VAHAMETE KAPILMAK

Post Modern hayat bizleri öyle hale getirdi ki, insanımız en ufak bir sıkıntı anında vahamete kapılmaktan kendini alamıyor.

Din konusunda ki yanlış algılarda buna eklenince ortaya, absürt sözler ve davranışlar çıkıveriyor.

Bu dünyaya gelen insan, imtihan için geldiğini unutmuş bir durumda ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın derdinde…

Dünyada her şeyin kendisi için dört dörtlük gideceğini ve devam edeceğini  zanneden insanlar, en ufak bir olumsuzlukta “Ya rabbi ben ne yaptım da bunlar benim başıma geldi ?” türünden serzenişlerde bulunarak güya kendini haklı çıkarmak istercesine Allah’a (CC)  soru sorabiliyorlar.

İmtihan olduğu anlayışından uzak….

Başımıza gelen fenalığın kendi nefsimizden olabileceği ve yüce rabbimizin bizleri ikaz edebileceği anlayışından da uzak…

Hatta bu işi öyle ileri götürenler var ki, anne ya da babasını kaybeden biri bile, ölüm gerçeğinin  hayatın bir parçası olduğunu unutarak, kendisinin cezalandırıldığını düşünebiliyor.

EN AĞIR İMTİHANI PEGAMBERLER YAŞAMIŞTIR

Düşünmesi durumunda çok küçük bir mantıkla da olsa kapıldığı vahameti aşabilecek olan insan, isyan ederek günaha girebilmektedir. Zira, bütün peygamberlerin ve  Peygamberimizin (SAV) hayatı, çileler içinde geçmiş, yüce Rabbimiz peygamberleri vasıtasıyla bunu bizlere göstermiştir.

Daha doğmadan babasını, altı yaşında  annesini kaybeden, Nübüvvet tacını giydikten sonra Mekkelilerin  çeşitli saldırılarına maruz kalan, Fatıma validemizin haricinde bütün evlatlarını  hayattayken kaybeden bir peygamberin ümmeti olarak, böyle durumlar başımıza geldiğinde serzenişte bulunmak, biz Müslümanlara yakışmayan bir durumdur.

“Dünya hayatı sizi aldatmasın” (Fatır Suresi 5) buyuran yüce rabbimizin bu emrini unutarak yaşamak, hem bu dünyada hem de ahiret hayatında bize kaybettirecektir.

Dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan ve en küçük bir olayda dahi vahamete kapılan insanlar için yüce rabbimiz, Enfal Suresinin 67. Ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır.

“Siz dünyanın geçici menfaatini istiyorsunuz. Hâlbuki Allah (cc) ahireti kazanmanızı istiyor…”

Gelin bu konuda bir de Bediüzzaman’a kulak verelim ve konumuzu özetlemiş olalım:

“Ben her ne zaman insanları irşat etmeyi, onlara iman ve Kur’an hakikatlerini ders vermeyi bırakmayı ve yalnız kendi şahsımı kurtarmak için şahsî ibadetlerime yoğunlaşmayı düşündüğümde, Allah tarafından bir şefkat tokadını yedim…”

MİRATHABER.COM

 

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

4 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

5 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

9 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

9 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

11 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

11 saat ago