islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Üç Semavî Din Var mı? I 4

Üç Semavî Din Var mı? I 4

Yahudilik ve Hıristiyanlık İslâm’dan Sapmadır

İslâm’ın Tek Semavî Dîn Oluşunu Kurânî i üçüncü delilin kanıtıMusaddık ve Müheymin olarak Kur’ân’ın doğruları tespit edip sapmaları belirlemesidir.

Musaddık ve Müheymin Olan Kur’ân’ın Belirlediği Sapmalar III

c. Âhiret hayatına; Cennet ve Cehennem’e îmanın Perdelenmesi

Kur’ân İslâmî îmana ve Salih amellere sahip olanların ebedîyen kalmak üzere Cennet’e, özellikle îman yoksunu olanların ise Cehennem’e gireceğini açıklamaktadır. Bu sebeple böylesi apaçık bir îman niteliği taşımayan, nimet ve azab çizgileri belirsiz bir inancın Âhiret Günü’ne doğru bir îman olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Diğer bütün İslâm Peygamberleri gibi Hz. Mûsa ve İsa’nın da Kur’ân’ın sunduğu şekilde Âhiret hayatını; Kıyâmeti, Cennet’i ve Cehennem’i açıkladığı şüphesizdir.[1]

Teblîğ edildikleri dillerde ve teblîğ edildikleri içerikte yazılı orijinal metinleri bulunamadığı için olacak muharref Kitab-ı Mukaddes’de, değil Kur’ân’ın anlatımına uygun, onun anlatımına yakın bir Âhiret inancı bile yok gibidir.[2]

Âhiret inancının çizgileri belirsizdir. Bu sebepledir ki Yahûdi (Perusîm, Sadukîm, İsiyim) ve Hıristiyan (Katolik, Ortadoks, Protestan) mezhebleri arasında inkâra kadar açılım gösteren genelde Âhiret Hayatı’na, özelde Cennet’e inanç farklılıkları vardır?[3]

Böylesi örtülü, çelişkili bir âhiret inancı, Hak inanç kabul edilebilir mi? Böylesi temel bir konuya açıklık içermeyen yapı geçerli semavî dîn olabilir mi?

Musaddık ve Müheymin Olan Kur’ân’ın Belirlediği Sapmalar IV

a- Salih Ameller’den Sapma ve Yoksunluk

Peygamberlere îmanın bir anlamı da, hayatı, onların vahiy yoluyla Allah’tan alıp insanlara sunduğu salih ameller olan ilâhî ölçülere göre yaşamaktır. Allah’ı hayatın merkezine taşıyamayacak, âdil ve fazîletli bir düzen oluşturamayacak ameller, salih ameller değildir.

Tevrat ve İncîl benzeri ilâhî kitaplar, orijinal nüshalarının yokluğu sebebiyle olacak lafızları veya anlamlarıyla tahrîfe uğradıkları ve asliyetlerini yitirdikleri için Salih Ameller manzûmesinden de yoksun kalmışlardır.

Peygamberlerin teblîğ ettikleri ed-Dîn olan İslâm’ın yürürlükteki yasalarını oluşturan ve Kur’ân diliyle ancak Salih Ameller olarak ifadelendirebileceğimiz kurallar dizisi olmadan, Allah’a ve Peygamberlerine îmanın pratikte bir anlamı yoktur.

İslâm’ın, Allah’ın varlığını kabûle kodlanmış insana yüklediği görev, Ona yalnızca îman etmek değildir. Yukarıda değinildiği üzere O’nu, emirleri ve yasaklarıyla kabuldür.(En’âm 6/91) Belirlediği alanlar içinde O’na ortak koşmadan, O’nun buyruklarının egemenliği altında yaşamaktır. Bir diğer anlatımla O’na ibâdet etmektir.

İbâdet görevini gereğince yapabilmek için O’na Şirk / ortak koşmamak gerekir. O’na ortak koşmamak için de insanları, maddeci sistemleri, kiliseler türü dinsel kurumları, hatta parlamentoları, yasa koyucu mutlak ve tek otorite kaynağı yani Rab edinmemek gerekir. Çünkü Allah’a inanıldığı halde, hayatı, O yokmuş gibi O’nun dışındaki Rab edinilen kaynaklardan devşirilen kurallara göre yaşamak ise O’na ortak koşmaktır.[4]

İslâm’ın Allah’a ibâdeti, O’na ortak koşmamayı, insanları ve onların üretip yücelttiği kaynakları Rab edinmemeyi, birleşilmesi gereken ortak noktalar olarak tesbit etmesinin ve bu üçlüye çağırmasının anlamı da budur.

Âl-i İmran 64:

“De ki: Ey Ehl-i Kitap; geçmiş vahyin izleyicileri! Sizinle bizim aramızdaki (bütün Peygamberlerin teblîği olan) şu ortak ilkeye gelin: Allah’tan başka kimseye ibâdet etmeyeceğiz; O’na ortak koşmayacağız; O’ndan başka hiçbir şeye ilâhlık yakıştırmayacağız ve Allah ile birlikte insanları Rab edinmeyeceğiz. Eğer yüz çevirirlerse, ‘Şahit olun ki biz kendimizi O’na / Allah’a teslim edenlerdeniz,’ deyiniz!”

Bütün Peygamberlerin tebliğlerinde yer alan îman esaslarına bütünüyle inanmayan, Salih Ameller olarak mesela barışı, adaleti, namazı, zekâtı, suça bire bir ceza olan Kısası kabul etmeyen, fâizi, alkollü içkileri, domuz etini, zinayı ve eşcinselliği meşrû tanıyan, uygulamada gücü putlaştıran, daha açık bir anlatımla Kur’ân’ın anlattığı şekilde Salih Ameller’in bütünüyle bağlantılı olmayan yapılar semavi dîn olma vasfını taşıyabilir mi?[5]

d. Ortak Akıl da Üç Semavî Dîn kabul edemez

Bir belediyemiz her yıl yaptığı genel iftar programının sonrasında düzenlediği sohbet toplantısına il müftüsü yanısıra hahambaşı ve bazı kiliselerin papazlarını da çağırır ve bu sohbetlere katı laikler de davetli olarak gelir. Bir iki defa bende katılmış ve onları izlerken düşünmüşümdür.

Bir ateist bunlara baksa ne der? Allah’a dayandığını söyleyen fakat farklı ve birbirine zıt inanç esasları ve yaşam kuralları olan üç semavi dîn kabul edebilir mi?

Ama ortak inanç esasları ve yaşam kuralları olan ve tarihi seyir içinde yönetime ilişkin kısmi değişiklikler içerse de son halkada bütün insanları kuşatan ve yürürlükte olan bir dîn yani İslâm kabul edilebilir.

Yazımızı konumuzun özeti olacak bir âyetle bağlayalım:

“Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa (bilsin ki böyle bir dîn) ondan kabûl edilmeyecektir. O Âhiret’te de kayba uğrayanlardan olacaktır.” (Âl-i İmran 3/85)

Ali Rıza DEMİRCAN

—————
[1] Mâide 12; Yûnus 88; Tevbe 111.
[2] Kur’ân, Yahûdiler ve Hıristiyanların yalnızca kendilerinin girecekleri Cennet ve içinde sayılı günler kalacakları Cehennem inancına sahip olduklarına işaret emektedir. (Bakara 111, A. İmran 24)
K. Mukaddes’de Kur’ân’daki Cennet tasvirleri benzeri bir açıklama yoktur.
[3] Kitab-ı Mukaddes’de Cennet
Cennet için İncillerde “Allah’ı görme, gökte hazineler, göklerin melekûtü (Matta 5 / 3, 8, 6 / 15-21) gökte hazine (Markos 10 / 21) ebedî hayat (Yuhanna 6 / 21)” gibi ifadeler kullanılır. Cennet için Tevrat’ta da “Allah’ın yüzünü görmek (Eyüp 33 / 23-26) ebediyet evi (Vaiz 12 / 5,) yaşam diyarı, (Mezmurlar 27 / 13) ebed hayat (Daniel 12 / 2-3,) ”gibi ifadeler yer almaktadır. (Ayrıca bkz. Cilacı Osman, İlahi Dinlerde Cennet İnancı 77-102; T. D. V. İslâm Ansiklopedisi, 7 / 375; S. Leyla Gurkan Yahûdilik, İsam İst. 2010. s. 102)
[4] Demokratik talepler ve temel haklar ve özgürlüklerle yorumlanmayan laiklik bu tür Allah’a ortak koşmalara örnektir. İnsanlığın geldiği-getirildiği çizgi de budur.
[5] Bakara, 39; Maide, 10; Teğabun, 10.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.