<>.theiaStickySidebar:after {content: ""; display: table; clear: both;}
Uydular, tarlaları milimetrik hassasiyetle izlerken, toplanan veriler dev şirketlerin ve devletlerin eline geçiyor. Monsanto, Bayer ve Syngenta gibi devler, verilerle çiftçileri dijital köleliğe mahkûm ederken, Dünya Ekonomik Forumu’nun “Büyük Sıfırlama” projesi, tarımı insanlığın özgürlüğünü tehdit eden silaha dönüştürüyor.
Peki, uydu destekli tarım gerçekten de gıda güvenliğini sağlamak için mi tasarlandı, yoksa küresel elitlerin insanlığı kontrol altına alma planının parçası mı?
Landsat, Sentinel-2 ve MODIS gibi uydular, sadece bitki sağlığını ölçmekle kalmıyor; toprağın genetik yapısını, su kaynaklarının kullanımını ve hatta çiftçilerin günlük faaliyetlerini kaydediyor. Veriler, yapay zekâ algoritmalarıyla işlenerek, çiftçilere hangi tohumu ekeceğini, ne zaman sulama yapacağını ve hatta ürünlerini kime satacağını söylüyor. Ancak, teknolojinin küresel elitlerin elinde silaha dönüşme ihtimali ne kadar yüksek?
NASA Harvest programı, tarım verilerini ABD Dışişleri Bakanlığı ile paylaşıyor. Bu, sadece “tarım projesi” mi, yoksa küresel gıda kontrolünün parçası mı? Tarım verileri, artık petrolden daha değerli kaynak haline geldi. Monsanto, Bayer ve Syngenta gibi dev şirketler, uydu verilerini kullanarak çiftçileri dijital köleliğe mahkûm ediyor. Örneğin, John Deere traktörleri, çiftçilere kendi makinelerini tamir etme hakkını bile vermiyor. Bu, sadece başlangıç!
2008 gıda krizi, uydu verileriyle manipüle edilen tahıl borsalarının milyonlarca insanı açlığa sürüklediği çarpıcı örnek. Şimdi, küresel elitler, aynı senaryoyu daha büyük ölçekte uygulamaya hazırlanıyor. Bill Gates’in Afrika’daki tarım projeleri, planın parçası. Peki, veri sömürüsü ne zaman son bulacak?
Uydu sistemleri, sadece tarımı değil, insanları da izliyor. CIA ve NSA, tarım uydularını kitle gözetimi için kullanıyor. Çiftçilerin tarlaları, evleri ve hatta aileleri, sistemlerle takip ediliyor. Veri güvenliği ise büyük sorun. Siber saldırılar, tarım verilerini ele geçirerek, gıda tedarik zincirini çökertebilir. Bu, sadece teori değil. 2021’de ABD’de yaşanan siber saldırı, tehdidin ne kadar gerçek olduğunu gösterdi. Peki, Türkiye tehdide hazır mı?
Uydu destekli tarım, toprağın doğal yapısını bozuyor. Monokültür tarım, biyoçeşitliliği yok ederken, toprak mikrobiyolojisini öldürüyor. Su kaynakları, uydu verileriyle aşırı kullanılıyor ve kuraklık riski artıyor. Küçük çiftçiler ise sistemin kurbanı oluyor. Yüksek maliyetler ve dijital bağımlılık, çiftçileri iflasa sürüklüyor. Bu, sadece ekonomik çöküş değil, aynı zamanda insanlığın gıda üzerindeki özgürlüğünün sonu.
Türkiye, GÖKTÜRK-3 ve TÜBİTAK UZAY projeleriyle uydu teknolojilerinde önemli adımlar atıyor. Ancak, sistemlerin küresel şirketlerin kontrolüne girmesi büyük risk. GAP Projesi, uydu verileriyle yönetilirken, bölgenin dijital işgali anlamına gelebilir. Türkiye, yerli tohumları korumalı ve geleneksel tarım yöntemlerini desteklemeli. Aksi takdirde, gıda egemenliğini tamamen kaybedebilir.
Çiftçiler, artık algoritmaların kölesi haline geldi. Uydu verileri, çiftçilere ne yapacağını söylerken, özgür iradelerini elinden alıyor. John Deere örneği, dijital köleliğin sadece başlangıcı. Çiftçiler, dijital okuryazarlık eksikliği nedeniyle sistemlere karşı koyamıyor. Bu, sadece teknolojik sorun değil, aynı zamanda insanlığın özgürlüğüne yönelik tehdit.
Uydu verileri, yapay kıtlık senaryoları yaratmak için kullanılıyor. COVID-19, manipülasyonun nasıl işlediğine dair çarpıcı örnek. Gıda stokları, uydu verileriyle kontrol edilerek, fiyatlar manipüle ediliyor. Bu, sadece ekonomik kriz değil, aynı zamanda insanlığın açlıkla sınanması.
Türkiye, yerli tohumları korumalı ve organik tarımı desteklemeli. Çiftçi kooperatifleri, küresel şirketlere karşı direnmenin en etkili yolu. Dijital bağımlılıktan kurtulmak için, yerli teknolojiler geliştirilmeli. Uydu teknolojileri, yapay zekâ ve 5G ile entegre edilerek, tarımı tamamen dönüştürecek. Ancak, dönüşüm, insanlığın özgürlüğünü tehdit ediyor. Mikro uydu ağları, tehdidi daha da artırıyor.
Tarım verilerinin gizliliği ve mahremiyeti, büyük sorun. Uluslararası anlaşmalar, verilerin adil kullanımını sağlamalı. Aksi takdirde, veri savaşları kaçınılmaz. Çiftçiler, uydu teknolojileri konusunda bilinçlenmeli. Yerli tarım politikaları desteklenmeli. Sivil toplum örgütleri, gıda egemenliği için harekete geçmeli. İnsanlık, tehdidi ancak birlikte durdurabilir.
Uydu destekli tarım teknolojileri, görünüşte verimlilik ve sürdürülebilirlik vaat ederken, aslında küresel elitlerin insanlığı kontrol altına alma planlarının parçasıdır. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) “Büyük Sıfırlama” projesi, (Great Reset) tarımı dijital distopyaya dönüştürerek, çiftçileri algoritmaların kölesi, gıda tedarik zincirini ise küresel şirketlerin tekelinde araç haline getiriyor. Klaus Schwab’ın “2030’a kadar hiçbir şeye sahip olmayacaksınız” sözü, planın en çarpıcı ifadesi.
Uydu verileri, gıda egemenliğini tehdit ederken, yapay kıtlık senaryoları ve fiyat manipülasyonları ile insanlığı açlığa mahkûm etme riski taşıyor. Türkiye, tehdide karşı yerli tohumları, geleneksel tarım yöntemlerini ve bağımsız teknolojilerini koruyarak direnmelidir. Aksi takdirde, Büyük Sıfırlama’nın dijital işgali, sadece tarlalarımızı değil, özgürlüğümüzü de ele geçirebilir.
SADİ ÖZGÜL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-