Muhterem Okuyucularım;
Tarihimizle ilgili bazı diziler senaryo gereği biraz abartılı ise de bizlere tarih şuuru vermesi açısından faydalı da olabiliyor. Ne var ki bu dizilerimizde dahî bildiğimiz resmî ideolojiye yakın görüş ve sahneler yansıtılmaktadır. Bu bağlamda “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” dizisinden somut örnek verebilirim.
İstanbul’un İtilaf devletlerince işgalinin yaşandığı 16 Mart 1920 ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920 tarihi arasındaki altı haftalık tarihî süreci anlatan “Ya İstiklal Ya Ölüm” TRT dizisinde haklı olarak Halide Edib’in millî mücadeleye verdiği cesurane katkıları yansıtılmaktadır. İşgalci İngilizlerin idamını istediği ilk kahramanlar arasında Halide Edib ve eşi Dr. Adnan’ın olması tesadüf değildir. Dizide İstanbul’dan gizlice Ankara’ya hangi şartlar altında kaçtıkları anlatılmaktadır. Ama Kurtuluş Savaşı sonrasında bu ailenin başına neler geldiğini seyirciler göremeyecektir. O halde o kısmı biz tamamlayalım.
Halide Edib, Cumhuriyetin ilanından sonra özgürlüğün geldiğini düşünerek, değişik gazetelerde yazmaya devam etti. Eşi Dr. Adnan bey de demokratik rejimin oluşturulduğu düşüncesiyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşunda yer aldı. Ne var ki muhalefet yapmak yeni Kemalist rejimde arzu edilen bir durum değildir. Muhalefet partisi kapatıldı ve Takrir-i Sükun kanunu ile âdeta devlet terörü estirildi ve binlerce masum insan devrimlere fikren karşı geldikleri için istiklal mahkemelerinde yargılandı ve bunlardan birçoğu idam edildi. Yeni rejimin tehdidi altında olan bu aile de kurtuluşu bu sefer yurt dışına kaçmakla buldu. Atatürk’ün vefatından sonra 1939 yılında memleketlerine dönebildiler.
İşgale Karşı Duran Diğer Kahraman Kadınlarımız
Peki, işgale karşı duran ve Milli Mücadeleye destek veren başka kahraman kadınlarımız da var mıydı? Elbette; nitekim Kurtuluş Savaşı döneminde Müdafaa-i Hukuk Kadın Cemiyetleri ile Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetleri kurulmuştu. İstanbul’da da işgale açıkça protesto eden ve millî şuurun oluşmasında önemli rolleri olan birçok kahraman hanımlarımız vardı. Bunlardan bir kısmı, İstanbul’un işgalinde sonra millî uyanışın başlaması ile “Karakol” gibi erkek mücahitler taraflarından kurulan gizli örgütler adına çalışıyordu.
Mesela; Üsküdar Fevziye Lisesinin müdiresi ve karakol gizli teşkilatında çalışan Nakiye Elgün ve İngilizler tarafından tutuklanan, daha sonra Anadolu’ya kaçan Saime Münevver Hanımefendiler vardı. Müdafaa-i Milliye için çalıştıklarından dolayı tutuklanan Mediha (Orbay) Hanım ve Recep Peker’in kayınvalidesi Şahende Hanım vardı. Enver Paşa’nın kardeşi Mediha Hanım vardı.
Müdafaa-i Milliye adına çalışan şaire Şukufe Nihal Hanım vardı. Ve Osmanlı Hanedanın kadın üyeleri de gizlice milli mücadeleye destek veriyordu. Örneğin II. Abdülhamit Han’ın kızı Naime Sultan ve V. Murat’ın kızı Fehime Sultan, yeraltı direnisin pek bilinmeyen kahramanlarıydı. Kısacası Saray ve Padişah da, işgal sebebiyle açıkça ortaya koyamıyorlarsa da milli mücadeleye her türlü desteği veriyordu. Bunun için Saray Hanımları dahî gizlice devreye girmişti.
İşgale Karşı Duran Fehime Sultan’ın Akıbeti
Karakol gibi gizli direniş teşkilatlarının saraydaki temsilcisi olan Fehime Sultan, İngilizlere karşı böyle tehlikeli bir görev üstlenmiştir. Yabancı devlet adamları saraya geldiklerinde konuşmalarını dinliyor ve elde ettiği bilgileri gizlice, Ankara Hükümetine ulaştırılması gayesiyle, temas kurduğu mücahitlere aktarıyordu.
Peki Kurtuluş Savaşı sonrası bu hizmetlerin karşılığında ne ile ödüllendirildi dersiniz? Bırakınız ödül almayı bu kahraman Sultan Hanım da en acımasız bir şekilde Mart 1924’de sınır dışına çıkma cezası ile cezalandırıldı. Neden mi? Çünkü o bir Osmanlı Hanedanı’nın şerefli mensubuydu.
Fransa’nın Nice şehrine hicret eden Fehime Sultan’ın az miktarda parası ve mücevheri kısa sürede tükendi. Siyahî hizmetçisi Müyesser Hanım ile birlikte tamamen çaresiz ve yalnız kaldı. Gurbette sefalet içinde yaşayan, sağlıksız hayat şartlarına dayanamayan 1875 doğumlu Fehime Sultan, 15 Eylül 1929’da 54 yaşında verem hastalığından ruhunu teslim etti. Hiç çocuğu olmayan Fehime Sultanın na‘şı sonradan yeğeni Osman Fuad Efendi tarafından Şam’da Sultan Selim Câmii hazîresine nakledildi.
Özetle
Ne öğrendik?
Kurtuluş Savası sonrası iktidara gelen Kemalist elit, istiklalimiz için, vatanımız için, bağımsızlığımız için kahramanca mücadele vermiş olan insanlarımıza, sırf muhalif görüşlerinden dolayı işgalci düşmanların bile aklına gelmeyen zulmü yapmıştır. En büyük zulüm, despotik rejim tarafından namuslu, dürüst ve vatanperver insanları hain ilan etmek suretiyle, onları hapsederek, idam ederek veya sürgüne göndererek, cezalandırmaktır. Tarihten başta iktidar sahipleri olmak üzere herkes ders almalıdır.
Kimse sırf eleştirilerinden dolayı vatan haini olmadığı gibi iktidarların tahammül gösteremediği bazı muhalif düşünür ve yazarlara yönelik aldığı kanun hükmünde kararlar da masum değildir. Tarih sahnesi, çoğu zaman zalimlerle mazlumlar arasında geçtiği unutulmamalıdır. Mazlumların ahının da arşı titrettiği de unutulmamalıdır…
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi