Nuri Demirağ, 1886 yılında Sivas’ın Divriği ilçesinde doğmuş ve eğitim hayatına burada başlamıştır. Genç yaşlarda ticaretle ilgilenmeye başlayan Demirağ, kısa sürede yetenekleri ve girişimci ruhuyla dikkat çekmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Ziraat Bankası’nda başlayan kariyerine, Cumhuriyetin ilanından sonra pek çok alanda devam etmiştir. Demirağ, “Demirağ” soyadını Mustafa Kemal Atatürk’ten, Türkiye genelinde demiryolu projelerinde gösterdiği başarılar nedeniyle almıştır. Zira Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyük demiryolu projelerine liderlik ederek, yüzlerce kilometrelik demiryolu hattı inşa edilmesine vesile olmuştur. Ancak Demirağ’ın en büyük hayali, Türkiye’nin bağımsız bir hava gücüne sahip olmasıdır. Bu amaçla hayatını büyük ölçüde havacılık çalışmalarına adamış ve bu yolda pek çok zorlukla mücadele etmiştir.
Nuri Demirağ, Türk gençlerinin havacılık alanında eğitim alabilmesi ve Türkiye’nin uçak üretebilen bir ülke konumuna gelebilmesi için büyük adımlar atmıştır. 1936 yılında, kendi mali desteği ile Türkiye’nin ilk özel uçak fabrikasını kurdu. İstanbul Beşiktaş’ta bulunan bu fabrikada ilk Türk uçaklarını üretmeye başladı. Bu kapsamda THK (Türk Hava Kurumu) ile işbirliği yaptı ve kurumdan alınan siparişle Nu.D.36 eğitim uçağı ve Nu.D.38 yolcu uçağı gibi projeleri hayata geçirdi. Ancak, THK tarafından sipariş edilen uçaklar, belirli testleri başarıyla geçse de, siyasi baskılar ve çeşitli sebeplerden dolayı teslim alınmadı. Demirağ, bunun Türkiye’nin havacılık endüstrisine yapılmış büyük bir darbe olduğunu düşündü ve yılmadan çalışmalarına devam etti. Türkiye’nin kendi uçaklarını üretebilmesi için gereken her türlü teknolojik altyapıyı ve finansal desteği sağlamaya çalıştı.
Nuri Demirağ, Cumhuriyet’in ilk yıllarında hayal ettiği bağımsız ve güçlü bir Türkiye için, büyük fedakarlıklarla kendi servetini ortaya koyarak çalıştı. 1930’lu yıllarda tüm dünyanın gözü, teknolojide dev adımlar atan ülkeler üzerindeydi. Bu ülkeler kendilerini savaş meydanlarında değil, sanayi ve havacılık alanlarında kanıtlıyor, geleceğin göklerde kazanılacağını biliyorlardı. İşte Nuri Demirağ da tam bu vizyonla, Türkiye’nin de gökyüzünde kendi kanatlarıyla uçmasını istiyordu. Ancak Demirağ’ın bu idealleri, kendi topraklarında karşılık bulamadı. Zamanın hükümeti, ya Demirağ’ın çığır açan bu çalışmalarının önemini anlayamadı ya da anlamak istemedi. Ve böylece, Türkiye’nin ilk uçak fabrikası bir hayal olarak kaldı.
Demirağ’ın Türkiye’nin kendi uçaklarını üretebileceğini kanıtlamak için verdiği emek, ne yazık ki dönemin politik dengeleri içinde kaybolup gitti. Onun ürettiği uçaklar, testlerden başarıyla geçse de, bürokratik engellerle yavaşlatıldı ve nihayetinde Türk Hava Kurumu siparişlerini iptal etti. Bu iptalin ardında yatan sebepler ise sadece bir iş anlaşmazlığı değil, o dönemde Türkiye üzerinde etkisi olan yabancı baskılardı. Batılı devletler, Türkiye’nin yerli sanayisini kurmasından çekiniyor, Türkiye’nin uçakları ithal etmesini istiyordu. Bu baskılara boyun eğen hükümet, Demirağ’ın emeklerini, hayallerini ve Türkiye’nin bağımsızlık yürüyüşünü yarım bıraktı.
Nuri Demirağ, Türkiye’nin kendi kanatlarıyla uçmasını hayal etmişti, ama bu kanatlar kırıldı. Onun “kendi uçağımızı üretelim” diyerek çıktığı yol, ne yazık ki, hükümetin ve dönemin politikacılarınca kapatılan yollardan biri olarak tarihe geçti. Bugün, onun yarıda kalan çabaları, Türkiye’nin bağımsız savunma sanayisi yolculuğunda hep hatırlanacak bir ders olarak duruyor.
Nuri Demirağ’ın bağımsız havacılık sanayisi hayali, yıllar sonra Baykar’ın İHA ve SİHA üretim süreçlerinde yeniden doğdu. Bugün Türkiye, yerli ve milli savunma sanayisi alanında dev adımlar atıyor, Demirağ’ın hayalini kendi mücadelesiyle tekrar yeşertiyor. Ancak bu süreçte Baykar da pek çok engelle karşılaştı. Uluslararası baskılar, ithalat engellemeleri ve çeşitli yasaklarla karşılaşmalarına rağmen, hükümetin verdiği destek ve bu yolda birlikte yürüyen liderler sayesinde, Baykar bugün Türkiye’nin gökyüzündeki bağımsız kanatları oldu.
Bu destek, Türkiye’nin bağımsız bir teknoloji üretebilmesi adına tarihi bir kırılma anıydı. Nuri Demirağ’ın zamanında bulamadığı destek, bu kez İHA ve SİHA’lar için sağlandı ve böylece Türkiye, göklerde kendi kanatlarıyla özgürce uçabilen bir ülke haline geldi…
Nuri Demirağ’ın yarım kalan hikayesi, bugün Baykar’ın mücadelesiyle yeniden yazılıyor. Her iki süreç de Türkiye’nin bağımsızlığına giden yolda birer ders niteliğinde. Demirağ’ın kırık hayalleri, günümüzde yerini Türkiye’nin kendi teknolojisini üretebilen bir ülke olmasına, gökyüzünde bağımsız ve özgürce kanat çırpmasına bırakmış durumda…
MİRATHABER.COM