Türkiye artık ABD veya AB’nin güdümünde bir devlet politikası değil kendi öz milli hassasiyetleri ve çıkarları doğrultusunda iç siyasette olsun dış siyasette olsun milletinin menfaatine milli güvenlik politikaları gerçekleştiren bir ülke haline gelmiştir.
Tabi ki ülke olarak bu özelliğe kavuşmak kolay olmamıştır. Birtakım karanlık odaklara bağlılıklarını hissettirmeden sözde kendilerini vatansever rollerine büründüren ancak milli olmayan mihraklara bağlı bir takım güçler etkiledikleri ve yönlendirdikleri kurumlar eliyle devletimiz kendi milli politikaları doğrultusunda siyaset yapamamış her zaman bir takım karanlık mihrakların devlet gücünü kullanmak suretiyle devletimizin ve milletimizin kalkınmasını engellemiş üçüncü dünya ülkesi konumundan bir türlü çıkamamıştı.
Yirmi yıllık Erdoğan iktidarında geldiğimiz noktada artık ne batı bloğunun ne de doğu bloğunun emriyle ve talimatlarına göre politikalar yapmak mecburiyetinde değildir. Ülke menfaati neyi gerektiriyorsa öncelikli olarak bu yönde politikalar yapma gayreti içerisine girmiştir. Velev ki bu politikalar taraf ülkelerin aleyhine dahi olsa hiç çekinmeden uygulamaya sokma cesareti göstermektedir. Yaşadığımız son yirmi yıllık Erdoğan iktidarı döneminde ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine çıkmış onlarla boy ölçüşebilir konuma yükselmiştir. Başta bugün süper güç dediğimiz ülkelerde dahil dünyada ki diğer ülkeler Türkiye’siz uluslar arası politikalar geliştirmesi mümkün gözükmemektedir. Cumhurbaşkanımızın “Türkiye yüzyılı” ifadesini telaffuz etmesi boş bir laftan ibaret olmadığını Ortadoğu coğrafyasında olsun, Orta Asya coğrafyasında ki Türkî devletleriyle olan münasebetlerde olsun diğer tarafta Ukrayna- Rusya savaşında ki etkinliğinde olsun çok bariz bir şekilde dünyaya göstermiştir.
Diğer taraftan İslam Alemine yönelik olarak ümmetin kardeşliği, birliği ve güçlenmesi için Müslümanların çile ve zulümlerden kurtulmasına yönelik politikalarını milli güvenlik politikasına dönüştürmüştür. Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan iktidarı boyunca tüm iktidar gücünü hiçbir güç ve mihraklardan çekinmeden bütün gücünü ve imkanlarını bu yola vakfetmiştir. İslam dünyasına yaklaşımı tüm ümmeti kuşatacak şekilde asla mezhepçiliği dinin önüne geçirmedi. Mezhepler veya tarikatlar arası üstünlük yarışına alet olmadı. İslam Dinine mensup farklı ırk, mezhep ve tarikatları İslam’ın rahmeti ve bereketi olarak değerlendirdi. Dünyada ki güç dengelerini değiştirecek bilimsel teknolojik keşiflere ait projeleri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumları bünyesinde hayata gecmelerini sağladı.
Milli ve manevi politikalarımızı elinden geldiğince iktidara taşıyan ve bu doğrultuda ki projeleri ve hedefleri bir bir hayata geçiren Cumhurbaşkanımız Muhterem İnsanRecep Tayyip Erdoğan bundan sonra ki ülkemiz siyasetinde milli politikalar doğrultusunda gelecek nesilleri cesaretlendirmiş, bu yönde de rahatlıkla ve korkusuzca politikalar yapılabileceğini ispatlamıştır.
FEHMİ YAĞLI