Prof. Dr. Ali Seyyar
Hollanda’nın Groot-Zundert köyünde dünyaya gelmiş olan Vincent (1853–1890), okuma çağına gelince önce köy okuluna, sonra da Zevenbergen’deki bir mektebe yatılı olarak verildi. Vincent, daha yürümeye başladığı andan itibaren, başka çocuklara benzemeyen garip bir karakteri olduğunu herkese belli ediyordu. Yanına gelen diğer çocuklara tahammül edemez, garip şeylerden tartışmalar çıkarır, çok anlamsız şeylere kırılıp soluğu kırlarda ve tepelerde alırdı. Bu kaçışlarında saatlerce tabiatı gözlemler, yalnızca küçük kardeşi Theo‘nun yanında gelmesine izin verirdi. Saatler süren bu yolculuklarda ağzını açıp tek kelime bile konuşmazdı.
Ailesinin fakir olmasından dolayı bir an önce hayatını kazanması gerekiyordu. Bunun için, okuldan alınarak, Den Haag şehrinde bir galeri müdürü olan amcasının yanına çırak olarak gönderildi. Burada boş vakitlerinde müzeleri gezmeye başladı. Böylece resim sanatına karşı içinde büyük bir heves uyandı.
Londra Günleri ve İlk Karşılıksız Aşk
1873 yılında çalıştığı galerinin Londra şubesine gönderildi. Aşk konusunda ilk hayal kırıklığını bu şehirde yaşar. Oturduğu pansiyonun sahibinin Ursula Loyer adındaki kızına bir anda tutulur. Kız, ona karşı bir derece yakınlık gösterir, ama sisli bir akşam vakti Thames nehri kıyılarında Vincent‘in evlenme teklifine korkunç bir kahkaha ile karşılık vererek, sisler içinde kaybolur ve gider. Bu kahkaha uzun müddet Vincent’in kulaklarında çınlar. Kafası altüst olur ve tabiî ki o pansiyona bir daha ayak basmaz. Şuursuzca Thames nehri kıyısında dolaşır durur. Hollanda’ya, reddedilmiş bir insan olarak geri döner. Ursula’nın hayali ise onu bir kâbus gibi kovalar.
Paris Günleri ve İnziva Hayatı
1875 baharında çalıştığı şirketin Paris’teki merkezine tayin edilir. Burada da inzivaya çekilir. Kimse ile konuşmaz, kendi âleminde yaşamaya tercih eder. Tek başına Louvre müzesine gider, Klasik şaheserlerin karşısında saatlerce durur, onları büyük bir hayranlıkla seyreder. Bu arada dine karşı eğilimi de giderek artar. Sanatına Tanrı fikrinin hâkim olması da bu inancın neticesindeydi. Resim yaparken de tabiatın ulu yaratıcısı; Allah’ı aradı. Tek dostu olan Harry Gladwell adında genç bir İngiliz ile odasına kapanarak saatlerce kutsal kitaptan bölümler okumaya başlar. İşini ihmal eder, en sonunda ailesine geri döner ve rahip olmak istediğini söyler.
Rahiplik Dönemi
İçinde bir kuvvetin kendisinin insanlık adına din hizmetlerine atılması gerektiğini söylediğine inanarak, öğretmen olur ve fakir çocukları okutur. 1876’da Belçika’ya gider ve Borinage’daki maden ocaklarında, boğaz tokluğuna en sefil şartlarda çalışan basit ve pis işçilerin arasında misyonerlik ve hasta bakıcılığı görevlerini üstlenir. Halkın sefil hayatına uyum sağlaması, bağlı bulunduğu kilise tarafından çabuk duyulur. Bir müfettiş gönderilir ve hakkında bir rapor hazırlanır. Fransızcası yetersiz ve dili de çok kaba olduğu iddiasıyla rahiplik görevine son verilir. Buna çok sinirlenen Vincent, çılgına döner ve sigara tüketimini iyice artırır.
Babasına haber verilir. Bölgeye gelen babası, basit bir ot minderin üzerinde yatan Vincent’i çok perişan bir vaziyette görür ve oğlunun isteği üzere Mons şehri civarındaki bir kasabada serbest vaiz olarak çalışmasını sağlar. Kardeşi Theo’dan bir miktar para alarak, kendini tamamen resme vermek üzere bu sefer de Brüksel’e gider. Burada birkaç ay verimli çalışır, ama buhranlı günler yine başlar.
Vincent van Gogh’un Ruhsal Kişiliği-
Van Gogh, çocukluğundan itibaren rahip olan babasının izinde yürümek istemişti. Belçika’ya gitmeden önce Amsterdam’da ilahiyat bölümünde çok kısa bir süre için eğitim almıştı. Ama bunda başarılı olamamıştır. Her zaman dindar olmaya gayret etmiş ama birçok kez de nefsine hâkim olamamış ve yasak aşkların kurbanı olmuştur. Tüm duygularda olduğu gibi aşkı da delice yaşamış, fakat karşısına çıkan kadınların hemen hepsi evlilik gibi ciddî bir teklifini bir şekilde reddetmişlerdi.
Karakteri ve mizacı onu yalnızlığa itmişti. Çocukluğundan beri dağlara, kırlara çıkarak, insanlardan kaçması ve inzivaya sığınması neticesinde sosyal açıdan yetersiz olmasına sebebiyet vermiştir. Eğitim hayatında ve rahiplik mesleğindeki başarısızlıklar, onu kendisine karşı güvenini sarsmıştı.
Borinage’de maden ocaklarında çalışmaya başlamasından ömrünün son anlarına kadar toplumun büyük bir kesimi ona beceriksiz, aciz ve deli gözüyle bakmıştır. Arles’teki evinde çıldırıp, kulağını kestiğinde tedavi sırasında tüm mahalle sakinleri, evinin önüne toplanmış, kahkahalar içinde “deli deli” sesleri içinde onun şehirden gitmesini istemiştir.
Vincent, sadece kardeşi Theo’ya 700’ün üzerinde mektup yazmış ve 26 yaşından sonra 11 yıl zaman zarfında yaklaşık olarak 750 resim yapmıştır. Ayrıca 1.600 üzerinde de çizgileri vardır. Bu kaynakların sayesinde, Vincent’in ruh dünyasının gizli kalmış yönlerini araştırmak ve bulmak mümkündür. Vincent’e konan teşhis, sara ve şizofreni olmakla beraber hastalığı, dış görünüşü bakımından hâd bir safhada değildi.
Gerçekten de epileptik olduğu hâlde, klâsik anlamda sara nöbetleri yerine, krizleri daha çok belirgin idi. Fizik ötesi nitelikteki krizler, kendini dinî motifli halüsinasyonlar şeklinde gösteriyordu. Sinir krizlerinden dolayı fizikî zararlar da meydana gelmiştir, ama bunlar dış çevreye yönelik olmaktan çok bizzat kendisine yönelikti. Özetle ünlü ruh hekimi Karl Jaspers (1883–1969), Vincent’in psikolojik rahatsızlığını, ‘kişiliğin parçalanması veya bölünmesi’ şeklinde tarif etmiştir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…