Vali Yardımcısı Kardeşimle Sohbetlerimiz
Cezaevinde de FETÖ’cü olmadığını gözlemlediğim ve rahatça sohbet edebildiğim vali yardımcısı, şimdi arayan soran yok diyor, insanların vefasızlığına çok içerliyordu. Doğrusu ikbal görmüş kişilerin iliklerine kadar yaşadığı şoku yaşıyordu.
Düşünsenize önemli bir mevkidesiniz, insanlar etrafınızda pervane! Öyle bir isnada maruz kalmışsınız ki yanınızda hemen hiç kimse kalmamış. Sizi çok iyi tanıyan ve devlet içinde etkili ve yetkili yerlerde olan dost bildiğiniz arkadaşlarınızın büyük bir kısmı sus pus olmuş.
Bosnalı kardeşlerimizin soykırımına maruz kaldığı süreçte “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” cümlesini kelimelere döktüren duygudur bu.
Gerçekten zor hazmedilen bir olgudur bu hal. Yaşamayan bilmez!
Cicero’nun “Dostlarımdan hangisinin vefalı hangisinin vefasız olduğunu artık ne vefalılara ne vefasızlarına karşılık veremeyeceğim bir zamanda öğrendim.” sözü ne kadar da manidarmış. İşte o karşılık verilemeyen zamanın mekânlarıdır cezaevleri!
Vefasızlık en çok acıtan keskin bıçaklardan birincisiymiş meğer. Rahmetli Abdürrahim KARAKOÇ’a,
Aydınlığa koştum karanlık çıktı
Her sevgi her vefa bir anlık çıktı
Dedirten, adeta ciğerlerinizin parça parça edilerek söküldüğü hissi yaşatan bir acı türü vefasızlık!
Bir de benim gibi, maruz kalınan vefasızlığın üstüne ihanetin de pespayesini yaşatmışlarsa size, haliniz nice olur… Şair Balcı bu duygularını dile getirdiği şiirinde;
Bir zaman yakındılar şimdilerse uzak
Ben onlara hayat kurardım onlarsa tuzak
Hep omuzlara alınırdım şimdilerse kızak
Vefasızlıklar hep beni buldu
Yüzüme gülerken kuyumu kazan
Bahtımın kaderini sanki o yazan
Bildik yaşantımı dağıtıp bozan
Vefasızlıklar hep beni buldu
Diyerek hayal kırıklığını anlatıyor.
Hâlbuki bu durum, dünya hayatının bir realitesidir. Bu dünya imtihan dünyasıdır (Mülk-2). İhanet ve vefasızlık hayatın bu hakikatinde mündemiçtir. “Allah’tan başka sadık ne bir dost ne de bir yardımcı asla bulamazsınız.” (Ankebût-22) diyen Rabbimiz bu hakikati hayatın her aşamasında bize öğretiyor. Belki bir cezaevi koğuşunda, belki bir hastane servisinde ya da bir başka acizlik anınızda bunu öğrenirsiniz:
Hakiki manada Allah’tan başka veli yok (İsra-97)!
Haber Gönderdim Neden Tedbir Almadın?
Vali yardımcısı kardeşim, “Sana zarar vermek istediklerini ben seziyordum. Hatta iletsinler diye bazı dostlarına da söyledim, niye tedbir almadın?” diye sordu. Gerçekten de bana böyle bir haber gelmişti. Üstelik bu uyarıyı sadece o değil, birkaç başka dost da yapmıştı.
Kendisine; “Bu mesajını bana ilettiler. Ama danıştığım üst seviyedeki bürokrat arkadaşlar, ‘İlk aylarda böyle bir oldubitti olabilirdi ama artık buna cesaret edemezler.’ demişlerdi. Doğrusu ben de ikna oldum ve böyle bir çılgınlığı yapabileceklerini tahmin edemedim.” dedim.
