Bismillahirrahmanirrahim
Bütün varlıkların yaratıcısı ve sahip olduğumuz ve olmak istediğimiz bütün malların maliki olan yüce Allah’ımıza hamd ederim. Yüce Rabbimizin zatına yemin ederek vermenin malı eksiltmeyeceğini açıklayan aziz Peygamberimiz, biricik mi biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e salât ve selam ederim.
Sevgili kardeşlerim; Bu sohbetimizde vermenin malı eksiltmeyeceği, artıracağı konusunu Kur’an ayetleri ve aziz Peygamberimizin buyrukları ışığında beyan etmeye çalışacağız.
Güzel kardeşlerim; gönül tellerimi mızraplayan/ titreştiren bir dörtlükle sohbetimize başlamak istiyorum. Şairini tam olarak tespit edemediğim bu dörtlükte şöyle deniyor:
Benim Hakk’a münacatım / Rızk için değildir haşa
Hüda Rezzak-ı âlemdir/ Rızıksız kul yaratmaz ya.
Rızıksız hiçbir canlı yok. Yalnızca bizler gibi yükümlü varlıkların değil, her bir can taşıyan varlığın rızkını yüce Rabbimiz üstlenmiştir. Türleri milyonlarca, her bir türün içerdiği canlıların sayıları ise trilyonlarca olan varlıkların hayatlarını sürdürebilmeleri için muhtaç olduğu rızıklar Rabbimiz tarafından üstlenilmiştir. Hud sûresinin 6. ayetinde şöyle buyuruluyor:
“Her bir canlı varlığın rızkını üstlenen yalnızca Allah’tır. O, yaratıp rızkını üstlendiği her bir varlığın halini de, geleceğini de, dönüşeceği hali de bilir.Bütün bunlar Kitabün Mübin’de/Apaçık bir Kitab’ta kayıtlıdır. “
Tüm varlıkların varlıklarını sürdürmeleri için gerekli olan rızıklar evrensel nitelikli programlar içeren ve Kur’an dilindeki diğer bir adı İmam-Mübin olan merkezde kayıtlıdır.
Rızık,muhtaç olduğumuz ve yararlanabildiğimiz maddi ve manevi bütün nimetleri içine almaktadır.
Rızkını taşıyamıyor olsa da Rabbimiz her canlıya rızık yollarını kolaylaştırmaktadır.
Rızık Endişesi
İlk müminler Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye Hicret etmeye mecbur bırakıldıklarında kendi aralarında şöylece söyleşirler: Biz Medine’ye hicret edeceğiz, ama ne yiyeceğiz, ne giyeceğiz, nerede barınacağız? Derin mi derin düşünceleri içeren bu gibi kaygılar Ankebut sûresinin 60. âyetinin indirilişine sebep olur:
“Nice nice canlı varlıklar vardır ki, rızıkları beraberlerinde değil, onların rızıklarını veren de, sizi rızıklandıran da Allah’tır. O, yarattıklarını işitir ve onları bilir.“
Rabbimiz Fatır suresinin üçüncü âyetindenankörlüğe sapabilecek kulları da şöyle uyarır:
“Ey insanlar, Rabbinizin üzerinizdeki sayılamayacak kadar çok nimetlerini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıracak Allah’tan gayrı bir rızıklandırıcı mı var? O’ndan başka hiçbir ilah yok. Böyleyken nasıl Rabbinizden saptırılabiliyorsunuz.”
Rızkın Az veya Çok Verilmesi
Sevgili kardeşlerim, yaşamımız için muhtaç olduğumuz rızıkları üstlenen Rabbimiz dilediğine az, dilediğine de çok veren Rabdir. İnsan ne zaman, nerede, hangi ana babadan doğacağını bilmez. Hangi cinsiyette yaratılacağını bilmez. Hangi sûrete sahip olacağını bilmez. Ne zaman ve nerede öleceğini de bilmez. Muhtaç olduğu tüm varlıklar da bir müdahalesi olmaksızın yaratılmıştır.
Bütün bunları planlayıp programlayan Allah Zülcelâl’in rızıkları da farklı kılabileceği, anlaşılıp idrak edilebilir bir durumdur. Ama insan bu noktada Yüce Yaratıcımız olan Allah’ın vahyî bildirisine muhtaç olan varlıktır.
İhtiyaç duyduğumun bu ana bilgiyi Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’in birçok sûresi yanı sıra Ankebut sûresinin 62. âyetinde şöylece açıklamaktadır:
“ Allah kullarından dilediğine rızkı genişletir. Dilediği kullarına da daraltır. Allah gerçekten her şeyi bilendir.”
Rabbimiz açıkladığı bu gerçeği pekiştirmek için bize bir sual de yöneltir ve Zümer 52 de şöyle buyurur:
“Onlar, Allah kullarından dilediklerine çoğaltıp dilediklerine de azalttığını bilmediler mi? Artırma ve eksiltme şeklinde ki bu düzenlemede iman eden insanlar için Allah’ın yüceliğine, delalet eden nice belgeler vardır.”
Rabbimiz Hakîm’dir/ neylerse yerinde ve güzel eyleyendir. Yüce varlığına inanan ve inanmayan, yasalarına/emirleri ve yasaklarına bağlanan ve bağlanmayan ayrımını yapmıyor ve rızıklandırıyor.
Verilen Rızıklardan Verilmesi
Kendisinin koyduğu ölçülere göre tevzi ediyor. Yenilen, içilen, giyilen ve yararlanılan nimetler anlamına rızıkları az veya çok olarak belirleyen yüce Mevla’mız, verdiği rızıklardan da vermemizi emrediyor;
Meselâ Hadid sûresinin 7. âyetinde şöyle buyrulmaktadır:
“Allah’a ve elçisi Muhammed’e inanın. Kullanımınıza verdiği mallardan da verin. İçinizden iman edip de Rabbinin rızası için verenleri büyük armağanlar beklemektedir.”
Bakara 234’te de şöyle buyuruluyor:
“Ey iman edenler. Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun, hiçbir aracılığın (hiçbir şekilde faydasının ) olmayacağı o büyük sorgulama ve muhakeme günü gelmeden evvel, size takdir edip verdiğimiz rızıklardan verin. ( Bu verme emrini tanımayıp uygulamayan )Kâfirler zalimlerin ta kendileridir.”
Bu âyet, ve bu ayetin özellikle son bölümü bütün müminleri cidden ürpertmesi gereken mesajlar içermektedir, aziz kardeşlerim.
Verme Emri ile Kâfirlik Arasındaki Alaka
Allah’ın buyruğu gereği infak edilmesi /verilmesi gereğine ilişkin bir âyette “Kâfirlerin Zalimlerin ta kendisi olduğu” şeklindeki beyanın ne alakası vardır? Kâfir, aslında İslâm’ın inanılması gereken iman esaslarını ve yaşanılması gereken kurallarını örten ve kabul etmeyen kişi anlamına gelir. Burada alaka şudur. Yaradan’ın verdiği rızıklardan verme emrini tanımayarak, Rabbinin bu emrini örten, yok kabul edenler zalimlerin ta kendileridir.
Sevgili kardeşlerim; şu ana kadar yaptığımız açıklamalarla konumuza bir giriş yapmış olduk. Çünkü asıl konumuz vermenin önemi değil, vermenin mal artıracağı hakikatidir. Ancak girişi tam yapabilmek ve kafalarımızı konuya hazırlayabilmek için, bir özet daha vereceğiz.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…