“Maneviyata Duyarlı Sosyal Hizmet” Kitabı Yayınlandı
Dr. Öğr. Üyesi Hıdır Apak ve Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Cevat Acar editörlüğünde hazırlanan “Maneviyata Duyarlı Sosyal Hizmet” el kitabı, okuyucularıyla buluştu. Grafiker Yayınlarından neşredilen kitapta alanın uzmanı olan Dr. Aynur Yumurtacı, Dr. Öğr. Üyesi Deniz Işıker Bedir, Dr. Hafsa Kesgin, Dr. Öğr. Üyesi Melih Çoban veDr. Öğr. Üyesi Zeki Karataş gibi yazarlar yer almaktadır. Kitap, sosyal bilimlerde yaşanan paradigma değişiminin psikoloji ve sosyal hizmet başta olmak üzere yardım edici meslekleri etkisi altına aldığının altını çizerek, bu değişimin kültürel ve bireysel farklılıklara duyarlılık ile insanın biricikliğini kapsadığını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda sosyal hizmet uygulamalarında müracaatçıların manevî yönleri de sosyal hizmet çalışmalarına dâhil edilmeye başlandığı ifade edilmektedir. Kitabın genel açılımı, maneviyata saygılı ve duyarlı sosyal hizmetin kavramsal arka planı, kuramsal altyapısı ve uygulama alanındaki temel esaslara dayanmaktadır.
Türkiye’de Sosyal Hizmetlerin Manevî Boyutu Neden Geç Keşfedildi?
Türkiye’de yıllarca sosyal bilimlerin hemen bütün alanlarında olduğu gibi sosyal hizmet bilim dalında da manevî yaklaşıma dair bilimsel çalışmalar yok gibiydi. Sosyal hizmetlerde meydana gelen hızlı ve çok boyutlu gelişmeler karşısında memleketimizin sosyal bilimcileri, bu gelişmeleri ya çok geriden takip etmekte, ya da bunları hiç görmezlikten gelmekteydi. Bizde sosyal hizmetlerin maneviyat ve dinle münasebeti ve uygulama boyutu bir yana, genelde akademik bir merak dahî uyandırmamaktaydı. Dolayısıyla sosyal hizmet alanında maneviyatı ve manevî yaklaşımları dikkate alan akademik çalışmaların sayısı da hemen hemen yok gibiydi. Dindar veya muhafazakâr sosyal bilimciler, seküler ve Kemalist eğitim camiasında “gerici” olarak damgalanmaktan korktukları için, bu anlamda bir açılım sergilemekten imtina ediyorlardı. Hâlbuki gelişmiş bütün ülkelerde manevî yaklaşımlar ve açılımlar, bütüncül sosyal hizmet uygulamalarının vazgeçilmez bir parçasıdır.
Biz de bu gerçekten yola çıkarak, 2008 yılında sosyal konulara yatkın olan ve sosyal hizmet alanına yakın bilimsel makaleler üretmiş olan birkaç cesur ilahiyatçıyı bir araya getirerek, editörlüğümüz altında Türkiye’nin ilk “Manevî Sosyal Hizmetler” kitabını yayınlayabilme imkânını bulmuştuk. Bu açıdan bakıldığında Âdem Efe, M. Naci Kula, Saadettin Özdemir, Saffet Sancaklı, Üzeyir Ok, Yusuf Küçükdağ ve Zeki Tan gibi hocalar, sosyal hizmetlerde manevî açılımın öncüleri olduğunu söyleyebiliriz. Keşke sosyal hizmet ve maneviyat bağlamında kitap hazırlayan yeni dönemin editörleri ve yazarları, Türkiye’de sosyal hizmet tarihi ve paradigma değişimi açısından önem arz eden mezkûr duayenleri eserlerinde hatırlayabilselerdi.
Sosyal Hizmetlerin Manevîleştirilmesi Neden Önemli?
Hızlı bir değişim sürecinde olan memleketimizde ortaya çıkan ahlâkî bozulmaları ve toplumsal sorunları giderme anlamında çok yönlü sosyal hizmet türlerine ihtiyaç vardır. Bu alanda ihtiyaca binaen veya şartların bir gereği olarak ortaya çıkan manevî sosyal hizmetler, önemli bir boşluğu dolduracak niteliktedir. Maneviyat odaklı sosyal hizmetler, sosyal ve çevresel şartlardan kaynaklanan dinî ihtiyaçları dikkate aldığı gibi, moral ve motivasyon konularına da ağırlık vermektedir.
Sosyal hizmetler, sosyal politikaların maddî olmayan boyutunu temsil etmesi hasebiyle doğal olarak temelinde maneviyat vardır. Çünkü maddî olmayan her şey, aslında manevîdir. İnsanların zihnen düşünmeleri, kalben duygulanmaları, vicdanen rahatsız olmaları, içten sevmeleri, kendilerini yalnız hissetmeleri gibi bütün içsel olgular, hep manevîdir. Sosyal hizmetlerin ana hedeflerinden birisi olan kişinin huzuru bile manevî ihtiyaçların karşılanması ile mümkündür. Bu yönüyle manevî sosyal hizmetler, insanı manevî varlığı ile birlikte bir bütün olarak gören ve onu sosyal hayatta huzur içinde yaşamasını sağlamak isteyen bir hizmet türüdür.
Bu bağlamda ‘insanın maddî tarafı kadar manevî tarafı da vardır’ hükmü bile aslında yetersizdir ve eksiktir. Çünkü insanın manevî yönü diğerine göre çok daha büyüktür. Kaldı ki İslâm’a göre maneviyat, dünya hayatı ile de sınırlı değildir. Kişinin ahiretini de düşünen manevî sosyal hizmet anlayışı sadece İslâm düşünce sistemine vardır. O halde manevî yani uhrevî ihtiyaçları hesaba katmayan bir sosyal hizmet, bir ekonomik ya da siyasî sistem de eksiktir. Bu tespit doğrultusunda maneviyat içermeyen, ibadet ihtiyaçlarını ve ahiret boyutunu dikkate almayan sosyal hizmet uygulamaları da etkinlik elde etmek açısından yetersiz kalacaktır.
Her toplum, maneviyata yüklediği anlama uygun olarak kendi millî değerleri ekseninde sosyal hizmet uygulamalarını gerçekleştirir. Müslümanlar, maneviyat ile din yani İslâm arasında genelde doğrudan bir münasebet kurar. Dolayısıyla birçok öğretim üyesi açıkça söyleyemese de bizim inancımıza göre genel bir ifade olan “Manevî Sosyal Hizmetler” aynı zamanda “Dinî Sosyal Hizmetler” yani daha somut bir anlatım ile “İslâmî Sosyal Hizmetler”dir.
Bundan dolayıdır ki sosyal yapımızın özelliklerini ve değerlerini dikkate alan manevî sosyal hizmetler modeli, hem dinî inançlarımızın temellerini, hem de kişilerin özel manevî sorun ve ihtiyaçlarını da dikkate almalıdır. Diğer yandan manevî sosyal hizmetler modeli, sosyal hizmetlere muhtaç sosyal kesimlerden başlayarak, toplumun bütün üyelerinin değişik sosyal ve manevî risklerden korunmalarını önemsemelidir. Kişisel gelişimi, sosyal dayanışmayı ve toplumsal ilerlemeyi harekete geçiren ve-fakat kişilerin manevî ihtiyaçlarını ihmal etmeyen bir anlayış doğrultusunda uygulanması gereken sosyal hizmetlerin teorik ve akademik çerçevesi, manevî ve sosyal bilimlerin temsilcileri tarafından oluşturulması gerekmektedir.
İnşallah bu alanda çıkan eserlerin değerli yazarları ve bilim insanları, böyle bir misyonunun sorumluluğunu üstlenerek, İslâm merkezli sosyal hizmetlerin, hem nazarî çerçevesini hazırlayabilir, hem de bütün sosyal hizmet kurumlarında bu gerekli açılımın uygulanmasına vesile olur.
Prof. Dr. Ali SEYYAR