Ne olup bittiğinin farkında olan vali yardımcısı şöyle devam etmişti: “FETÖ’nün tasfiyesiyle birlikte Uşak Belediye Başkanı ve bağlı bulunduğu Menzil cemaati FETÖ’nün boşluğunu doldurmaya kalktı. Uşak’taki tüm sivil ve resmi kurumlarını ele geçirmeye çalıştı. Rektörlük seçimleri hariç hemen hepsinde de başarılı oldu. Atanması garanti diye herkese ilan ettikleri adaylarını rektör yapamayınca halk nezdinde mahcup duruma düştüler. Büyük bir cemaat olduğumuz halde nasıl olur da kendi başına bir adama yeniliriz hazımsızlığını yaşadılar. Emniyet ve yargıdaki uzantıları vasıtasıyla operasyon yaptırarak “Biz dememiş miydik, rektör FETÖ’cü” diyerek güya itibarlarını kurtardılar. Şimdi senin yerine kendi cemaatlerinden birini rektör olarak atattırmak için Ankara’da fıldır fıldır dönüyorlardır.”
Şahsen ben mevcut durumu hayra yorarak “Benim rektörlük görevim devam ediyor, inşallah yakında çıkar görevimin başına dönerim.” dedim.
Bunun üzerine, “Burada ihtiyatlı iyimserliği elden bırakmamak lazım, ha deyince çıkmak mümkün olmuyor.” dedikten sonra “Bayrampaşa, ben fazla kalmayacağım” filmini izledin mi?” diye sordu. Hayır, cevabını vermem üzerine suçsuz birinin yanlışlık anlaşılır da hemen çıkarım umuduyla cezaevinde yıllarca yatmasını anlatan trajikomik bir film olduğunu anlattı, bizim halimiz de buna benziyor, dedi. Gerçekten de tam da böyle bir durumdaydık.
Aranız İyiydi Ne oldu?
Sonra Belediye Başkanı ve sufileri kastederek “Sen onlarla iyiydin, sonra aranızda ne geçti de bozuldu.” diye sordu. Ben de;
-Evet, aram iyiydi. Birlikte yiyip içtiğimiz, istişarelerde bulunduğumuz, birçok şey paylaştığımız kişilerdi. Kardeşim dediğim ve güvendiğim kişilerdi bunlar. İşte bu yüzden onlardan böyle bir kötülüğü beklemedim. Şair Nabi’nin “Müşkil odur ki sureti Hak’tan zuhur eder.” ifadesinde olduğu gibi dindar ve mütedeyyin görünüşleri beni yanılttı.
“Öyle değil mi? FETÖ de sureti haktan göründüğü için işledikleri cürümleri uzun süre toplum onlara konduramadı. Bu sebeple ülke 15 Temmuz felaketine sürüklendi,” dedim.
-Aranızda tartışma filan oldu mu?
-Hayır, rektörlük seçimlerine kadar aramızda hiçbir sıkıntı yaşanmadı. Senin de söylediğin gibi üniversiteye de kendi cemaatlerinden birini rektör yapmak istediler, FETÖ’ye öykündüler. Demek ki ben tam olarak aradıkları adam değilmişim! Aslında bu cemaatin yaptıkları bazı ritüellere, liderlerine ve onların ailesine atfettikleri kutsiyet anlayışlarına ve bu konuda üretilen rivayetlere katılmasam ve söylemlerini itikadi açıdan sıkıntılı bulsam da faaliyetlerini doğrusu yararlı görüyordum. Topluma zararından çok faydası olduğuna inanıyordum. Bu tür cemaat yapılarına sıcak bakmamın bir nedeni de, yavaş da olsa zamanla kendilerini yenilediklerini, bunun bir süreç olduğunu düşünüyor olmamdı. İslami bilinç arttıkça adım adım hurafelerden arınarak ıslah süreci yaşadıklarına da şahit oluyordum. Bizdekiler Afganistan ve Hindistan gibi ülkelerdeki benzerlerinden bir gömlek daha iyi durumdalar. Liderlerinin; müritlerini görüp gözettiğini, kazalardan belalardan muhafaza ettiğini, her nerede olurlarsa olsunlar yardım taleplerine anında yetiştiğini, simasını seyretmenin bile yıllarca nafile ibadetten daha hayırlı olduğunu, Allah ve Hz. Peygamber ile düzenli görüştüğünü, cennetin teminatı olduğunu, gaybı bildiğini, gittiği yerlere bereketler yağdırdığını, namaz kılma dediğinde bile namazı bırakacak kadar kendine sadakatle bağlılık beklediğini vb. yazıların bir kısmını kaynak kitaplarından zamanla çıkardıklarını görüyordum. Çöken bir imparatorluktan din adına devraldıkları bidat, hurafe ve uygulamaları zamanla törpülüyorlar veya toplumda bilinçlenmeye bağlı olarak tavan da kendini yenilemek durumunda kalıyor diye düşünüyordum. Toplumsal yapının devlet eliyle seküler olarak biçimlendirilmeye çalışıldığı uzun bir jakoben dönem geçirdiğimizi de hesaba katmamız gerekir. Bu ve benzeri nedenlerle değişimde aceleci davranmanın arzu ettiğimiz toplumsal kardeşliğe ve barışa hizmet etmeyeceğini düşünen birisi olarak bu konularda Hâkim olmak yerine Hekim olmayı tercih etmeye çalıştım. Kırıcı olmaktan hep özenle kaçındım. Karşı tarafı damgalayarak ilişkileri koparmak yerine ne tür katkı yapabileceğimi ve bana ne görev düştüğünü daha fazla önemsedim. Ancak onlar önlerine çıkan ilk fırsatta, Yusuf(as)’a kendi kardeşlerinin tuzak kurdukları gibi benim kardeşlerim de bana tuzak kurmayı seçtiler.
