Türkiye seçim sathına girdi. 21 yıllık iktidar, şimdiye kadar yaptığı işlere güvenerek toplumdan yeni bir yetki istiyor. Diğer tarafta, Millet İttifakı adıyla farklı fikir ve sistemlerin mensubu partiler de, “ yeni bir dönemi” başlatmak üzere, halktan görev talep ediyor.
Siyasi Yelpazede ittifaklar:
Türk siyasi tarihinde birçoklarına göre, yıllardır görülmeyen siyasi birliktelikler ortaya çıktı. Uzun zamandır tek partinin, ülkeyi idare etmesi ve iktidarın vermiş olduğu güç ve güven, çeşitli konularda sıkıntıya yol açmış görünüyor. Zaten, son belediye seçimlerinde; İktidar Partisinin büyük şehirleri kaybetmesi, aslında kendi tabanında bazı önemli beklentilerin karşılanmamasına yönelik yakın çevrelerden gelen bir tepki olarak açıklanmıştı.
İlk olarak, 6’lı masa olarak, müslüman, muhafazakar, milliyetçi ve sol görüşlü partilerin birlikteliği ile bir İttifak hareketi ortaya çıktı. Herkesin CHP’nin başlattığını sandığı bu hareketin, aslında daha çok muhafazakar partiler tarafından sürdürüldüğü zaman içinde görüldü.
İktidar, ilk başlarda bu hareketi küçümsedi ve onun devam edemeyeceğini ve kısa zamanda dağılacağını söyledi. Fakat, beklenildiği gibi olmadı.
Değişik görüş ve politikalara sahip bu siyasi gruplar, çeşitli konularda farklı düşünmelerine rağmen, bir arada durmayı başardılar ve ortak bir program çerçevesinde bir “mutabakat metni” ortaya koydular.
Aslında bu durum Türkiye’de iki kutuplu siyasetin dışında yeni bir siyaset tarzı ve oluşum olarak ve Türkiye’de yirmibir yıllık bir sistemine alternatif getirme iddiasındaydı.
İktidar, bir zaman sonra küçük gördüğü ve yürümeyeceğini söylediği bu İttifak’a karşı, daha önce beraber olmadığı muhafazakar, sol ve radikal grupları da yanına alarak, kınadığı siyasi birlikteliğe benzer bir politikayı sürdürmek durumunda kaldı. Dolaysıyla siyasette “ çapraz ilişkiler” kurulmuş oldu.
Bu çapraz ilişkiler, her ne kadar; farklı görüş ve politika sahiplerini zor bir şekilde bir araya getirmiş olsa da, Türkiye’de yeni bir siyaset yapma veya bazı temel konularda, farklılıkta birlikte hareket etme anlayışının da ortaya çıkmasına sebep olmuştu.
Siyasi yönelişler ibresindeki ters bağlantılar:
İktidar partisi Türkiye’de kangren olmuş bazı önemli problemleri (sağlık, fikir hürriyeti, dış ticaret, harp sanayi, Ayasofya ve Suriye’deki terör gruplarını temizlemek gibi) olumlu çalışmalara karşılık; eğitim, aile, kültür, iktisadi durum, suç ve mafya grupları, rüşvet ve toplumda imtiyazlı sınıflar oluşturma, hukukun güven kaybı ve yönetimin tek kişiye bağlılığı gibi başarısızlıklarla suçlanıyor. Özellikle son yıllarda hayat pahalılığı, piyasaya hakim olamama, dövizin aşırı pahalılaşması, kurumlara torpilli kişilerin alınması ve iktidarın, “dedidiğim dedik” tavrı, toplumda çeşitli tepkiler ve eleştiriler almaya başlamıştı.
Muhalefete tarafına gelince; CHP’nin geçmişte halka tepeden bakan olumsuz yönetim sisteminin varlığı, dini kurum ve eğitime yönelik tahammülsüzlüğü, başörtüsüne karşı durması, milli konulara karşı duyarsız ve ters tutumlar göstermesi, PKK ve PYD’ye karşı toleranslı olması, hükümetin her yaptığı işe karşı çıkması gibi olumsuzlukları görülüyordu.
Özellikle HDP ve dolaysıyla PKK terör örgütünün önde gelen yöneticilerinin Millet İttifakını destekleyici beyanları, Cumhur İttifakı ve bileşenlerinin, bu ittifaka olan saldırılarını şiddetlendirmesine yol açmıştı. Halbuki, PKK; desteklediğini söylediği Millet İttifakına iyilik değil, kötülük yapıyor ve onu, seçimde zor duruma düşürüyordu. Aslında böyle bir ters tutum, bazı şüpheleri davet ediyordu.
Buna karşılık, Milet ittifakında üç muhafazakar partinin olması, ittifakı; özellikle CHP’nin bundan önceki despot ve dini inançlara karşı tavrından taviz verip, biraz daha ılıman bir tavra sevkettiğine yönelik bazı düşünceleri ortaya çıkarmaktaydı. Hatta Kılıçdaroğlu’nun seçim politikasındaki bazı söylemleri de, buna tavrın varlığına destek oluyordu. .
Aynı şekilde muhalafetin ikinci partisi İYİ Parti de, CHP ile işbirliğinde hükümeti şiddetli bir şekilde eleştiren, fakat aynı zamanda PKK’yı da tasvip etmeyen bir parti olarak kendisini gösteriyordu. Ama, seçime yaklaşıldığında; aynı tepkiyi göstermemesi de, siyasi mücadelenin kazancına yönelik, ters tutumların varlığına bir örnek teşkil etmekteydi.
Bütün bu gelişmeler, Millet İttifakı’nın toplumun farklı kesimlerinden gelen temsilcileri sebebiyle CHP ve Ak Parti gibi; geçmişte olduğu gibi “tek bir görüş”ün hakimiyeti yerine, çeşitli konularda siyasetin “uzlaşmak zorunda” olduğuna yönelik güçlü ihtimalleri günde getirmiştir.
Seçime sayılı günler kala; seçimi kazanmak uğruna, makul olmayan aşırı vaatler etrafı sarmaya başladı. Özellikle maddi konulara yönelik iktidarın vaatlerini, nasıl karşılayacağı konusunda kamuoyunda tereddütler yaşanıyor. Aynı durum, muhalefet cumhurbaşkanın çözüm teklifleri ve buna yönelik maddi taahhütleri de için de geçerli. Fakat şu bir gerçek ki, Millet ittifakı; söylendiği gibi, sadece CHP’nin yönlendireceği bir hareket olmayacak gibi görünüyor.
Benim bu siyasi tablodan çıkaracağım ders, artık “takım tutar gibi” particiliği bir kenara bırakıp, iktidarları, ciddi ve sistemli bir şekilde denetleyip, meşru eleştiri ve tepkilerle eksiklikleri giderecek ve siyaseti iş yapmaya odaklı hale getirecek makul bir vatandaşlık örneği ortaya koymanın vakti gelmiştir. Hele hele, parti kazanımını, bir bayram ve kurtuluş sevinci haline getirmek, idealleri ve davaları; birilerine yüklemek gibi basit bir tavıran başka bir mana taşımamaktadır.
Prof. Dr. Sami Şener
Sami Hocam Teşekkürler çok makul bir yazı yazmışsınız son aylarda bir çok yazar radikal yazılar almaya başladı. İslamın kimseye minneti yoktur.” Bakı hakikatlar fani şahsiyetler üzerine bina edilemez” Üstad said nursi.