Uzun bir aradan sonra elim yine kalem tuttu yada tembelliğimi yenebildim. 27 Mayıs darbesinin üzerinden hayli zaman geçti, geçti geçmesine amma bıraktığı izler bir nasır gibi tarihin çehresinde silinmesi imkansız izler bıraktı. O yılları hatırlayanlar bilirler ki darbeyi radyodan duyuran isim MHP lideri merhum Alparslan TÜRKEŞ idi. Bu hadise adeta merhumun üzerine yapışmış hatta kendilerini muhafazakar-milliyetçi olarak tanımlayanların büyük bir kısmı dahi Onu darbeci olarak itham etti. Alparslan TÜRKEŞ’in darbenin içinde bulunma sebebinin keyfiyeti hala hakkıyla bilinmemektedir. Allahın kalemime bahşettiği kudret cihetince bu yazımızda bu yakası açılmamış hakikat sizlerle paylaşacağım.
Merhum TÜRKEŞ Kıbrıs göçmenidir. Asıl ismi Hüseyin Feyzullah dır. Kıbrısta o vakitler soyadı kanunu olmadığından baba isimleri soyadı gibi kullanılırdı. Tahsil için Türkiyeye gelmiş ve o zamanki hükümetin dışardan gelip burada tahsil gören Türk asıllı talebelere vatandaşlık hakkı vermesiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almıştır. Dışardan Türkiyeye yerleşen Türklerde o devirde milliyetçilik damarı hayli baskın olduğundan merhum TÜRKEŞ Hüseyin Feyzullah olan ismini Alparslan TÜRKEŞ olarak değiştirmiştir.
Meşum 60 darbesi olduğu vakit merhum Necip Fazılın evine Demokrat Parti Sinop mebusu Reşat AKŞEMSETTİNOĞLU gelir. Necip Fazıl merhum, Reşat beye arandığını ve teslim olması için radyoda anons yapıldığını söyler. Reşat Bey teslim olmayacağını beyan edince Necip Fazıl Bey “Benim evim sağlam değil buraya geldin benim de başımı belaya sokarsın, şimdi burayı basarlar “ der. Reşat Bey “Korkma! Bak sana bir vaka anlatayım” dedi. “Ben Albay TÜRKEŞin teyzezadesiyim, (muhtemel Necip Fazıl o güne kadar Albay TÜRKEŞ ismini duymuş değildir) bana telefon etti falan parkta buluşalım sana söyleyeceklerim var. Dediği parkta buluştuk. Bana dedi ki şu gün, şu saatte, şu subaylar ihtilal yapıyorlar. Lütfen git MENDERES’e haber ver ne tedbir alacaksa alsın. Getireceğin cevabı bu parkta bekleyeceğim bir yere ayrılmıyorum. Bu sözleri duyunca dehşete kapıldım. MENDERES’ten acil bir durum var diye randevu istedim. Hemen beni kabul etti. Albay TÜRKEŞ’in söylediği sözleri MENDERES’e anlattım. Yüzü kağıt gibi bembeyaz oldu. Zile bastı “Bana Ethem’i çağırın” dedi. (Ethem MENDERES zannedildiği gibi Adnan MENDERES’in akrabası değildir. Onun çiftliğinde çalışan bir kahyanın çocuğudur, o zamanın da Milli Savunma Bakanıdır.) Ethem Bey bir mühlet sonra geldi, kapının üzerinde durdu ve “Efendim buyurun” dedi. MENDERES “Gel otur” dedi. Ethem Bey “Efendim çok acele işim var ne buyuruyorsanız dinleyeyim” dedi. MENDERES “Bak Reşat Bey ne anlatıyor” dedi. Aynen biraz evvel MENDERES’e anlattıklarımı ona da anlattım. Ethem Bey MENDERES’e hitaben “Efendim bunlar Halk Partisinin uydurduğu şaialardır. Lütfen bunlara inanıp da canınızı sıkmayın. Benim subaylarla temasım var ordu bize sadıktır böyle bir şey asla olmayacaktır.” dedi. MENDERES iki elini yana açarak “Allah Allah kime inanayım. Orduyla teması olan Milli Savunma bakanı asker size sadık diyor, bir milletvekili yakın akrabası olan bir albaydan duyduğuna göre asker darbe yapacak diyor” diyerek şaşkınlığını ifade etti. Ethem Bey “Efendim başka bir şey diyeceğiniz yoksa ben izninizi istiyorum, bir yerde randevum var yetişmek istiyorum” dedi. MENDERES eliyle işaret ederek gitmesini söyledi. Ben de bir mühlet bekledikten sonra oradan ayrıldım ve parka döndüm. TÜrKEŞ’e olanları anlattım. TÜRKEŞ “Bana teklif ediyorlar amma ben bu işi tasvip etmediğim için girmiyorum. Demek ki bu iş olacak bunlar tedbir almayacaklar” sözlerini söyledikten sonra gitti. (Anlaşılan TÜRKEŞ bu ihtilale kerhen katılmış.)
İhtilali yapanların çoğunun hatıratında, ihtilale en son katılanın TÜRKEŞ olduğu malumatı vardır. Başbakanlık müsteşarlığı vazifesini deruhte ettiği için devrin ricali “Biz bilemedik meğerse bu vazife başbakanlık demekmiş” Mehdi Paşa (SUNGUR) o dönem adeta TÜRKEŞ’in emir subayı gibi çalışıyordu. İstanbul’da ki milliyetçilerle teması o kurmaktaydı. Nuriosmaniyede mevcut Alparslan matbaasına gelir ve milliyetçilerle oradan irtibata geçerdi, TÜRKEŞ’ten haber getirirdi. TÜRKEŞ kendine tabi birkaç subayı da Milli Birlik Komitesine sokmuştu. Niyeti darbeye karşı bir darbe yapmaktı. Cemal GÜRSEL’in yerine Milli Birlik Komitesi Üyesi Orgeneral İrfan KOÇTUĞ’u getireceklerdi. Bu durum akşam-sabah beklenirken İrfan KOÇTUĞ İstanbul’dan Ankara’ya giderken yolda Kargasekmez denen bir yerde kaza geçirerek öldü. Bu Kazadan sonra mukabil ihtilalin olma ihtimalide ortadan kalktı.
Darbeyi gerçekleştirenlerin hepsi askerlik vazifelerinden ayrıldılar. Bunun tek istisnası Cemal MADANOĞLU’dur. Ankara’da deruhte ettiği garnizon komutanlığı vazifesini bırakmıyordu. (hafızam beni yanıltmıyorsa MADANOĞLU’nun babası Yunan işgali esnasında Yunanlılar namına kaymakamlık yapmış ve bu sebeple meşhur yüzellilikler listesine dahil edilmiştir.) MADANOĞLU’nun vazifeyi bırakmamasından sebep meclise bir önerge verildi. (MBK Meclisi fesih edince meclis gibi çalışmaya başladı.) Bu önergeye TÜRKEŞ dahil 14 kişi imza attı. MADANOĞLU meclise hakkında verilen önergeden sebep GÜRSEL’e gitti. Elindeki askeri gücü kullanarak GÜRSEL’e MBK’ni fesih ettirip bir beyanname ille yeniden 14 kişi eksik kurdurttu. Sonrasında bu 14 kişi yurtdışına sürüldü. TÜRKEŞ’de Yenidelhiye sürüldü. Yenidelhiye sürüldükten sonra Alparslan TÜRKEŞ’in Cemal GÜRSEL’e yazdığı mektup İstanbulda çoğaltılarak dağıtılmıştır; bir nüshası da şahsımda mahfuzdur ki hülasasında MENDERES’in idam edilmemesi tavsiye edilmektedir.
Alparslan TÜRKEŞ merhumun 60 darbesine dahil olmasının ve sonrasının hikayesi ihtisaren böyledir. Cenab-ı Hakkın vasi rahmetine nailiyeti temennisiyle…
Selametle.
Mehmet Akif ÇOLAK
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi