1- “Ekolojik” olmak, aslında doğaya uyumlu ve böylece “ekonomik”olmaktır. Dolayısı ile ekonominin; öncelikle sarfiyatı kısmak, yani; “zaten yanlış olan kaynakların üretimini verimli kullanmaya çalışmak”değil, “var olan tertemiz kaynakları kullanarak, ne bir fazla ne eksik,gerektiği kadar enerjiharcamak”olduğunu açıklamalı ve örneklemeliyiz.. Bu anlayışla, ev ölçeğinden kentsel ölçeğe, yani “güneş evinden güneş kente”doğru giden yolda, her türlü işlev ve kapsamda projeler üretmeliyiz.
Önemli olan; satın aldığımız veya alacağımız; kaynağı ve kullanımı sorunluenerji kaynaklarını verimli kullanmaya çalışmak değildir! Ülkemizde zaten var olan, Allah vergisi kaynaklarımız sayesinde, dünyanın en zenginülkelerinden birisiolduğumuzu bilmek, kimseye muhtaç olmadığımızı idrak etmek ve onları adaletle kullanabilmektir..
2- Lojistik; yani taşımacılık, değer kaybıdır. İkinci adım:“Bir birim yaşam, bir birim doğal üretim alanı” prensibine göre planlama yaparak, kent ve köy buluşmasını sağlamak, yani tarımsal alanların da, orada yaşayanlarca kontrolünü ve paylaşımını sağlamaktır. Böylece; taşımacılık yüzünden; gereksiz zaman, para ve enerjikaybını ortadan kaldıran; denetimli, sağlıklı ve giderek bedelsiz gıdaya ulaşmaktır.. Bu nimetleri, ulaşamayanlara da sunmaktır. Özetle; “enerji ve ekoloji adına kendisine yeten”bir hayata kavuşmaktır..
3- “Enerji”sorunlarını, anlaşılabilir bir dile indirgeyerek, tarihsel ve güncel süreçte, nedenleri ve sonuçları ile, yani; “gerçek yüzü ile!”ilgililerin ve anayasal öğrenme hakkı olan vatandaşlarımızın bilgisine sunmaktır. Bir yandan, maksatlı olarak göz ardı ettirilen tarihsel çözümleri tekrar gündeme taşırken, kâinatın %90’ından fazlasını oluşturan hidrojene doğru giden yolda, en ileri teknikleri bilen ülkemizin evlâtlarına kulak vermektir. Hayatta ve ayakta kalmanın yegâne çaresi;“kendi enerjisini üretebilme ve doğal döngü ile barış içinde yaşayabilme” becerisine sahip olmaktır. Bu bir; “insanca var olma!” savaşıdır ve nimetin idrâki ile, şükrün de en doğru ifadesi olacaktır.. Üçüncü adım, bu bilinci yaymaktır..
4- Dördüncü adım; doğru bir “enerji yönetimi”için doğru düşünceler üretebilmektir. Yeni yerleşkelerde; farkındalık sağlayacak, örnek “güneş evlerinden”başlayarak, interaktif eğitim sağlayacak “güneş okulları”ile devam etmek ve eğitim kurumları ile entegre çalışmalar düzenleyerek “güneş kentlere”ulaşmaktır. Bu konuların araştırılması, öğrenilmesi ve proje üretilmesi sonucunda; sağlıklı bir “enerji ve ekoloji”bilincinin oluşmasını sağlamaktır. Dalgası ile akıntısı ile enerji sunan, üç tarafı denizle çevrili ve dünyada dört mevsimi hakkı ile yaşayabilen üç ülkeden biri olan, rüzgâr ve güneş zengini, jeotermal şampiyonu bir ülkede yaşarken, en büyük harcamamız ve aynı zamanda en büyük bağımlılığımız olan enerji ve ekoloji sorunlarını çözememek; Yaratanı ve yarattığını inkâr olacaktır. Hedefimiz; bütün bu nimetleri kullanarak, yani kendimize yetmeyiöğrenerek, gerçek bağımsızlığakavuşmak olmalıdır!..
