Modernleşeceğiz, modern toplum olacağız diye çıktığımız yolda gayri ahlaki ne kadar zillet varsa kabul ettik ve hayat tarzı olarak benimsedik… Bu da bizim toplum olarak modernleşmeyi ne kadar sığ bir platformda ele aldığımızın ve anladığımızın göstergesi olsa gerekir.
Buna ekonomik açıdan, Max Weber’in “Kapitalizm Protestanlık ahlakıdır” diye tanımladığı kapitalizmi de eklediğimizde, insanımızın hem maddi hem de manevi erozyon nedeniyle bittiğini ve tükendiğini gözlemleyebiliyoruz.
Bunu görebilmek için, ne çok bilgili olmaya gerek var ne de müneccim olmaya… Caddelere sokaklara baktığınızda, özgürlük adı altında neredeyse anadan üryan gezen kadınlarımız ve kızlarımız, bunu bizlere açık ve net bir şekilde göstermektedir.
Özgürlük adı altında yapılan bu gayri ahlaki giyiniş tarzı, toplumumuza öyle bir sirayet etti ki, artık birçok insan tarafından doğal karşılanmaya başlandı. Hele ki, kendini mütedeyyin olarak tanımlayan ve kendini dine yakın olarak gören İnsanımız, açık giyindikçe modernleştiğini zannetti, modernleştikçe(!) de daha fazla açıldı. Artık öyle bir hale geldi ki, bu tabiri kullanmaktan haya ediyorum ama sokaklar et pazarına döndü.
Metroda herkesin gözü önünde sevişmeyi modernlik ve özgürlük sanan müptezeller, ahlaki duyarlılığı olan insanların da onları görmek istememeleri gibi bir özgürlüğünün olduğunu bile düşünmekten aciz bir şekilde terbiyesizliklerine devam etmekteler.
Bu durumu yadırgayıp toplu taşım araçlarında tepki koyanlara, etrafta ki bazı insanların “Burası özgür bir ülke karışamazsın. Sen de bakma!” kabilinden sözler ile karşı çıkmaları ise tam bir akıl tutulmasının göstergesidir. Ahlak artık bu kadar sükut ettiyse, vah ki vah halimize…
Açık giyinmekle, orada burada hatta sokak ortasında sevişmekle özgür olduğunu sanan insanları gördükçe, toplumumuzun gidişatı ve evlatlarımızın geleceği noktasında endişelenmemek mümkün değildir.
Kimse bize, “Sen ahlak bekçisi misin” kabilinden komik cümlelerle yapılan bu gayri ahlaki hareketleri medeniyet ya da özgürlük kılıfında açıklamaya çalışıp aklımızla alay etmesin ve bizlerin de çocuklarını dini hassasiyetle yetiştirme özgürlüğümüzün olduğunu unutmasın.
Yatak kıyafetleriyle sokağa çıkmanın özgürlükle alakası yoktur.
Toplu taşım araçlarında gayri ahlaki şekilde öpüşmenin ya da sevişmenin de özgürlükle alakası yoktur. Olsa olsa bunun adı en hafif tabiriyle ahlaksızlıktır, hayasızlıktır. Ve hatta ahlaksızlığın ve hayasızlığın daniskasıdır. Bunları özgürlük ya da medeniyet olarak gören ahlaksız ve medeniyetsizlerin de bu topluma vereceği ve katacağı hiçbir şey yoktur.
Ancak ve ancak bu konuda diyeceğimiz tek şey vardır… Allah hidayet versin….
BU KONUDA YÜCE RABBİMİZ NE BUYURUYOR?
Bu hayasızlığı benimseyen ve bunu modernlik ve özgürlük olarak halka yutturmaya çalışan ve bunda da başarılı olanları yüce rabbimiz bizlere şöylece tanımlıyor.
“İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur Suresi 19)
Toplumumuzun hücrelerine kadar sirayet eden bu hayasızca akına dur demek, hangi dine mensup olursa olsun her aklı başında olan kişinin de görevidir.
Edepsizlik yapmayı modernizm ve özgürlük olarak görmenin acziyeti içinde olanları Şemsi tebriz ne kadar da güzel özetleyivermiş bizlere:
“Edep, aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.”
Hz. Ali ise,
“Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz” diyerek, bu konuda tarihe önemli bir not düşmüştür…
Haydi, yazımızı Mevlana’nın sözüyle bitirelim:
“Bozuk olunca maya, ne ar tanır ne de haya.”
Yüreğinde zerre kadar haya duygusu kalan herkese, selam, saygı ve muhabbetlerimizi sunuyorum.
ŞABAN DOĞAN