Hayatın bütün alanlarına sirayet eden bir süreç olarak teknik gelişme ve dijitalleşme, sağlık sektörü için de yeni yeni ürünler sağlamaktadır. “Dijital devrim”, gelişmiş ülkelerde faaliyet gösteren hastane ve yaşlı bakım merkezlerini de dolaylı ve dolaysız olarak etkilemektedir. Sema Silkin son makalesinde bundan böyle dijital teknolojilerin sağlık sektörüne girmesiyle birlikte istihdam yapısının, insan kaynaklarının ve çalışma şartlarının değişime uğrayacağını belirtmektedir. Yaşlı bakım hizmetlerinde çalışan personel açısından en çok şikâyet konusu olan çalışma yoğunluğuna bağlı iş stresi gibi sorunların giderilmesi belki de robotlar sayesinde azaltılabilecektir
Gelecek yıllarda ileri yaşlılığa bağlı bakıma muhtaç hastaların sayısı artacak ve özellikle demans hastalarına yönelik kurumsal bakım hizmetlerine daha çok ihtiyaç duyulacaktır. Tahminlere göre bir taraftan bakıma muhtaç yaşlıların sayısı artacak, diğer taraftan da artan bakım talebini karşılayabilmek için, daha çok sayıda bakım elemanlarına gerek duyulacaktır. Yeterince liyakatli ve ehil bakım elemanı yetiştirilemediği veya sağlanamadığında kurumsal bakım hizmetlerinin kalitesi düşecek, dolayısıyla bu durumda bakıma muhtaç yaşlıların sağlığı kötüye gidecektir.
Genel anlamda dijital teknoloji, dar anlamda yapay zekâya sahip olan robotlar, amacına uygun olarak hastane ve yaşlı bakım merkezi ortamına uygun olarak uygulandığında bakım şartları ile ilgili olarak bahsedilen birçok sıkıntı da giderilmiş olacaktır.
Yapay Zekâlı Robotlar Ne İşe Yarar?
Sağlık ve yaşlı/engelli bakım alanında müstakil olarak çalıştırılması düşünülen yapay zekâlı robotlar, araştırma geliştirme projeleri kapsamında birçok modelleriyle üretilmiş fakat sağlık hizmetlerinde hasta sağlığı ve güvenliği ile ilgili standartların yüksek olmasından dolayı henüz prototip mahiyetinde ve dolayısıyla birçok ülkede henüz deneme safhasında olan otomatik aygıtlardır.
Sağlık kurumlarında servis, tedavi ve “sosyal” robotların etkin olacağı düşünülmektedir. Son yıllarda kullanılmaya konulan robotların başında özellikle yük, ilaç, yemek, çamaşır ve çöp taşıyabilen servis robotları gelmektedir. Monitoring teknolojileriyle entegre edilmiş servis robotları, hastane koridorlarını denetleyebilmekte, özel sensörleri sayesinde yere düşen hastaların hem yerlerini, hem de kimliklerini tespit ederek, ilgili yerlere derhal haber verebilmektedir.
Bakıma muhtaç yaşlı, engelli ve hastalarla iletişime geçebilen sosyal robotların büyük bir kısmı halen gelişim aşamasında bulunmaktadır. Bunların önemli bir bölümü muhataplarının mimik, jest ve ses tonlarına göre aynı duyarlılıkla cevap verebilmektedir. “Sosyal” robotlar, hem misafirlere, hem de hastalara refakatçilik yapabilmekte, onları hastane ortamında istedikleri yere götürebilmekte ve gerekli bilgileri sunabilmektedir. Terapötik amaçlar için de kullanılabilen “sosyal” robotlar, özellikle demans hastalara sakinleştirici sözel yaklaşımlarda bulunabilmektedir.
Japonya, Batı dünyasından farklı olarak yapay zekâlı robotları öz bakım hizmetlerinde kullandığı gibi karşılıklı insanî ilişkilerin yoğun ve samimî olduğu sosyal ve manevî destek hizmetlerinde de tereddütsüz olarak değerlendirmektedir. Bunda şüphesiz Japonya halkının kültürel paradigmaları, dünya görüşleri ve resmi inanç sistemi olan Şintoizm’in etkisi büyüktür. Animist öğeleri yoğun olan Şintoizm inancında canlı cansız ayrımı yapılmaksızın bütün varlıklara bir ruhsal özellik verilmekte, her şeyde şuurlu bir yaşayışın varlığına inanılmaktadır.
