Türkiye’de para sistemini kontrol eden yapı, 1854 yılında kurulan Osmanlı Bankası kökleridir. ( Ottoman) Bank) 1853’de Kırım savaşı için Osmanlı faizle devlet tahvili çıkartarak borçlandı. Bu borçlanmayı sürdürerek devam ettirdi. Bu borçların takibi için; Osmanlı Bankası Londra’da Merkez olarak kurulmuştur. Bankanın kurucu ortakları Rothshild ailesi, Atkinson Wilkin, Preire Kardeşler ve Theodore Balttazzi idi.
Burada önemli bir şeyin altını çizmek gerekiyor. Osmanlı İngilizlere 1838 yılında Balta limanı anlaşması sonrasında verdiği ticari ayrıcalıklarla, ekonomik olarak bir yandan zayıflarken, bir yandan da 1839’da batılılaşmanın en ciddi adımı olan Tanzimat Fermanı ile ekonomisi zayıflayan bir Osmanlının bürokrasi yönetiminde Müslüman olmayan azınlıklarında devlet kademelerine sızdığını görüyoruz.
Osmanlı’ya üç yönlü bir operasyon yürütülmekteydi. Osmanlıyı ticari olarak zayıflatan bir ekonomi anlaşmasının yürürlüğe konması. Hukuki açıdan; Avrupa’ya uyum sürecindeki hukuki çalışmalar ve borçlandırarak savaşa sokma süreci.
Tabi bu tezgâh yürütülürken makul gerekçeler ortaya konuyor, Osmanlı 29. Yılda bankanın feshini talep edebilirdi. Bu durumda banka sahip olduğu banknotların karşılığı altını ödeyerek piyasadan çekilecekti. Ama Osmanlı yükümlülüklerini yerine getirmediği taktirde doğal olarak bankanın ömrü uzayacaktı. Yani bir başka ifadeyle devlet sürekli borçlanmaya artarak devam edecekti.
Osmanlı Bankası Galata’ya yerleşti ve birçok yerde şubeler açtı. Sürekli borçlanmanın getirdiği yükümlülükler, yüksek faiz ödemeleri, Osmanlı’yı yükümlülüklerini yerine getiremez hale soktu. En önemlisi bunu savaş sırasında gündeme gelmesiydi.1877-1879 ‘’93 Harbi’’ sırasında bu yükümlülük bozuldu. Osmanlı borç para bulmak için ‘’kaime’’ olarak hazine bonosunu piyasaya sundu. Osmanlı Bankasının para basma ayrıcalığının bitimine birkaç yıl kala bunun yapılması manidardı. Böylece koca Osmanlı imparatorluğu borçlandığı Osmanlı Bankası ile tekrar masaya oturdu.
Bugün yapılan tarzda borç yapılandırmasına gittiler. 1881 yılında da borçların ödenemez hale gelmesi Duyun-u Umumiyenin kurulmasına neden oldu. Artık Ormanlı imparatorluğunun egemenliği iktisaden çökmüştü. Osmanlı ihtiyaç duydukça borç aldı. Siyonist Theodor Herzl’in Osmanlı İmparatorluğu borcunun 160 milyon İngiliz Sterlini olduğunu, Duyun-u Umumiye idaresinin kurularak Osmanlının tekelinde bulunan bazı ürünleri ve vergileri de toplayarak Osmanlının Bağımsızlığının yok olduğunu ifade ediyordu.
Osmanlı Devletini bitiren borçlandırma aynen Türkiye Cumhuriyeti içinde devam ediyor. Ayni tezgâh Merkez Bankası üzerinden bağımsızlık söylemleri ile devam ettiriliyor. Para basma yetkisi millet adına bir egemenlik hakkı olarak Anayasada TBMM ait olduğu halde, bir egemenlik hakkı devri ile özel Şirket Merkez Bankasına devrediliyor. Merkez Bankası kuruluş aşamasında 1928’de Türkiye’ye gelen Hollanda Merkez Bankasından G. Vissering, İtalayan Kont Volpi, hükümete bağlı olmadan bağımsız bir Merkez Bankasını dayattılar. Tabi 1939 yılına kadar mevcudiyeti devam eden Duyunu Umumiyenin baskısı Cumhuriyet yönetimi belki şartlar gereği, Merkez Bankası yapılanmasını hükümetten bağımsız olarak var olmasına rıza gösterdiler. Lozan Üniversitesinden Prof. Leon Morf Merkez Bankasının yasa tasarısını hazırlayıp TBMM’e sundu. TBMM’den 11 Haziran 1930 geçerek MB yasası yürürlüğe girdi.
14 Ocak 1970 de 1211 sayılı yasa ile mevcut yapısına kavuştu. Herkesin rahatlıkla artık gördüğü sürekli borçlanma işte bu süreçten günümüze gelmiştir. Bu büyük tehlike mevcut uygulamadaki para sisteminin Osmanlıyı borçlandırarak çökerttikleri gibi Genç Cumhuriyeti de çökertecektir. Ancak Para tam bağımsız olarak Devletin olduğunda her şey değişecektir.
Ekonomik zihniyet değişmediği sürece, Türk milleti, Türk devleti sömürülmeye devam edecektir. Bunun için güçlü bir siyasi akımın oluşturarak, bağımsız milli iktisadi politikaların, bağımsız bir para sistemi ile uygulanması şarttır. Bilgi, kadro ve yürek…
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE