Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 2020’de İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’nda şöyle dedi:
-“İnsani, ahlaki ve çevreci karakteri, faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır.”
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuşmasından çok çok yılar öncesinde de bu görüşteydi.
Gel gör ki yönettiği Türkiye faiz ülkesine dönüştü. Faizler yükseltilerek çözüm ! arayışı, bir diğer anlatımla çözümsüzlük arayışı devam ediyor ve edecek.
Böyle iken Cumhurbaşkanımızın faiz karşıtı görüşlerinin devam ettiği kanaatindeyiz. Çünkü Müslüman olmak bunu gerektirir.
Peki bu konuda “Nass var” diyerek ve sonra da faiz politikalarına imza atarak kendisini yaralamasını ve hem de İslamî bir yasak olan faiz üzerinden cüce laiklerin akıl ve bilim dışı alaylarına sebebiyet vermesini nasıl yorumlayacağız?
CUMHURBAŞKANIMIZ İSLAM EKONOMİSTİ DEĞİLDİR
Cumhurbaşkanımız bir İslam alimi değildir. İslam iktisatçısı/ekonomisti hiç değildir.
Ekonomi ile ilgili konularda ancak danışmanlarının yönlendirmesiyle konuşabilecek kişi konumundadır. Üstelik ilahiyatçı olanları dahil danışmanlarının da son derecede yeteneksiz oldukları KKM konusunda görülmüştür.
Esasta Cumhurbaşkanımız, İslam ile çelişkili ve çatışmalı olup henüz demokratik bile olmamış bir asırlık baskıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici yani ilkel bir laik Anayasa ve yasalarla yönetilen bir ülkenin başıdır. Bazı alanlarda insiyatif kullanabilir olsa da İslam adına beklenti oluşturulmaması gerekirdi. Gerçi o, böyle bir yola girmedi ama oy verebilmek için bazılarımız ona böylesi bir misyon yükledik.
Bu girişten sonra asıl dikkat çekmemiz gereken noktalara eğilelim.
İSLAM BİR BÜTÜNDÜR
İslam, temel yasalarını Allah’ın insan fıtratı; doğası ve aklına uygun olarak koyduğu Din’dir; ilahi kurallı bir hayat düzenidir.
İslam, devrim nitelikli iman esasları, eğitim, hukuk ve ekonomik yasaları, evlilik, boşanma, mîras ve ceza sistemleri, özel ibadet görevleri ve ahlaki ilkeleri ile vs. bir bütündür. Erişilemez mucizeliği de bu bütünlüğündedir.
İslamî ekonomik kuralları da bu bütünün bir parçasıdır ve ancak bu bütün içinde anlamlı ve verimlidir.
İSLAM DIŞI BİR TOPLUMDA PARÇA İSLAM’LA TAM VERİM ALINAMAZ
İslam dışı kuralların egemen olduğu ve insanların seküler bir eğitimle yetiştirilerek kapitalizmin sömürüsüne açık hale getirildiği bir ülkede, siz yalnızca İslam’ın ekonomik kurallarını uygulayarak verim alamazsınız. Kaldı ki günümüzde sanıldığı gibi İslam ekonomisi, önemli bir enstrüman olmakla birlikte faiz yasağından ibaret değildir.
İSLAM EKOMİSİNİN ANA HATLARI
İslam ekonomisi, Allah’ın bedenimiz, ruhumuz ve toplumsal hayatımız üzerindeki egemenliğini kabul gibi mallarımız üzerindeki hakimiyetini de kabule dayanır.
a.) Malların sahibi Allah’tır ve temel ekonomik kuralları yalnızca O koyar.
b.) İnsan nefsi, ailesi ve toplumu için çalışıp kazanmakla yükümlüdür. Ama toplum hakları çiğnenerek ve zarar verilerek kazanılamaz. Daha açık bir anlatımla borca dayalı para sistemi ve faize dayalı dayalı ekonomi kurulamaz. İçki, kumar ve fuhuş işletmeciliği ve emeği sömürü devreye sokulamaz. Toplumsal imkanlar tahsisler ve ihale yolsuzlukları ile kişilere kanalize edilemez.
c.) Zülkarneyn ve Süleyman örnekleriyle ve genel teşviklerle sanayi ve bilime yönlendirmeler yapılırsa da tarım ve hayvancılık ilgilenilmesi gereken özel üretim alanlarıdır.
