Zor hem de çok zor kelimelerden biridir baba. Sıcak mı, soğuk mu; sert mi, mülayim mi; sevecen mi, kızgın mı; konuşkan mı, suskun mu? Kişiden kişiye değişiklik gösteren, yetiştiği ortama göre tavır takınan, aldığı eğitime göre de davranışları şekillenen biridir baba. O nedenle de zordur. Bir söz söylerken ya da davranış sergilerken anlaşılmaması onun bu zorlu tarafından kaynaklanmaktadır. Çoğu zaman sevgisi gizli, öfkesi aşikârdır babanın. Ve bundandır çoğu zaman kızgınlığı çocuklarının.
Babalar bilirim, eve gelişi cehennemin iz düşümü, Azrail’in gölgesidir. Kimse kapı önlerinde, pencerelerde, sokak başlarında gelişlerini gözlemez onların. Her yapılanda kusur arar. Yemeğin tuzunu, az ya da çok pişmiş oluşunu; elbisenin temizliğini, ütüsünü; çocukların sesini ya da sessizliğini bahane ederek ortalığa boca eder tüm huzursuzluğu. Huzursuzluk onun besin kaynağı olur âdeta. Ortalığa zehir zemberek sözler saçar, herkes onlardan kaçar. Babalar bilirim, eve gelişi karıncanın ayak sesini aratır. Usulca ve neredeyse hiç kimseye duyurmadan gelir, yerleşir bir köşeye. Kendine belirlediği noktada bekler ona verilecek iki lokma yemeği ve varsa bir bardak çayı. Bunlar, gelirleri ailenin beklentilerini karşılamayacak düzeyde olduğundan sinmişlerdir genellikle. Yeni bir isteği karşılayamamanın kahrını içine ata ata geçirir günlerini. Hastalanır, onu dahi söylemekten kaçınır çoğu zaman. Bir de bunların bazıları ‘’ Kürk Mantolu Madonna’’ kitabının kahramanı Havranlı Raif Efendi gibi platonik bir aşkın pençesinde ve sessizce sürdürürler yaşamlarını.
Babalar bilirim, eve uğramayı kendilerine neredeyse hakaret sayarlar. Eve gitmemeyi, dışarıda zaman geçirmeyi bir marifet olarak görürler. Onları bekleyenlerin hiçbir ehemmiyetleri yoktur. Evlilikleri âdettendir. Sanki zoraki bir süreci tamamlamakla görevlendirilmişler de onlar da bu görevi kerhen icra etmektedirler. Onların sıcak bakışlarına, dokunuşlarına hasret olanlar için hayal kahramanı olmaktan öte biri değildir. Varlar ama yoklar aslında.
Babalar bilirim, askeri bir disiplin içinde olmasını ister eşinin ve çocuklarının. Her şey yerli yerinde, bir düzen içinde ve her iş dakik olsun isterler. Onların yaşamlarında tesadüfler pek sevilmez. Planın dışına çıkmak onları derinden sarsar. Baba bu evlerin komutanıdır. Ne söylerse emir telakki edilir ve zaman geçirmeksizin yerine getirmek için seferber olunur. Sevgi yoktur, saygı ise bu mecburiyet evinin vazgeçilmez sözcüğüdür.
Babalar bilirim, gelişleri bayram müjdesidir eve. Helal rızık peşinde, gurbetin acı lokmalarını boğazına dize dize sürdürür hayat mücadelesini. Yılda bir veya iki defa sılaya yaptığı yolculuklarda herkes onun gelişinin dijital göstergesi gibidir. Ay, hafta, gün, saat hatta her dakikanın sayıldığı bir özlem takvimidir onların evlerinde zaman. Gelir; baharı, bayramı yaşatır kaldığı günlerde ve sonra yeniden düşer yola, bir dahaki kavuşma zamanını hesap ede ede; üstelik ardında koca bir kış bırakarak.
Babalar bilirim coşkun bir sevgi selidir. Önüne gelen her olumsuzluğu bu selin önüne katarak yok eder. Onun olduğu yerde umutsuzluk yoktur. Her zor durumdan çıkılacak bir yol mutlaka bulunur onun olduğu yerlerde. Etrafına ışıklar saçan dev bir mumdur, erir gider lakin aydınlatmaktan asla vazgeçmez. Hastalandığı için saçı dökülen evladının moralini yüksek tutmak için saçlarını kazıtmakta tereddüt etmeyen kocaman bir yürek taşır göğsünde. Babalar bilirim, fedakârlığın ete kemiğe bürünmüş halidir. Her davranışında bunun ipuçlarını verse de aslında hissettirmez, en azından hissettirmemeye çalışır yani. Ancak çoğu zaman bir aksilik olur, istenmeyen bir gelişme yaşanır ve babanın bütün iyi niyetini yerle bir eder bu durum. Yanında bulunması gerekenler onun fedakârlığını, iyi niyetini göz ardı eder ve onu yalnızlık çukuruna iterler. Yine de sesi çıkmaz, onlar üzülmesin yeter, der.
Babalar bilirim, insanlık dışı savaşlarda evlatlarını canı pahasına korumak için vücutlarını siper eder onlara. Anısı sadece bir fotoğraf karesinde kalır; Halepçe’den, Bosna’dan, Filistin’den, Doğu Türkistan’dan ve dünyanın bilmem hangi noktasından dünya basınına yansıyan şekliyle. Asla gelmeyecektir, anılarda yaşar ve hep öldüğü yaştadır.
Babalar bilirim, acısını her zerresinde hisseder de dışarıya aksettirmez bunu. Evladını deprem enkazından çıkarırken, hain bir kurşunla ya da bir trafik kazasında kaybetmişken evladını, tanımsız bir sükûnet içindedir. Tevekkül mü, sabır mı, tepkisizlik mi, hepsi birden mi; bilinmez bir ruh halidir onunkisi.
Babalar bilirim, ölüm döşeğinde son nefesini verirken de evladının üzüntüsünü fark ettiğinde ‘Üzülme kızım, baban bir daha acı çekmeyecek.’ diyerek onu teskin eder. Ebu Kasım, Kasım’ın babası, olarak anılmayı çok seven babadır o. Bilen bilir onu. Babalar bilirim, üfff! bile denmez onlara.
Babalar bilirim, … Bu tamamlanmamış cümleyi eksiksiz bitirecek babalar…
Var mı bir babalar günü? Varsa, bir tüketim çılgınlığına dönüştürmeden kutlu olsun; diyelim.
EYYUP YÜKSEL
Hocam elinize ve kaleminize sağlık. Rabbim bereketli bir ömür nasip etin sizlere. Hicreteyn diyarından selamlar…
Allah razı olsun kıymetli hocam. Size de oralarda kolaylıklar diliyorum.