Türkiye İslami İlimler alanında çağ atladı diyebiliriz. Her ne kadar tezlerin ve araştırmacıların kalitesinin düştüğü yönünde itirazlar yapılabilirse de öncü nesillerin mirasını taşıyan bir nesil şu anda mevcut ve çok kıymetli işlere imza atıyorlar.
Yazma Eserler Kurumu geçtiğimiz hafta yüzbinlerce elyazması eseri tasniflenmiş haliyle çevrimiçi erişime açtı. Yakın dönemde Millet Kütüphanesinin bir benzeri Rami’de eski kışla binasında kurulmuştu. Bunlar Türkiye için büyük kazanımlardır. Benzer şekilde ilmi mirasımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza vesile olan hayati işlerdir.
Klasik eserler başta İSAM ve Yazma Eserler Kurumu olmak üzere belli yayınevlerince de ayrıca tercüme edilerek yayımlanıyor. Bunları Arapça-Türkçe matbu bir şekilde okuyabilmek eski devirlerdeki kralların sahip olduğu imkanlara sahip olmak demektir. Tercümesiyle okunan eser, kişiye büyük zevk vermesinin yanı sıra birçok kolaylık da sağlıyor. Metin takibi yapmaktan öte bir de metnin ve dilin inceliklerine varmamızı sağlıyor.
Arapça, bahsedildiği üzere zor fakat çok kıymetli bir dil. Arapça, İslami İlimler için de olmazsa olmaz bir alet ilmidir. Arapçası olmayan bir insanın din alanında yapacağı araştırmalar çoğu noktada yetersiz kalır. Tercümanların bazen birbirlerini eleştirmeleri ve birbirlerini düzeltmeleri bu konuyu anlamaları için yeterlidir. Hiçbir tercüme metnin birebir kendisi manasına gelmez ve tercüman aslında bir nevi eseri yeniden yazan gibidir. Dile aktarım hususunda esas metnin içerdiği anlamların tercümede korunması ve kelimelerin yerlerine kullanılan ifadelerin aynı şekilde veciz, sarih, fasih olması özellikle tefsir, fıkıh, kelam ve hadis ilimleri için gereklidir. Ancak maalesef bazı amatör okuyucular, tercümelerden yola çıkarak dini hükümlere varıyor, peygamberimiz ve Kur’an hakkında olumsuz izlenimlere kapılıyor.
Bunun yanı sıra Batılı araştırmacıların eserleri de tıpkı İslam Klasikleri gibi çevriliyor ve okunuyor. Bütün bunlar, ilim çağında olmamız sayesinde erişebildiğimiz zenginliklerdir. Allah’a ne kadar hamd ve şükürde bulunsak azdır. Bunları kıyısından köşesinden de olsa takip etmek çok önemlidir. Allah ilim yolunda mücadele edenlerin ecirlerini muhakkak verecektir. Onlar ilim sayesinde şerefli bir mertebeye de ahlaklarıyla erişecektir.
İslam Tarihini ve İslam Dinini öğrenme/öğretme hususunda Ankara Okulu Yayınları da çok kıymetli bir vazifeyi üzerine almış durumda. İbn İshak, İbn Hişam, Taberi gibi ilk dönem müelliflerinin ve müverrihlerinin eserleri dilimize kazandırılıyor. Başta Mehmet Azimli Hocamız olmak üzere kendilerine şükran borçlu olduğumuzu bildiririz. Bu projeyi Mehmet Azimli, yaklaşık 250 tercümanla yürüttüğünü söylemiş ve birçok eserin daha baskıya verilme aşamasında olduğunu bizlere beyan etmiştir. Hocamızın bu çabası çağdaş bir Beytü’l Hikme hareketi olarak görülebilir.
İslam dinini bugün öğrenmek ve yaşamak, geçmiş ihtilafları bugün magazin konusu etmek için değil, tarihten ibret alarak sorunları çözmek gayesiyle yürütülen bir ilmi faaliyet ile mümkündür. Dileriz İslam Dünyası’nın krizleri iyi okunur, Müslümanların çatışma noktalarını istismar eden emperyalistler yerine yerli uzmanlar ortak bir uzlaşım alanı oluşturur ve meseleler tatlıya bağlanır. Bizim bütün bu ilmi faaliyetlerin sonucunda görmek istediğimiz budur. Bu hususla genç araştırmacılara olduğu kadar cami cemaatine de bu eserlerin suistimal edilmemek üzere okunmasını kendilerine bir tavsiye/öneri şeklinde ilettiğimizi bildirmek isterim. Allah ilim yolunda gidenlerin yar ve yardımcısı olsun.