FETÖ Değerlendirmem ve İstihbaratçı FETÖ’cü
Yürüyüşlerimiz sırasında FETÖ elebaşı da gündeme geliyordu. Ben başta yaşadığımız mağduriyetler olmak üzere bu süreçte ülkedeki sıkıntıların başlıca kaynağının 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri olduğunu, memleketin muvazenesini kaybettiğini, bu vesileyle kuşkucu ve güvenlikçi politikaların ister istemez öne çıktığını ifade ettim. Fethullah’ın hangi saiklerle böyle bir işe giriştiği hakkındaki düşüncelerimi ve analizlerimi paylaştım.
Ancak köklü FETÖ eleştirilerimi aynı koğuşu paylaştığımız Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan A.S. adlı arkadaşın duyduğunu ve diğer FETÖ’cülere aktardığını sonraki aylarda öğrendim. Fetullah için yaptığım analizlere oldukça içerlemiş olduklarını FETÖ İmamı bana epey sonra aktarmıştı.
İstihbarat Şube müdürlüğünde çalışan bu emniyet amiri bana; beni hatırladınız mı hocam, diye sormuş, ben de simanız yabancı gelmiyor ama çıkartamadım, demiştim. O da üniversitede çözülmesi gereken bir işi olduğunda, arkadaşı olan Uşşaki Şeyhi Avukat Muhammed Bakır MUTLU’nun, rektörle benim aram iyi, seni rektöre götüreyim dediğini, işimin çözülmesi için beraberce makama geldiklerini anlattı.
Görüyor musunuz, dostlar, FETÖ’cü diye içeri attıkları rektöre; FETÖ’cüler ulaşamamışlar, beni arkadan hançerleyenlerle ortak hareket eden Uşşaki Şeyhini yanlarına alarak benden ancak talepte bulunabilmişler. Ve ben bu FETÖ’cü istihbarat müdürüyle aynı koğuştayım! Bu FETÖ’cülerle iş tutan, FETÖ’cülerin işleri için benimle olan hukukunu kullanan Şeyh efendi dışarıda FETÖ mücadelesi yapıyor!
Bu ne yaman bir çelişki! Değil mi?
Çelişkiler bununla bitmiyor. Bana kurulan kumpasın her aşamasında ismi geçen, delil oluşturmak için organizasyonların içinde yer alan, dönemin emniyet Güvenlik Şube Müdürü Selahattin KÖSE de, bu FETÖ’cü istihbarat müdürü A.S.’ın yardımcısıymış. İyi mi? Dahası bu müdürün kardeşi de Aydın ilinde istihbarat polisi iken FETÖ’den ihraç edilmiş!
Anlayacağınız FETÖ üyesi olduğu gözlemlerimle sabit İstihbarat Şube Müdürü A.S. cezaevinde koğuş arkadaşım! Onun yardımcısı olan emniyet müdürü bana FETÖ’den kumpas kuran ekibin içinde ve sözde FETÖ mücadelesi yaparak beni cezaevine göndermiş!
Kimler kimlere operasyon yapmış!
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!,
Bu saatten sonra bize düşen bu hakikatleri tarihe geçirmek! Vesselam.
Rio’da uzlaşma için görüş birliği sağlanamadı. Toplantı sonrası Rio’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Dünyayı…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…