islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4690
EURO
36,3690
ALTIN
2.962,53
BIST
9.277,71
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Yalnızlığı paylaşabilmek…

Seküler hayatın bizlere en büyük armağanıdır yalnızlık. O yalnızlık öyle bir hale gelir ki, toplum içinde olsanız da arkadaşlarınızla olsanız da yalnızsınızdır. Hatta eşinizin ve çocuklarınızın arasında bile yalnız olduğunuzu hissedersiniz ve bu duyguyu hiç istemediğiniz halde dibine kadar da yaşarsınız.

Yalnızlığı paylaşabilmek…
23 Haziran 2021 09:03
A+
A-

Şaban DOĞAN

Seküler hayatın bizlere en büyük armağanıdır yalnızlık. O yalnızlık öyle bir hale gelir ki, toplum içinde olsanız da arkadaşlarınızla olsanız da yalnızsınızdır. Hatta eşinizin ve çocuklarınızın arasında bile yalnız olduğunuzu hissedersiniz ve bu duyguyu hiç istemediğiniz halde dibine kadar da yaşarsınız. Ama burada sorun sizde değil, size dayatılan post-modern hayatın bencilliğindedir. Çünkü bencil yaşamak öğretilmiştir size. Diğer bir ifadeyle siz, bencil yaşamaya itilmiş bu sebeple de hayatı sadece dünyadan ibaret olarak görmüş, ahret hayatını ötelemiş veya ötelemeye mecbur bırakılmışsınız demektir.

Cemal Süreyya “Yalnızlığı soruyorlar; yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey diyorlar” diye tarif ediyor yalnızlığı… İşte o düz ovada ne kadar yürürseniz yürüyün, ne kadar da koşarsanız koşun, maalesef yalnızlığınızı gideremezsiniz. O ova’da size nasıl yürüyeceğinizi, karşılaşabileceğiniz tehlikeler varsa onları size hatırlatacak, susadığınızda pınarın başını gösterecek bir kılavuza ihtiyacınız vardır. “Ben yalnız yaşamayı öğrendim” diyerek, o ovada dolaşmaya kalkarsanız, yalnızlığınız içinde boğulur ve de boğulduğunuzun farkına bile varamazsınız.

Maalesef günümüz insanının en büyük problemlerinden biridir yalnızlık. Sizin yalnızlığınızı ne televizyon giderebilir ne de elinizde ki akıllı cep telefonları. Hatta tam tersi bunlar, sizin yalnızlığınızı arttırmakla kalmaz, düştüğünüz yalnızlık kuyusunda biraz daha dibe inmenizi sağlar. Yani a-sosyal bir insan olursunuz.

Hayatında yalnızlık hisseden insanlara Psikologlar “Hayatımda kariyer mi olmalı, para mı olmalı, ailem mi olmalı?” sorusunu sormalarını ve cevaplamalarını, bundan sonra da hayatlarını bu cevaba göre şekillendirmelerini istiyorlar. Oysa siz ne kadar kariyer yaparsanız yapın, geldiğiniz makam ve mevkide de yalnız kalırsınız… Ne kadar çok paranız olursa olsun ve bu paraya mukabil ne kadar dost görünümlü arkadaşınız olursa olsun yalnızsınız demektir. Bu şıklar içinde ailenizi tercih edip ön plana çıkarsanız bile, kusura bakmayın ama yine yalnızsınız demektir. Bu noktada, hayatınızda hep bir şeyler eksik kalacak ve siz kendinizi her daim yalnız hissedeceksiniz. Çünkü hayatınıza dini ve dini değerleri almadığınız müddetçe, elde ettiğiniz kariyer veya makam sizi yalnızlığa mahkûm etmekle kalmayacak yanlışlara da sürükleyebilecektir. Kimse ben sürüklenmem demesin, çünkü insan nefsi öyle bir doyumsuzdur ki, gücünü inançlarından alamayanlar, o gücü makamlarından aldığını sanırlar ama hepte yanılırlar.

İşte insanlar, içine düştüğü yalnızlığı gidermek için “Para” tercihinde bulunurlarsa ve hayatlarının merkezine parayı koyarlarsa, dini değerlerden yoksun bir şekilde paralarına yön vermeye çalışırlar ki o para da onları fazlasıyla yalnızlaştırır.

İnsanın kuru kuruya “aile” tercihinde bulunması da insanı yalnızlığından kurtarmaz. “Kurtarır” diyebilmeyi çok isterdim ama kurtarabilemez. Zira İslam dininin emrettiği kriterlerde kurulmayan bir aile çocuk yetiştirmeyi zül, eşe sevgi ve saygıyı gereksiz görür. Sevgi ve saygıdan uzak olan eşlerin birbirlerini sadece cinsel ihtiyaçlarını giderdiği bir obje olarak görmesi de çabası…

Günümüz insanının yalnızlığını giderebilmesi için psikologlar, ne kadar alternatif sunarlarsa sunsunlar, bu alternatiflerin içinde dini değerlere sahip çıkma ve dini yaşama şıkkı yoksa hepsi  boştur.       

Onun için gelin bu yazımızda, yalnızlık kuyusundan çıkabilmek, daha mutlu ve huzurlu bir yaşama kavuşabilmek için birlikte çareler arayalım. Yalnızlık kuyusundan çıkabilmek için size merdiven getirecek olan ve bu merdivenden çıkarak dipsiz kuyudan sizi kurtaracak olan formülü hep birlikte düşünelim…

Ne dersiniz?

Peygamberimiz de (sav) gençlik yıllarında itibaren yalnız kalmıştır. Cahiliye olayları ve çevresinin putlara tapması onu çok üzmüş, bu üzüntü ise onu yalnızlığa sevk etmiştir. İnsanların göz göre göre anlamsız bir hayat sürmeleri peygamberimizi, kendini dinlemek ve tefekkür edebilmek adına yalnız kalmaya sevk etmiştir. Bu yalnızlığını “tefekkür ile paylaşabilmek” için de zaman zaman azığını alarak Nur dağına yolculuğunu sıklaştırmıştır.

Eğer peygamberimiz (sav) bu sebepler ile “Bana yalnızlık sevdirildi” buyuruyorsa, gelin bizlerde bu manada yalnızlığı sevelim. Doğaya çıkalım ve doğanın eşsiz güzelliklerini derin bakışlar ile temaşa edelim. Derin bir nefes alalım. Aldığımız o derin nefeste bize sayısız nimetler bahşeden yüce rabbimize şükredelim.

Uzanalım çayırlara ve gözlerimizi dikelim göğe. Sırtımızı verdiğimiz çimenlerin bizler için bir döşek, gökyüzünün ise bizler için yüce rabbimiz tarafından bina olarak yapıldığını tefekkür edelim. Kuş cıvıltıları arasında sırtımız yerde, gözlerimiz gökte beynimizde ise şu ayeti kerime olsun:

“O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın.” (Bakara 22)

İşte bunu deruni duygular içine daldığınızda, ne kadar yalnız olduğunuzu düşünürseniz düşünün, yalnız olmadığınızı, sizi gören, işiten ve koruyup kollayan yüce bir varlığın olduğunu hissedeceksiniz. Ne göklerin yaratılmasının, ne yerde rızkı için gezinen karıncanın, ne cıvıl cıvıl öten kuşların, ne de yanınızdan akıp giden derenin tesadüfen yaratılmadığını, bunları yaratan  Allah’ın (cc) varlığını hücrelerinize kadar hissedeceksiniz. Düşündüğünüzde, bize sayısız nimetler veren rabbimizin, bu dünyada bizi herkes bırakıp yalnızlığa itmeye kalksa bile, yalnız bırakmayacağını anlayıvereceksiniz.

Kuşların uçmasında ve güzel güzel ötmesinde, üzerine uzandığınız çimlerde, yanınızdan akan derenin içindeki suyun sesinde, yerde rızkını arayan karıncada, size uzaktan bakan yabani bir hayvanda, yüce rabbimizin varlığının ve birliğinin delillerini göreceksiniz.

“Göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren öyle deliller var ki! Onlar, bu delillerle sürekli iç içe, yan yana bulunurlar, fakat üzerinde hiç düşünmeden tam bir aldırmazlık içinde onlardan yüz çevirirler!” (Yusuf Suresi 105)

İşte ayeti kerimede açıkça beyan edilen yüce rabbimizin varlığının ve birliğinin delillerine aldırış etmeyip yüz çevirenler, dünya hayatında yalnızlaşanlardır.

İçine düştüğümüzü zannettiğimiz yalnızlığın; yüce rabbimizin bizi yaratmasını ve sayısız nimetler ile donatmasını ve de bizi yeryüzünde başıboş bırakmadığını tefekkür edebilirsek, biz bu dünyada yalnız değiliz demektir.

Yeter ki bizler kendimizi yalnız hissettiğimizde, o hissettiğimiz yalnızlığı tefekkür ile paylaşabilelim.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle….

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.