Türkiye, Osmanlı’nın son döneminde Batı medeniyeti ile temasa geçti ve halkın oluru alınmadan Batı’nın bilgisi, kurumları ve yaşama tarzı ülkede batılı aydın ve bürokratlar eliyle hakim hale getirildi. Yaklaşık 150 yıla yakın bir zamandır, ülkede Batı sistemi resmi olarak uygulanmasına ve geleneksel değer ve anlayışlar etkisiz hale getirilmesine rağmen, iki farklı kültürün devam etmesi, bir yol kavşağına gelindiğini göstermektedir.
Batı kültür ve sistemi, ne kadar uygulanabildi:
Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde, bazı düşünür, sanatçı, sadrazam ve paşalar tarafından Batı’ya yönelme, ülkenin siyasi ve kültür yapısının problemlere cevap verememesinden değil, Batı’nın bir şekilde bazı entelektüel ve resmi zevat tarafından tercih edilmesinden dolayı gerçekleşmişti. Bu konu, Halide ve Adnan Adıvarlar’ın, “İslam ve Batı medeniyetinin birbiriyle mukayese edilerek, Batı’nın üstünlüğünün belirlenmesiyle gerçekleşmediğini, Batı’ya kesin bağlılığın buna sebep olduğunu” söylemesinden anlıyoruz. Bu anlayış, Cumhuriyetle birlikte; Batı sisteminin siyasi, iktisadi ve hukuki alanda “alelacele” bir şekilde, kendi kültür ve sistemimizle uyumunu bile dikkate alınmadan gerçekleşmiş olması, konunun ilmi ve sosyal açıdan dikkate alınmadığını göstermektedir.
Aslında, Batı’nın teknolojik olarak gelişmişliğine aldanan bazı fikir ve sanat adamlarımız da, Batı sisteminin zannedildiği gibi toplumsal problemlere çare olmadığını görerek, hatalı hareket ettiklerini ifade etmeleriyle bu değerlendirmemizi paylaşmışlardır.
Dünyada hiçbir toplumun, bir başka toplumun sistemini; herhangi bir düzeltme veya değiştirme yapmadan aldığını dair hiçbir normal değişim hareketine şahit olunmamıştır. Buna rağmen, batılı hükümetler; batı düşüncesi, yaşama tarzı ve kurumlarını, topluma uygunluğuna bakmadan, körü körüne uygulamaya kalkışmışlar; bunu da, çağdaşlık, ilericilik ve modernlik adı altında dillendirmişlerdir.
Aynı durumu, Batılılaşma esnasında, ülkenin eğitim sisteminden yetişen nesiller de, batılılaşmaya yönelik ezberleri, herhangi bir mukayese ve analiz yapmadan devam ettirmişlerdir.
Batı; sadece yaşama ve kurumlaşma şekliyle değil, bilgi ve metodu, hayata bakışı ve insan anlayışı ile büyük ölçüde bağlantılı bir sistemi ortaya koymuşken; bu sistemi kritik etmeden sürdürmeye kalkışmak, ne kadar akla ve kimliğe yakışan bir durumdur!. anlaşılmaktadır.
Yol ayırımı, aslında kendi bilgi ve sosyal sistemimizi, toplumun ve dünyanın problemlerine uygulamaktan geçmekte ve bu anlayışı uyguladığımız zaman, fikren ve ahlaken mutlu olabileceğimiz bir yaşayış sistemini bize hatırlatmaktadır.
Bazı siyasi ve askeri kişileri, kavramları kutsallaştırma ile, herhangi bir gelişme ve ilerlemenin olmadığını yıllardan beri görmekteyiz. Resmi sistemin, topluma kabul ettirdiği yaşama kurallarının da, toplumsal huzur ve mutluluğu sağlayamadığını yaşayarak görebiliyoruz. O halde, neden, belli bir dönemdeki insanların belirlediği bir sistemi ve yaşama kültürünü, ısrarla sürdürmeye çalışıyoruz?.
Yıllardır batının romanları, filmleri ve yaşama kurallarını ilerlemek ve gelişmek için aldığımızı söylememize rağmen, neden ilmi, fikri ve sanat alanlarında dünya çapında insanlar yetiştiremiyoruz?.. En ideal demokrasi ve modern sistem dediğimiz batı hukuku, neden suçların azalmasını sağlayamıyor? Batı’nın ideal diye gösterdiği liberal sistem, neden sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde haksızlık ve zulümlerin artmasına, yoksulluğun artmasına sebep oluyor.
Toplumumuzda, neden sinema, televizyon ve resmi mekanlarda gerçekleşen batılı hayat tarzı, batılı eğlenceler, batı tarzı ilişkiler ve batıya yönelik müzik ve sanat gelişmeleri sürekli ön plana çıkabiliyor? Buna karşılık, tarihi ve dini anlayış, değerler, ahlaki tutumlar neden kendilerini görünmeyen yerlerde ifade etmek zorunda kalıyor ve toplumda, onurlu bir şekilde kendini gösteremiyor? Hatta kınanıyor, dışlanıyor ve geri düşünceler diye aşağılanıyor?.
Tek kelime ile, neden inandığımız ve sahip olduğumuz değerlere göre yaşayamıyoruz?. Birileri diyebilir ki, “herkes inancında hürdür, ibadetini rahatlıkla yapabilir, düşüncelerini rahatlıkla söyleyebilir!..” Fakat, yıllardan beri, batı öncesi kültür ve hayat tarzımız, bir suç gibi gösterilerek engellenmedi mi, entelektüel insanlarımız; bundan dolayı zulümlere maruz kalmadı mı?..
Bir toplum kesimi, bu şekilde; inanç ve düşüncelerinden dolayı ikinci plana atılıyor ve sürekli batı düşünce ve yaşayışı, ön plana çıkartılıyor ve tüm kurumlar, bu doğrultuda destekleniyorsa, bu ülkede ne fikre, ne inanca ve ne de kültür değerlerine saygı gösterilmiyor demektir. Bir takım süslü sloganlar ile, bu konunun gizlenmesi mümkün değildir.
Muhafazakar iktidar, bütün bu gelişmeler içinde; geçerli sistemi zımnen kabul ederek, temsil ettiğini söylediği kitleye karşı, sorumluluğunu artık yerine getirmesi gerekiyor. Aslında, kültür konusunu, bir siyasi hareketin gücü ile ayakta tutmak da, doğru bir tavır değildir. Fakat, yok edilen bir kültür için, vasıtaların tartışılması da gereksizdir.
Sonuç olarak; siyasi sistemin; her inanç ve kültür kesimini, meşru hale getirecek bir yapıya kavuşması gerekiyor. Kimse; inanç, fikir, yaşayış, giyiniş ve düşünce açısından kınanmayı hak etmemelidir. Eğer Türkiye’de demokrasi ve insan haklarından bahsedilecekse, batı’nın psikolojik, sosyal ve fiili baskısını ortadan kaldırıp, bin yıl boyunca sahip olduğumuz kültüre “yaşama ve kendini ifade etmek hakkı”nın verilmesi gerekiyor..
Prof. Dr. Sami Şener
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…