Bu inanca göre nasıl ki dağlara, taşlara ve hatta araç gereç gibi kültür varlıklarına ruhsal bir anlam yükleniyorsa aynı mantık ve anlayış çerçevesinde robotların da şuurlu varlıklar olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla “sosyal” robotların sağlık ve bakım hizmetlerinin yanında dinî danışmanlık gibi hizmetler içeren manevî bakım alanında da kolayca kullanılması, Japonya’da etik, kültürel veya dinî yaklaşımlar açısından bir engel teşkil etmemektedir.
Ne var ki hakikatte ruhsuz ve cansız olan hiçbir robot, ne kadar da geliştirilmiş olursa olsun, neticede mekaniktir ve dolayısıyla içtenliği ve samimiyeti ile bir manevî destek elamanının yerini alamaz. Bu durumda robotların bakıma muhtaç hasta, yaşlı ve engellilerin ruhsal yönden kişisel gelişimlerini ve morallerini güçlendiren bir işlev üstlenmeleri düşünülemez.
Robotların, manevî sosyal hizmetler ve manevî bakım alanında da devreye girmesi, materyalizmin hâkim olduğu Batı toplumlarında dahî bir tartışma konusudur. Bu tartışma, bakım teknolojilerinin direkt olarak bakım hizmetlerinde yer alan aktör ve muhataplarının ötesinde sosyal hayatta yer alan diğer üyeler üzerindeki olası etkileri noktasında düğümlenmektedir. Dijitalleşme, sağlık ve bakım sektöründe çalışan işgücünün birçok yükünü hafifletebilme kapasitesine sahip olmakla birlikte “üstün akıllı toplum” denilen yeni sosyal yapının özellikleri ve bu yapının içinde yer alan insanın rolü ne olacak sorusu, geleceği doğru planlama açısından önem arz edecektir.
Yapay zekâlı varlığa (“sosyal” robota) bakışımız ve ona karşı tutum ve davranışımız, akıl ve vicdan gibi manevî kaynaklara sahip olan insana bakışımız ile aynı kategoride değerlendirilemez. Yani robotların günlük hayatımızda yer alması, bazı hizmetlerin daha kolay gerçekleştirilebilmesi için bir araç olmasının ötesinde amaçsal olarak başka bir anlam taşıyamaz. Çünkü her insan, varlıkların içinde Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olması hasebiyle kendi başına bir anlam taşımaktadır.
Kısa Bir Değerlendirme
Sağlık ve bakım amaçlı teknolojilerin ileriki yıllardaki kullanımının artacağı tahmin edilmektedir. Özellikle bu teknolojilerin maliyet fayda oranının iyileştirilmesi, bakım elemanlarının yükünü azaltması ve henüz proje bağlamında değerlendirilen robotların günlük pratik hayatta daha etkin bir şekilde kullanılabilir hâle getirilmesi halinde sağlık ve bakım teknolojilerine ilgi ve talep daha da artacaktır.
Dijital teknolojilerin hemen bütün bakım süreçlerinde yer almasına bağlı olarak gerek elektronik bakım dokümantasyon, gerekse dijital komut üzerine yapılması gereken belirli standart bakım hizmetleri ile ilgili yetki, görev ve sorumluluk alanlarının hukukî ve ahlâkî çerçevesi somut olarak belirlenmesi elzem olacaktır.
Diğer yandan robotların, fizikî güç gerektiren işlerde yardımcı elemanlar olarak görev almalarının ötesinde sosyal ve manevî hizmetlerde de hangi boyutta kullanılabilirliği toplum, gerontoloji, geriatri, psikoloji ve ilahiyat gibi bilim alanlarının temsilcileri tarafından bütün yönleriyle ele alınmalı ve bakıma/tedaviye muhtaç hasta/yaşlı/engelli ile robot ilişkisinin sınırları, insan ve ruh merkezli perspektifinden belirlenmelidir.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…