara servet ödenmesi yerine paranın bizde kalması planı vardı. Diğer yandan jet motorları geliştirilirken bunların savaş uçaklarına da uyarlanmasıyla kendi savaş uçağı sanayimizin ortaya çıkması öngörülüyordu.
Yirmi yıl sonra hala bu noktanın çok gerisindeyiz. Türkiye de dahil kendi savaş uçağını üretelim derken hala daha motorunu yabancı ülkelerden alıyoruz. Oysa savaş uçağı da tank da motor demektir. Motorunu başka ülkeden aldığımız savaş uçağı ve tank bizim değildir.
Dünyadaki Müslüman ülkelerin savunma ve havacılık sanayilerine bakarsak birlikte çalışmak için imkanlar olduğunu görüyoruz.
Endonezya’nın Suharto döneminden kalma havacılık teknoloji sanayii ve küçük uçak üretim deneyimi var. En büyük Müslüman ülke olan Endonezya, havacılıkta da askeri elektronik sistemler ve diğer silah sanayii konularında ortak çalışılabilecek bir ülkedir.
İran, Körfezdeki Amerika’ya en bağımlı ülkeyken bağımsızlığını elde edince, tamamen ABD silahlarına, daha çok da F-14 gibi kendi işine yaramayıp ABD üretim fazlası silahlara dayalı cephaneliğinin yedek parçasını bulamaz oldu. Bunun için kendi silahlarını üretmek zorunda kaldı. Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile ortak çalışmalar yaptı. Bunun sonucunda kendi roket teknolojisinde bizim çok ilerimizde. Çok ileri nesil olmasa da eski F-5’in modernize bir benzerini kendisi üretiyor. Bunun dışında top ve tüfek teknolojileri kendisine ait. Hatta uydu yerleştirmek için kendi füze teknolojisi ve uzay programı var. İran da ortak çalışabileceğimiz bir ülkedir.
Pakistan, dünyada kendi nükleer programını geliştirmiş yegane Müslüman ülkedir. Bu açıdan dost ve kardeş olarak gördüğümüz bu ülke bizim için önemli bir partner olabilir. Diğer yandan Ruslarla birlikte geliştirdikleri, daha doğrusu tamamen Ruslar tarafından geliştirilip, zamanla bilgi birikiminin aktarılacağı PAK FA, beşinci nesil çok ileri özelliklerde bir avcı uçağı. Pakistan’ın diğer savuna konularında da attığı adımlar var. Dolaysıyla çok önemli bir ortak adayı.
Malezya’nın, Mısır’ın, Cezayir’in, Bosna-Hersek’in, Kazakistan’ın da savunma ve havacılık sanayiinde deneyimleri ve uzmanları var. Birlikte olunduğunda hızla ilerleme sağlanabilecek 50 bağımsız devlet bizi bekliyor. Bunlar Batılı ülkeler gibi gelişmiş değil ama ortada ortak çıkarlar olduğundan onlar gibi içtenpazarlıklı ve sömürme eğilimli olmayacaklardır. Diğer yandan üretilecek ortak silahların satış garantisi de olacaktır.
Müslüman ülkelerin ortak silah sanayii, hem kendilerini güçlendirecek hem de onları sömürenleri zayıflatacak, dolayısıyla rekabeti daha adil hale getirecektir. Ayrıca birlikte üretim ve geliştirme yapan ülkelerin birbiriyle savaşma ihtimali daha düşük, birbirlerini destekleme ihtimali daha yüksektir. Bu nedenle silah ihtiyacı da azalacaktır.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi