islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4795
EURO
36,4287
ALTIN
2.955,56
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Türkistan Yaylalarında ‘Bolşevik’lerce Öldürülüşünün 100. yıldönümünde; ENVER PAŞA… -1-

Türkistan Yaylalarında ‘Bolşevik’lerce Öldürülüşünün 100. yıldönümünde; ENVER PAŞA… -1-
4 Ağustos 2022 12:08
A+
A-

Selahaddin E. Çakırgil’in kaleme aldığı “Türkistan yaylalarında ‘Bolşevik’lerce öldürülüşünün 100. yıldönümünde; ENVER PAŞA… -1-” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…

Bugün 4 Ağustos 1922’de bir hayatın trajik bir şekilde noktalanışının 100. Yıldönümü.

Henüz 24 yaşındayken, 1905’de, Manastır’da, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne üye oluş.

26-27 yaşındayken Ohri ve Tikveş başta olmak üzere, Balkanlar’daki Bulgar, Arnavut ve Rum çetelerinin korkulu rüyası haline geliş.

Meşrutiyet’in ilân olunması ve Kaanun-u Esâsî’nin yürürlüğe konulması isteğiyle, Resneli Niyazi Bey’le birlikte, 24 Haziran 1908 günü, Makedonya dağlarına çıkış.

Sultan 2. Abdulhamîd’in, 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet’i ilânı ve 1876- Kaanun-u Esâsîsi’ni mer’iyyete koyduğuna dair fermânının yayınlanmasındaki rolü.

Henüz 27 yaşındayken, bütün Osmanlı coğrafyasında ‘Hürriyet Kahramanı’ ünvanıyla baştâcı ediliş.

23 Ağustos 1908’de Rûmeli Vilâyâtı (vilâyetleri) Müfettişliği’ne getiriliş.

Sonra, ataşemiliter (askerî ataşe) olarak Berlin’e gönderiliş.

2. Meşrutiyet’in ilânının ortaya çıkardığı kargaşa ortamında düzeni yeniden sağlamakta çekilen sıkıntılar sırasında, Ordu içindeki ‘Alaylı’ ve ‘Mektebli’ zıtlaşmasının ‘Osmanlı İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nce, ‘İrtica hareketi’ diye gösterilerek meydana gelen ’31 Mart 1909 Vak’ası’ üzerine geçici olarak yurda dönüş ve 33 yıldır saltanat makamında bulunan 2. Abdulhamîd’in ‘hal’ini sağlayan Mahmûd Şevket Paşa komutasında Selânik’ten yola çıkan ‘Hareket Ordusu’nda vazife alış.

Mart 1911’de İstanbul’a çağrılışı ve Mahmud Şevket Paşa tarafından Makedonya’daki çete faaliyetlerine karşı alınacak tedbirleri almakla vazifelendirilişi.

Ve, 15 Mayıs 1911’de, Sultan M. Reşad’ın yeğenlerinden Nâciye Sultan ile nişanlanış.

27 Temmuz 1911’de, Arnavutluk’taki Malisör İsyanı üzerine, Trieste üzerinden İşkodra’ya gidip, isyanın bastırılmasında önemli rol oynayış.

Evet, kimine göre, bir inanç ve ideal, bazılarına göre ise, bir hayal veya macera adamı ve hattâ 1923 sonrası, 75 yıl boyunca yok sayılan ve hattâ ‘hain’ suçlanan Enver Paşa’dan söz ediyoruz.

İtalyanların Trablusgarb’a saldırmaları üzerine Enver Bey, Almanya’dan yurda döner ve İttihad ve Terakkî Cemiyeti ‘Merkez-i Umûmîsi’ne, İtalya’ya karşı bir ‘gerilla savaşı’ yürütülmesi görüşünü kabul ettirerek, Mısır’a ve oradan da gizlice Bingazi ve Tobruk’a gider. Orada etkili Sunûsîyye Tariqatı’nın da desteğiyle halkı örgütleyerek, İtalyanlara karşı yapılan muharebe ve gerilla harekâtında büyük başarılar elde eder ve İtalyan güçleri sahillerde çivilenirler.

Enver Bey, 24 Ocak 1912’de Umûm Bingazi Mıntıkası Kumandanlığına getirilir. Kasım-1912 sonlarında Balkan Savaşı’na katılmak üzere tebdil-i kıyafetle İskenderiye’ye, oradan da bir İtalyan gemisiyle Brindisi’ye gider ve Viyana üzerinden İstanbul’a dönen Enver Bey’in, halk üzerindeki itibarı daha bir zirve yapar.

Bu arada, özellikle de yaşıtı olan diğer subaylarla gizli rekabet hallerinin yaşanması da ilginçtir. Bu gizli rekabetin en önde gelen isimlerinden birisi de Mustafa Kemal Bey’dir.

(Bu konunun, bu iki kişi arasındaki ilişkilerin anlaşılması açısından burada zikri gerekiyor.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Suriye’de Cemâl Paşa’nın özel kalem müdürü olan ve 1923’lerden sonra ise, Mustafa Kemal’e sınırsızca bağlanan Fâlih Rıfkı’nın şahidliği ilginçtir.

Fâlih Rıfkı, Kültür Bakanlığı tarafından 1981 yılında yayınlanan ‘Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri’ isimli eserinde; ‘Mustafa Kemal – Enver’ başlıklı bölümde şöyle der:

‘Afrika çöllerinde İtalyan orduları ile Libya’yı kurtarmak için savaşan hürriyet kahramanları, Balkan Harbi bozgununun ancak sonunda vatana gelebildiler. Mustafa Kemal de bunların arasında idi. Bir gün kendisine, Afrika’ya niçin gittiğini sormuştum:

‘-Enver gittiği için!’ cevabını verdi.

Akılsızca da olsa kahramanlık şöhreti veren hiçbir sergüzeştte ondan geri kalmamalı idi. Boşuna da olsa, ölüme göğüs açmalı idi.(…)’

Enver Bey ile İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin ileri gelenleri, 23 Ocak 1913 tarihinde Bâbıâli Baskını’nı gerçekleştirdiler. Enver Bey öncü rol oynadığı bu Hükûmet Darbesi’nde Sadrâzam Kâmil Paşa’ya istifanâmesini zorla imzalattı. Ardından Sultan Reşad’ı, Mahmud Şevket Paşa’nın sadârete getirilmesine iknâ etti. Ancak, 12 Haziran 1913’te Sadrâzam Mahmûd Şevket Paşa’nın bir suikasd sonucu öldürülmesiyle, ülke yönetiminde Enver Bey hayatî kararların alınmasında en etkili isim oldu.

1914 başında Harbiye Nâzırlığı’nı ve Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Reisliği’ni de üstlenen Enver Paşa, Balkan Savaşı’nda bozguna uğrayan Osmanlı ordusunda disiplini yeniden tesis ettiğini ve bu çabalarının başarılı olduğunu, Enver Paşa’nın maiyetinde çalışmış olan İsmet (İnönü) ve Kâzım Karabekir gibi subaylar belirtirler, hâtıralarında.

5 Mart 1914 tarihinde Nâciye Sultan ile evlenen Enver Paşa, önce Londra’ya gidip nabız yoklar, İngiltere istekli değildir. İttihad ve Terakkî Cemiyeti tarafından Almanya ile ittifak anlaşması sağlamak için vazifelendirilir. Balkan Savaşı’ndan ağır yenilgiyle çıkan bir zayıf Osmanlı’yla -tıpkı İngiltere gibi-, Alman makamlarının da istekli olmamasına rağmen, Kayser (Alman İmparatoru) II. Wilhelm’in şahsî emriyle 2 Ağustos 1914 tarihli ittifak anlaşması imzalanır.

10 Ağustos 1914 günü Çanakkale önüne gelen Goeben ve Breslau adlı Alman savaş gemileri peşlerindeki İngiliz gemilerinden kaçabilmek için giriş izni isteyince, Enver Paşa gemilerin içeri alınmasını ve eğer İngiliz gemileri tarafından takib edilirlerse, onlara ateş açılmasını emreder.

Bu gemiler Yavuz ve Midilli ismiyle ve Osmanlı bayrağıyla Karadeniz’e çıkıp, 29 Ekim 1914 günü Rusya’nın Odesa Limanı’nı topa tutunca, Rusya Çarlığı, özür dilemeyen Osmanlı’ya savaş açar ve böylece Osmanlı Devleti, kendi sonunu getirecek olan 1. Dünya Harbi’ne girmiş olur, Eylûl-1914’de. Ve 2 ay sonra, Aralık-1914’de Rus Ordusuna karşı girişilen Sarıkamış Muharebesi büyük bir faciayla noktalanır.

Enver Paşa’nın, 1.Dünya Harbi’nde alınan ağır mağlubiyetten sonraki şahsî trajedisinin de devamını ve ülke dışına çıkmasından sonraki hayatını, teşebbüs ve planlarını, yaşadığı acı hayat sahnelerinin sonunda (şimdi Tacikistan’ın başkenti olan) Duşenbe yakınlarında Bolşevik /komünist Rusya rejiminin askerlerine karşı, Kurban Bayramı sabahında giriştiği bir muharebede vurularak öldürülmesini, 5 Ağustos günkü yazıda özetlemeye çalışalım, inşallah…)

star.com.tr/ Selahaddin E. Çakırgil

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.