Dünyanın dört bir yanından araştırmacıların, arkeologların ve tarihçilerin gözleri, Van’da bulunan bir bölgeye çevirdi. Yapılan keşifle ilgili birden çok varsayım var ancak içlerinden biri öne çıkıyor.
Van’da kısa bir süre önce gizemli bir kalıntı keşfedildi. Tarihe büyük katkı sunacağı düşünülen bu kalıntı sayesinde, daha önce bilinmeyen tarihsel bir gerçeğe ulaşmamız mümkün olabilir. Tüm dünyadan bilim insanları bu çalışmayı takip ediyor. Geçtiğimiz ay Van’ın Çaldıran ilçesinde, Türk ve Moğolistanlı bilim insanları önemli bir çalışma başlattı. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Prof. Dr. Şaban Doğan’ın katkılarıyla, Türk İslam Arkeolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ersel Çağlıtütüncigil başkanlığında, Moğolistan Devlet Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Türkoloji Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Dr. Ankbayar Danuu ile birlikte tarihçi, arkeolog, Sinolog ve Türkologlar başta olmak üzere Türk ve Moğol bilim insanlarından oluşan bir ekip, Van çevresinde arkeolojik yüzey araştırmaları için harekete geçti.
Konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kazılar ve Araştırmalar Dairesi Başkanlığı, sosyal medya hesabından Anadolu’da ilk kez İlhanlılara ait izler bulunduğunu açıklayarak, ‘Van, Aladağ bölgesi yüzey araştırmalarımızda Anadolu’da ilk kez İlhanlı-Moğol (13-14. yy) geleneğine dair izler içeren kalıntılara ulaşıldı. İlk bulgular kapsamında, alanın tarihi kaynaklarda da sözü edilen İlhanlıların yazlık merkezi olduğu değerlendiriliyor’ açıklaması yapıldı.
CENGİZ HAN’IN TORUNU HÜLAGÜ HAN!
Arkeologlara göre, bu bölge bir zamanlar Cengiz Han’ın torunu olan Hülagü Han’a ait olabilir. Hülagu Han, M.S 1217 yılından 1265 yılına kadar yaşayan, yaşadığı yıllar boyunca Orta Doğu’da askeri seferlere liderlik eden bir Moğol lideri olarak biliniyor. Özellikle 1258 yılında Bağdat’ın yağmalanmasıyla ve Bağdat’ın Büyük Kütüphanesi olarak da bilinen Beyt’ül Hikmet başta olmak üzere şehrin büyük bir kısmının yıkılmasına öncelik etmesiyle tanınıyor. Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han’ın torunu olan Hülagü Han, 1256 yılında merkezi Tebriz olmak üzere Azerbaycan’da kurulan bir Moğol devleti olan İlhanlılar Devleti’nin kurucusu ve lideri.
Bu bölgede Hülagu Han’ın yaptırdığı bir sarayın kalıntılarına rastlamak mümkün ancak hükümdarı olduğu İlhanlı devleti kısa ömürlü bir devlet olmuş ve son kalıntıları da 1357 yılında yok edilmişti. Ancak kazıda çalışan ekip, tüm yağmalamalara rağmen bölgede sırlı çatı kiremitleri, tuğlalar, üç renkli sırlı seramik çanak çömlek ve porselen kalıntılarını buldu.
Moğol Bilimler Akademisi’nden arkeolog ve kazı ekibi üyesi Munkhtulga Rinchinkhorol, bu bölgede çıkarılan bazı çatı kiremitlerinin ‘s’ harfine benzer sembollere sahip olduğunu söyledi. Svastika deseni veya tamga olarak bilinen bu sembollerin ise Moğol Hanlarının güç sembollerinden biri olduğu biliniyor.
İŞARETLER DOĞRU TAKİP EDİLİRSE…
Tarih boyunca Antik ve Orta Çağ’da çeşitli svastika desenleri kullanılmış hatta bunların bir versiyonunun da 20. yüzyılda Naziler tarafından kullanıldığı biliniyor. Rinchinkhorol, bu sembollerin yer aldığı çinilerin, araştırmacıların Hülagü Han’a ait bir saray bulduklarına inanmalarının önemli bir nedeni olduğunu vurguladı. Araştırmacılara göre, burada bulunanlar ve işaretler doğru takip edildiğinde bir zamanlar bölgede güçlü bir Moğol varlığından bahsetmek hatta İlhanlı devletinin varlığından söz etmek mümkün.