d.) Vergi oranları kırkta bir ile beşte bir arasındadır. Hiçbir şekilde insanların mallarının değerleriyle oynanamaz.
e.) Kazanılan mallar istenildiği gibi tüketilemez. Kazanç yolu edinilemeyecek alanlar tüketime aracı kılınamaz. Her alanda israf ve lüks haramdır. Ancak, gerekli harcamalar yapılmalıdır.
f.) Artan mallar da yeni veya mevcut yatırımlara yöneltilir. İslam’da birlikteliğin bir anlamı da ekonomiktir. Şirketleşme ve işçilerin sahibi olacağı iktisadî yapılanma amaç edinilmelidir.
g.) Fakirlik iman, ahlak, aile ve sosyal adalet için tehlikedir. Başta faiz olmak üzere sebeplerine karşı çıkılarak fakirlikle savaşmak görevdir.
h.) Kazanmanın ana amaçlarından biri de bölüşmektir. Çalışıp da yeterince kazanamayanlar ve engelliler için Rabbimiz, kulluk denemesi gereği yeterinden fazla verdiği kişilerin mallarında ödenmesi gereken Hak belirlemiştir.
Bu Hak islam Toplum Düzeni’nde resmi vergi olan Zekat’tır; ihtiyaçlı akrabaya verilmesi gereken Nafaka’dır; Allah’a borç verme anlamın kullara ödünç verme olan Karz-ı Hasen’dir.
Bir de Allah’ın rızası ve Cennet istenerek verilmesi önerilen İnfak’tır. İnfakta ölçü nefislerimiz için istediğimizi diğer insanlar için istemek ve başkalarının ihtiyacını kendi gereksinimlerimize tercih etmektir.
Bu arada mîrasın, hibenin ve vakıf tesis etmenin bölüşme yollarından olduğuna da işaret etmiş olalım.
Yukarıda özetlen ve her biri Kur’ân ayetleri ve Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed’in buyruklarına dayanan İslam ekonomisine ilişkin kurallar her toplumda kısmî bir yarar sağlarsa da asıl etkisini Kur’ân ve Sünnet Merkezli bir toplumda gösterir.
ADİL VE MERHAMETLİ BİR DÜZEN CUMHURBAŞKANIMIZI AŞAR
Cumhurbaşkanımız, Kamâlizmin ağır etkilerinin devam ettiği seküler laik bir toplumun başında Anayasa ve yasa engeli ile kuşatılmış durumdadır. Gerçi faiz laikliğin gereği değil ama Kapitalizmin icabıdır.
İyi niyetli de olsa her altı yedi yılda bir tökezleyip insanlığın başına bela olan Kapitalizm’e eklemlenmiş bir ülkede onun yapabileceği bir şeyler varsa da çığır açacak pek az şey vardır.
Yüzde doksan dokuzunun İslam adına bir şikâyetleri ve talepleri olmayan ilahiyat akademisyenlerinin, imam hatipler, müftüler, şeyhler-müritler ve Müslümanların bulunduğu, Kamâlist Sol dahil bütün bir muhalefetin batıya taparlıktan öte bir şey yapamadığı bir ülkede Cumhurbaşkanımızın gereğince savunamadığı faiz karşıtlığı çöktü diye İslam ekonomisi batmış gibi hiç kimse zil takıp oynamasın.
Çengilik yapacak tınetsizlere ise sözümüz yoktur.
Hulâsa millet olarak değişip yetiştireceğimiz kadrolarla İslam’ın bütüne talip olamadıkça laik düzene bağlı amaçsız kadrolarla buraya kadar.
Ama ilim adamları ve siyasiler olarak kendi yeteneksizliklerimizi de içine alacak şekilde gerçekleri halkımıza anlatarak yeni bir sayfa açabilir miyiz? Ümitsizlik haramdır.
Sözü, Rabbimize bırakalım:
“ SİZ EY Ey iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz? Niçin bir türlü söylüyor, başka türlü yapıyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında, onun öfkesine sebep olacak büyük bir günahtır. “ (Saff 61/23)
NOT : FACE BOOK BU YAZININ REKLAMINI KABUL ETMEMİŞTİR. ENGELLENİYORUZ DA. OKUYUCULARIMIZIN YARDIMINI RİCA EDERİZ.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Demek ki Yüce Rabbimizin de ayet ile belirttiği gibi yapamıyacağımız şeyleri söyleyerek insanları aldatmamlıyız.
Allah razı olsun hocam