Birkaç gündür özellikle televizyon ve sosyal medyada ‘kültür yolu festivali’ tamlaması ile karşılaşıyorum. Bu, bir süredir devam ediyor. Farklı tarihlerde ve farklı şehirlerde gerçekleştirileceği ifade ediliyor tanıtım videolarında. Kültür ve festival sözcüklerinin yan yana kullanılması bende rahatsızlık oluşturuyor nedense. Kültür kavramı bende daha ağırbaşlı bir duruşu çağrıştırırken festival, tamamen eğlence odaklı bir etkinlik algısı oluşturuyor. Bu nedenle de ikisinin birlikte kullanılması canımı sıkıyor açıkçası. Yukarıdaki tamlama size nasıl geliyor, bilemem.
Festivallerin başlangıcı kaynaklarda 1200’lü yıllara kadar gidiyor. Ancak bu bilgiler kesinlik taşımamaktadır. Ülkemizde ise festival olarak adlandırılan ilk etkinlik 1935-1936 ve 1937 yıllarında düzenlenen Balkan Oyunları Festivali’dir. Festivaller ülkelerin gelişmişlik düzeyini mi gösterir? Yoksa oradaki bir takım olumsuzlukları mı örter? Festival kelimesinin bende çağrıştırdığı ilk anlam eğlencedir, demiştim. Ve nedense hep kiraz, domates, karpuz, üzüm isimleriyle birlikte bir isim tamlaması şeklinde kullanıldığı zamanlar aklıma gelir. Kültür, bir milletin maddi ve manevi değerler bütününe denir. Gelenek, görenek, ahlak, davranış, yeme içme kısaca tüm yaşam, kültürün içinde yer alır. Kültürü bir festival objesi haline getirmek bir travma sebebidir kanaatimce. Festivaller eğlence ve tüketim üzerine kurulu organizasyonlardır. Bu nedenle kültürü bir festivale dönüştürmenin hassas ruhlarda ve zihinlerde oluşturacağı tahribatı tahmin etmek zor olmasa gerek. Hele kültür, dinin vücut bulmuş şeklidir; biçimindeki tanımı dikkate alırsak bugün kültür festivali adı altında yapılanlar hangi dinin yansımasıdır? Din, bir tüketim objesine mi dönüştü? O bir yaşam şekli değil miydi?
Arkeolojik kazılar sonucu ulaşılan gerek yer altı gerekse yer üstü tarihi yapılar, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın tarihin başlangıç noktası sayıldığı savını destekler mahiyettedir. Yine bunlar birer kültür nesnesi olarak kabul edildiğinde, nerdeyse hepsinde dini motifler ve semboller bulunmaktadır ki bunlar kültür ve din kavramlarının birbirinin içine girdiğinin işaretlerinden sayılabilir. Yukarıda belirttiğim ‘kültür yolu festival(ler)i‘ onlara iştirak edenlere bir katkı sunmaktan öte tüketimi körükleyen etkinliklere dönüşmüş vaziyettedir. Göstermelik sayılabilecek bir iki imza günü ve söyleşi dışında kültürel katkısı neredeyse bulunmayan etkinliklerle dolu ve israfın zirveye ulaştığı etkinlikler olmaktan öteye gidemeyen çalışmalardır. Önemli sayılabilecek birkaç çalışma varsa da bunlar, konserlerin gölgesinde kaldıklarından hak ettikleri ilgiyi görememektedirler.
Bakanlıklar ve belediyeler bu festivallere çok ciddi harcamalar yapmaktadır. Bu harcamaları sadece israf kelimesi ile tanımlamak yapılanları hafife almaktır kanaatimce. Bu ülkenin pandemi ve deprem felaketlerinin ardından böylesi işe harcayacak bir kuruşunun dahi olmaması gerekir. Kimse bana ‘hayat devam ediyor, acıları hafifletmek gerek, olan oldu yapacak bir şey yok’ tarzı söylemlerle yapılan savurganlığa kılıf bulmaya çalışmasın. Ülkemizin önceliklerinin bunlar olmaması gerekir. Ekonomiyi düze çıkarmak için elli takla atılan bu dönemde bunca israfın mantıklı bir açıklamasının olma ihtimali yoktur. Ekonomi çok iyi bir durumda da biz birkaç yıldır bitmek bilmeyen bir karabasan mı görüyoruz? Her şey olması gerektiği gibi mi gidiyor? Ayrıca, hayat ekonomiden mi ibaret? Belki de birileri bilinçli olarak bizi oyalamak, uyutmak, realitelerden uzaklaştırmak için bu festivalleri düzenliyor. İşin içinde bir hinlik aramalıyız, diye düşünmeden de duramıyorum. Konuya bu açıdan da bakan birileri var mı? Acaba, sesimizi çıkarmayalım; bu yıl olmadı gelecek yıl belki biz nemalanırız, şeklinde düşünenler de var mıdır? Neler oluyor ya hu? Kafamdaki sorular beni rahat bırakmıyor.
Konudan konuya atladım gibi oldu. Kültürün festivali olmaz diyorum ama sanki ülkemde bir festival kültürü oluştu. Kitap fuarlarından, konferanslardan, panel ve sempozyumlardan festival kültürüne doğru yavaş yavaş ve hiç hissettirilmeden getirildik. Bu konuda uyanalım, diyorum. Kültür yolu festivali birilerini kesmez de yarın bu birileri ‘din yolu festivalleri‘ düzenlemeye kalkarlarsa yine sesimiz çıkmayacak mı? Vardır bir bildikleri, diyerek susacak mıyız?
Karşı çıktığım husus festival değil; kültür ile festivalin birlikte anılması yani kültürün bir festival nesnesi haline getirilmesidir. Yoksa yukarıda ismini zikrettiğim mevzularla alakalı düzenlenebilirler. Ancak bana göre kültür yolu festivalleri, asri zamanların masallarına eşlik eden modern ninnilerdir.
Kardeşim, bir de aylardır kalbimizin attığı coğrafyada yaşanan bunca sıkıntı ve zulüm seni uyandırmıyorsa ve bir de bu kültür yolu festivallerinin alkışçı kadrosunda yer alıyorsan o zaman bir ninni de ben söyleyeyim: ‘E bebeğim e ee!’
EYYUP YÜKSEL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…