Makale

UZAYA ADAM GÖNDERMEK ÖVÜNÜLECEK BİR MAHARET MİDİR?

Garip bir memleketiz, garip bir toplumuz. Uzaya adam gönderdik diye acayip övünüyoruz. Sahi uzaya adam göndermek, bizim memleketimiz için övünülecek bir maharet midir?

Memleket iktisaden bitmiş, gelir adaletsizliği almış başını gitmiş, millet sefalet içinde yüzerken, ekabir takımı bir eli yağda bir eli balda bir hayat yaşıyor. İşçinin, emekçinin alın teri sermaye kodamanlarına peşkeş çekiliyor, asgari ücret yoksullu sınırının altında seyrediyor.

Fakat uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Memlekette en büyük kârı, resmi tefeci kurumları olan faiz müesseseleri bankalar elde ediyor. Hiçbir şey alıp satmadan, hiçbir şey üretmeden, bir damla alın teri dökmeden, hiçbir riske girmeden, sade para satmakla, faizle, akıl almaz kazançlar elde ediyorlar. Milletin alın terini, emeğini sömürüyorlar. Milyonlarca insan borç altında inim inim inliyor. Zenginin zenginliği katlanırken, fakir fukaranın sefaleti artıyor.

Fakat buna rağmen, uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Medya, televizyon kanalların lağım çukuru gibi işlev görüyor. Ahlaksızlık, edepsizlik, saygısızlık, hırsızlık, fuhşiyat, cinayet, aldatmaca, uyuşturucu almış başını gidiyor, kimin eli kimin cebinde belli değil. Anasına babasına, büyüğüne küçüğüne asi, hiçbir kutsiyeti olmayan nesiller eğitim yoluyla yetişiyor. Fakat iktidar elinde imkân olmasına rağmen kılını kıpırdatmıyor. Kıpırdatmadığı gibi, sanki teşvik ediyor.

Bütün bunlar varken, uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Memleket hukuken tıkanmış. En basit davalar bile senelerce sürüyor. Mahkeme kapısına düşmeye gör. Şikayet eden de şikayetçi, şikayet olunan da şikayetçi, hakimi de şikayetçi. Bir iki celsede bitecek davalar seneler sürüyor. Çalanın çaldığı, dolandıranın dolandırdığı, aldatanın aldattığı yanına kâr kalıyor. Hırsızlığın hiç mi hiç cezası yok.

Fakat uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Memleket insanının her on kişisinden biri işsiz. Ne yapacağını, nasıl geçineceğini, ailesine nasıl bakacağını bilemiyor. Evde çocuklarına, hanımına mahcup biçare yaşıyor. Her belde üniversite mezarlığı oldu ve her mezun olan işsizler ordusuna katıldı. Ortalık niteliksiz, gayesiz, kutsalsız gençlerle doldu.

Fakat uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Enflasyon yüzde bilmem kaç olmuş, pazar market el yakıyor, hiç durmadan akıl almaz zamlar yapılıyor. İşçiye emekliye verilen, daha eline geçmeden eriyor. Kiralar askeri ücretin üstüne çıkmış. Ev sahibi kiracı kavgaları önüne geçilmez bir hal almış. Aileler dağılıyor, toplum çözülmüş.

Fakat uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Memleket, geçim sıkıntısı sebebiyle karı koca çalışmak zorunda kalanların çocukları, kreşlerde analı – babalı yetimler olarak büyüyor. Dört kişilik bir aile, üç öğün sadece kişi başı ikişer simit yese, ikişer çay içse, asgari ücret kâfi gelmiyor. Bu kitlenin oy verdikleri ise, semirdikçe semiriyor.

Fakat uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Ekranlarda her şeyi yorumlayan herşeyologlar, uzaya adam göndermenin nasıl önemli bir gelişme olduğunu ağızlarını doldura doldura anlatıyorlar. Her biri Firavunun sihirbazları gibi, millete algı operasyonu çekiyor. Hiçbirisi memleketin esas sorunlarına, geçim sıkıntılarına, insan sorununa, eğitim sorununa, iktisadi ve içtimai tıkanmışlığa, iktidarı gücendirmek korkusuyla değinmiyor.

Bu herşeyologlar, uzaya adam gönderdik diye övünüyorlar.

Halkı Müslüman bir ülkenin siyaseti, iktisadı, hukuku, içtimai oluşumu Allahsız, Peygambersiz, laik seküler dinsiz ise, can emniyeti, mal emniyeti, nesil emniyeti, akıl emniyeti, din emniyeti yoksa Müslüman ahali uzaya adam gönderdik diye sevinebilir, övünebilir mi?

Ayrıca, Gazze’de kardeşlerimiz küresel emperyalistlerin, işgalci katil Siyonistlerin katliamları, soykırımları altında can çekişiyor. Bu biçareler aç susuz bırakılmışken, masum yavrularımız, iffetli bacılarımız, cesur erkeklerimiz kan kusarken, mücahitlerimiz küffara karşı savaşırken, Müslümanları sevindirebilecek tek sebep, Mücahitlerin küffara galebe çalmasıdır. Gerisi, ümmet bilincinden yoksun, ulusal sınırlar içinde, ulusal sebeplerle uydurulmuş sevinç sebepleridir.

Ne demişti İbnülemin Mahmud Kemal, “Bunlar medeniyet-i Sahiha değildir. Esas medeniyet, insan onuruna yakışır bir hayatı sağlayan medeniyettir.”

Yakup Döğer 

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

28 dakika ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

1 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

5 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

6 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

7 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

7 saat ago