Araştırmayı yakından takip eden Türk İslam Arkeolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ersel Çağlıtütüncigil, Hülagü Han’a ait olduğu düşünülen yapıyla ilgili, “Yüzey araştırmamız tarihi kaynaklarda ve bilimsel yayınlarda varlığından söz edilen ancak yeri ve varlığı kesin olarak belirlenemeyen Van-Aladağ bölesindeki İlhanlı Hükümdarı Hülagü Han’ın kurdurmuş olduğu yazlık merkez, saray veya kentin yerinin tespiti amacını taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda sarayın varlığının arkeolojik verilerle de kanıtlanması için Moğol Devlet Üniversitesi’nden bilim insanlarının da katılımıyla saha çalışması ve değerlendirmeler yapılmıştır. İnşa edilen bu sarayın varlığının arkeolojik kalıntılarla da ispat edilmesi, Anadolu kent mimarlığı ve kent tarihi bakımından da oldukça önemlidir. Tarihi kaynaklar ışığındaki verilerin arkeolojik kanıtlarla desteklenmesi Anadolu’da İlhanlılar tarafından sıfırdan kurulmuş bir kent merkezi olmasının yanı sıra ilk kez Anadolu’da bir İlhanlı-Moğol yapısına şahitlik edecektir’ dedi.
Prof. Dr. Çağlıtütüncigil, ‘Sarayın kuruluş, coğrafi konum, mimari ve ekonomik yönleriyle Moğolistan geleneklerinin etkisini taşıdığı açık. Kısa bir sürede kurulmuş olmasına rağmen yaklaşık 100-150 yıl sonra terk edilmiş, zamanla da adı ve yeri unutulmuş. Bugüne kadarki arkeolojik veriler ışığında Anadolu-Türk mimarlık tarihi araştırmalarında özellikle 13-14. yüzyıl Anadolu’daki İlhanlı-Moğol mimarisinin genel kabullerle Selçuklu geleneğini devam ettirdiklerini görmekteyiz. O nedenle Van gibi önemli bir eski kervan yolu üzerinde yer alan bölgede İlhanlıların Anadolu Selçuklu geleneğinden farklı olarak bir kent ve yapılar inşa etme isteği önemlidir” dedi.
Van’da yapılan bu çalışma, yabancı basının da dikkatini çekti. Herkes bölgedeki kalıntının sırrının açığa kavuşmasını bekliyor.
‘ANA İŞLEVLERİ BOZULMAMIŞ’
‘Bu araştırmanın amacı sadece İlhanlıların bu yazlık sarayın yerinin belirlenmesi, varsa arkeolojik kalıntılarının tayini” diyen Prof. Dr. Çağlıtütüncigil, “Dolayısı ile herhangi bir kazı ve sondaj çalışması yapılmadı. Van Müzesi envanterinde ‘İlhanlı Maskları’ olarak kayıtlı bulunan ancak İlhanlı-Moğol geleneğinde yapılmış çatı kiremitleri oldukları belirlenen eserlerden yola çıkarak başlattığımız bu çalışmamız sırasında bir takım arkeolojik kalıntıların varlığı bölgedeki İlhanlı-Moğol kültürünü belirlemede önemli bir rol oynayacağını düşünmekteyiz. Kaynaklarda sözü geçen yazlık saray konusunda çalışmalar yapan bilim insanları bunun bir ahşap saray olabileceği hususiyeti üzerinde durmuş ve bu nedenle günümüze kadar gelememiş olduğunu ifade etmişlerdir. Kalıntılar İran’dan Anadolu’ya giriş bölgesinde eski bir kervan yolu güzergahı üzeri yer almaktadır. Gerek bölgede yüzyıllar boyunca devam eden savaşlar, gerekse deprem gibi doğal afetlerle birlikte insan eliyle gerçekleştirilen tahribat da eklenince kalıntılar ve yapılar bugün tamamıyla harap durumdadır. Bunlar kısmen tahrip edilmişlerse de ana işlevleri bozulacak şekilde değildir. Halk tarafından buradaki kalıntıların 800-850 yıl öncesine ait olduğu da dile getirilmekte’ açıklamasını yaptı.
DAHA FAZLA KANIT GEREKİYOR
Van’da yapılan çalışmayı takip eden, projeye dahil olmayan arkeologlar varlığına inanılan yapının Hülagü Han’a ait olduğunu kanıtlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor. North Georgia Üniversitesi’nde Orta Avrasya Tarihi profesörü Timothy May, daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, ‘Bunun Hülagu’nun sarayı olması muhtemel’ derken, Kore’deki Yonsei Üniversitesi Asya Çalışmaları kürsüsü Michael Hope, ‘Buranın Hülagü’nün sarayı olup olmadığı henüz belli değil. Bunu kesinlikle göz ardı etmem ama daha fazla bilgi için sabırsızlanıyorum’ ifadesini kullandı. Sahadaki araştırmalar, ortak bir Türk-Moğol ekibi tarafından yürütülüyor ve uzmanlar araştırmayla ilgili detaylı bir raporun önümüzdeki birkaç ay içinde hazır olacağını iletiyor.