Türkiye’nin Yükselişine Engel Olmak İçin Terörle Kıskaca Alınan Bir Ülke: 40 Yıllık PKK Belası
Türkiye, bir asra yaklaşan bir süredir her türlü engelle karşı karşıya bırakıldı. Bu engellerin en acımasız olanı ise terördü. 1980’lere kadar Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için Ermeni terör örgütü ASALA sahnedeydi. 80’lerden itibaren ise ASALA sahneden çekilirken, yerini ayrılıkçı terör örgütü PKK aldı. Her on yılda bir farklı maskelerle Türkiye’nin karşısına çıkan bu terör belası, aslında hep aynı zihniyetin ürünüydü. Bugün PKK’nın arkasında Amerika ve İsrail’in desteği olduğuna dair net belgeler ortaya çıktı. Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini ve bağımsız bir güç olmasını istemeyenler, PKK ve benzeri örgütler aracılığıyla bizi içeriden yıpratmak için tüm güçlerini seferber etti…
Almanya motor üretip sanayi devrimi yaparken, İngiltere uçak gemileri inşa ederken biz içeride kendi meselelerimizle uğraştırıldık. Kendi milletimizin evlatları, sağ-sol davalarında ya da etnik meselelerde birbirine düşürüldü. Genç nüfusumuzun bir kısmı, yıllar boyunca dağlarda, kardeş kanı dökmekle meşgul edildi. Bu ülkede yıllar boyunca gençlerimiz ne bilime ne sanata ne de teknolojiye yönlendirilebildi. Çünkü ne zaman ayağa kalkmaya çalışsak, terör belası karşımıza çıktı. Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını engellemek için sadece maddi kaynaklarımız değil, insan kaynağımız da bu kirli oyunlara kurban edildi. Dağlarda vurulan her genç, bu ülkenin geleceğinden, bilime, sanata ve teknolojiye yapılabilecek bir yatırımdan eksilen bir parçaydı.
Türkiye’yi ve İslam dünyasını sömürge mantığıyla yönetmek isteyen haçlı zihniyeti, Osmanlı’dan bu yana bizim önümüzde durdu. Bu zihniyet, Türkiye’nin bağımsız bir güç olarak ayakta kalmasını asla istemedi. Emperyalizmin ve küresel siyonizmin Türkiye’ye bakış açısı hiçbir zaman dostane olmadı. Çünkü Türkiye onların gözünde, sadece ekonomik bir pazar ve askeri olarak kontrol edilmesi gereken stratejik bir bölgeydi. Siyasi ve askeri operasyonlarla doğrudan müdahalelerle başaramadıklarını, terörle içten yıpratarak yapmaya çalıştılar. Bu zihniyet 1980’lerde ASALA olarak, 1990’lardan itibaren PKK, PYD ve DHKP-C gibi taşeron yapılarla bizi daima içeride meşgul etmeye çalıştı.
Bu ülke, yıllardır terörle mücadeleye milyarlarca dolar harcadı. Ancak bu sadece ekonomik bir mesele değil; aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine vurulan bir prangaydı. Bu mücadele, sadece güvenlik bütçeleriyle sınırlı kalmadı. Çocuklarımızın eğitimi, gençlerimizin refahı, bilim ve teknolojide ilerlememiz de bu yükün altında ezildi. 40 yıldır, dağlarda terör örgütleriyle savaşırken, sanayi ve teknoloji alanında rakip ülkelerle aynı hızda gelişemedik. Terörün açtığı yaraları sarmaya çalışırken, kendi iç meselelerimizle uğraşmak zorunda kaldık.
Türkiye’nin büyük bir genç nüfus potansiyeli vardı. Ancak bu genç nüfus yıllar boyu terörle iç savaşın eşiğine itildi. Sağ-sol davaları, etnik çatışmalar derken Türkiye’nin geleceğine umut olması gereken gençler, dağlarda kaybedildi. Oysa bu genç nüfus, ülkemizi daha ileriye taşıyabilecek bir güçtü. Fakat terör örgütleriyle kurgulanan bu oyunlar, gençlerimizi kendi topraklarında birbirine düşman haline getirdi. Ülkeler kendi teknolojilerini üretip sanayilerini geliştirirken, biz içerideki bu suni sorunlarla uğraşmak zorunda bırakıldık. Türkiye, 40 yıl boyunca sadece terörle değil, geleceğini hedef alan bu karanlık planla mücadele etti.
Türkiye, tüm bu saldırılara rağmen ayakta kalmayı başardı. Emperyalist ülkelerin ve küresel güçlerin taşeron örgütleri, yıllarca Türkiye’yi yıpratmaya çalışsa da, bu ülke birlik ve beraberlik içinde dimdik ayakta durdu. Bugün artık daha güçlü bir Türkiye var ve bu karanlık odaklar, Türkiye’nin büyümesinin önüne geçemeyeceklerini biliyorlar. 40 yıl süren bu zorlu mücadele, Türkiye’nin geleceğine olan bağlılığını ve kararlılığını daha da pekiştirdi. Şimdi ise bu ülke, tüm yaralarına ve kayıplarına rağmen, bağımsız bir güç olarak dünya sahnesinde yerini almaya devam ediyor.
MİRATHABER.COM