Aynı başlığı taşıyan yazım Mirat Haber’imizde 25 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştı…
“Ehl-i Kur’ân Mü’min/Mü’mine Muslimanlar olarak mubârek Kur’ân konuşmaya başlayınca, biz susar ve pür dikkat dinleriz.
Bir başka deyişle, kendi düşünce ve görüşlerimizi susturur, mubârek Kur’ân’ın onları yönlendirip şekillendirmesini ister ve de bekleriz.
Bu yaklaşımı benimseyip uyguladığımız zaman mubârek Kur’ân’ın, hangi dönemde, hangi şartlar altında, hangi toplumda yaşıyor olursak olalım, bizi Ehl-i Kur’ân Mü’min/Mü’mine Muslimanlar olarak, Hakk ve Hakîkat’ten kaynaklanıp beslenen, dolayısıyla da her zaman ve her şart altında geçerli olan çok somut verilerle donattığını apaçık bir şekilde görürüz!
Ehl-i Kur’ân Mü’min/Mü’mine Muslimanlar olarak bize düşen, mubârek Kur’ân’ın bizi donattığı o somut verileri içinde yaşadığımız dönemin şartlarında değerlendirip almamız gereken ibreti almaktır” demiş ve Medîne Dönemi’nin dördüncü yılında gelmiş olan mubârek el-Haşr sûresinin 13. ve 14. âyet-i kerîmelerinin günümüzde maruz bırakıldığımız “politik” (!) çalkantıların arka planına nasıl işâret ettiklerine dikkat çekmeye çalışmıştım.
Aradan neredeyse iki ay geçti…
En başta kendini muhalefet cephesinin sözümona amiral gemisi konumunda gösteren CeHaPe olmak üzere “Millet İttifâkı”nın irili ufaklı tüm bileşenlerinin hepsinde cayır cayır yangınlı yıkıcı bir deprem yaşanıyor! Hem de deprem üstüne deprem!
Muhalefet cephesinin mensupları mubârek Kur’ân’da 241 defa geçen nâs kelimesinin/kavramının doğru anlamı olan “her türlü kargaşanın, karmakarışıklığın tetiklediği ya da yol açtığı yaygaracı bir telaş içinde ileri-geri sağa-sola koşuşturan insanlar” tanımlamasına tam tamına uygun düşen bir durumdalar!
Bir de mubârek el-Muddessir sûresinin 50. ve 51. âyet-i kerîmelerinde geçen benzetmeye pek bir denk düşüyorlar!
Bu yüzden Mü’min/Mü’mine Musliman kardeşlerime mubârek el-Haşr sûresinin 13. ve 14. âyet-i kerîmelerini yeniden hatırlatma ihtiyâcını hissettim:
Bismillahirrahmânirrahîm
Ey Mü’min/Mü’mine Muslimanlar!
Siz kesinlikle, size saldıran düşmanlarınızın ve onların işbirlikçileri olan münâfıkların, yâni aslında Hakk Dîn’e kesinlikle îmân etmemiş olan ama öylesi işlerine geldiği için ve öylesi işlerine geldiği sürece, Hakk Dîn’e îmân etmiş olduklarını beyân edip, yalnızca görünüşte Hakk Dîn’e uygun davranarak hakîkî Mü’min/Mü’mine Muslimanları aldatan ve onlara her türlü zararı veren ikiyüzlü mefaatperestlerin göğüslerinde, ALLAH korkusundan daha şiddetli olan, maddî ve mânevî açıdan bitkin düşürerek yıldıran bir korku uyandırırsınız!
Bu halleri, size saldıran düşmanlarınızın ve onların işbirlikçileri olan münâfıkların Hakk ve Hakîkat’i delil ve illeti ile birlikte düşünerek, kişiyi mânen ve zihnen bulunduğu yerden alıp, daha ileri bir konuma ulaştıran bir öğüt almaya ve daha erdemli olanı yapmaya götürecek şekilde kavramaz insanlardan meydana gelmiş bir toplum ya da topluluk olmalarından kaynaklanmaktadır!
Size saldıran düşmanlar ve onların işbirlikçileri olan münâfıklar kalelerle güçlendirilip korunmuş, erişilemez hâle getirilmiş yerleşim merkezlerinin içinde ya da kendilerini güvene aldıkları surların – uluslararası ekonomik ve siyâsî güç kalelelerinin – arkasında olmadıkları sürece, sizinle asla bir araya gelip toplanmış olarak, hep birlikte savaşamazlar! Çünki kendi aralarındaki, kişiyi aşağılanmış bir hâle getirip tiksinti verici büyük sıkıntılara düşüren kötülükte bir gücü zorbaca kullanarak giriştikleri çatışmalar çok şiddetlidir! Sen onların bir araya gelip toplanmış olarak, hep birlikte/birlik-beraberlik içinde olduklarını hesâb edersin!
Andolsun ki, hepsinin evrilip çevrilip-dönüşüp Hakk ve Hakîkat’e de, bâtıla, yâni özü Hakk ve Hakîkat’e dayanmadığı için geçersiz ve uydurma olan şeylere de dönebilecek kabiliyette tasarlanıp yaratılmış “akıl ve mâneviyât merkezi” olan kalbleri ayrı ayrı, darmadağınık haldedir! İşte bu, onların aklını asla Hakk ve Hakîkat doğrultusunda kullanarak düşünmeyen insanlardan meydana gelmiş bir toplum ya da topluluk olmalarındandır!
* * *
Mubârek Kur’ân, hâlâ “târihselci” bir yaklaşım sergilemekte inatla ısrâr eden kardeşlerimize ders verircesine muhteşem bir açılımla nasıl da aydınlatıyor zihinlerimizi, tetikleyip harekete geçiriyor düşüncelerimizi, dolayısıyla da yön veriyor takınmamız gereken tavra, gerçekleştirmemiz gereken eylemlere!
Evet!
“Sebeb-i nüzûl günceldir!”
Kıymetini bilene!