5- Beşinci adım; Türkiye’de ve dünyada, geleceğin yapılaşma ve kentleşme anlayışını temsil edecek ve “doğru yer, doğru yön, doğru malzeme ve doğru tasarım”olarak özetlenebilecek; “Enerji Mimarlığı”tasarım ve üretim ilkelerini örnekleyecek olan projeleri hayata geçirmektir.. Yani; depremde sıvılaşma riski olan ovalarda ve fay hatları üzerinde ve radon sahalarında kent kurmaya kalkışmamak, güney yönü başta olmak üzere, tüm yönlerin avantajlarını kullanabilen tasarımlar üretebilmek, çoğu; büyük sağlık endişesi ve yangın riskitaşıyan mantolama malzemelerini ve radon taşıyıcısı olan beton gibi malzemeleri hayatımızdan çıkarmak ve ancak bu koşullarda ulaşılabilecek doğru tasarımlar ile inşa edilebilen kapalı ve açık mekânlarda yaşamayı becerebilmektir.. Özetle, bizler tarafından literatüre kazandırılan; “Enerji Mimarlığı;güneşe ve toprağa, bilinçle sahip çıkmaktır.”Ve ürünlerini, adâletle paylaşmayı bilmektir. Bu kapsamdaki projeler vesilesi ile de, birbirini destekleyen ve bütünleyen tüm meslek dallarının katkı sağlayacağı “bilimsel birliğin”temellerini atmaktır..
6- “Deprem gerçeği ile nasıl baş edebiliriz?”sorusu, altıncı adımdır. Yanıtı da; önemle tekrar etmekgerekir ki; sıvılaşma riski olan ovalardan ve fay hatları üzerinde yerleşme inadımızdan vazgeçmektir. Yani işe, sadece mahalle bazında imar planları yapma saçmalığından vazgeçerek başlamalıyız. Ülke genelinde bir planlamadan çıkmalıyız yola. Ardından, bölgeler ve kentler özelinde farklılıkları dikkate almalıyız. Ve sonunda kararımızı; yapılarımızda kullanacağımız; yanma ve çürüme riski de artık kalmayan “ahşap çatkı”, yani ahşap taşıyıcı sistemi kullanarak vermeliyiz.. Bu sayede, depremsel risk faktörü de sıfıra kadar gerileyecektir..
Bu adımda amacımız; bütün dünyada 200 yılı aşkındır süratle yaygınlaşan, Amerika ve Kanada’da % 90’ları aşan, Avrupa’da % 60’lara çoktan ulaşan ahşap yapıların, mühendisliğini bile dünyaya öğretenin, kendi itirafları olarak; “atalarımız”olduğunu hatırlatmak olmalıdır. İkinci dünya savaşından sonra bağrımıza yerleşen beton lobisi yüzünden bizlere unutturulan yöntemleri ve teknikleri, tekrar hayâta kazandırmalıyız.. Böylece tüm dünyada olduğu gibi, ona verilen önem sayesinde, “ormanlarımızın giderek yok olmasını değil, gerçek korumasını ve büyümesini!..”sağlamalıyız.
7- Şimdilik son adım;bu ilkeleri benimsemiş olan vatandaşların; yaşadıkları evlerden, meslekî ve ticârî üretim yaptıkları her türlü tesise kadar; “kendisine yetebilen, çevresini kirletmeyen ve canlılara zarar vermeyen bir yaşamı hedeflemesidir. Çöp yığınlarının artık okyanusta adalar oluşturmaya başladığı,bir yılda ölenlerin % 8’inin katili olduğumuz zararlı atıkları üretmeyen, dünyayı kirletmeyen bir yaşam!..”felsefesinin yaşayan örnekleri olmalıyız… Yani sadece “söylem”değil, bir “eylem” birliği sağlamalıyız.. Nihai hedefimiz; ülkemizin önünü açmak ve dünyaya örnek olmaktır!..
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi