GİRİŞ
Bundan önceki bir yazımızda Yâsîn Suresinin ilk 12 ayetini kısaca tefsir etmiştik. Bu yazımızda da Yâsîn Suresinin 13-27. Ayetleri üzerinde duracağız. Önce bu ayetlerin metin ve meallerine yer vereceğiz.
METİN VE MEAL
وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ {13} إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ {14} قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ {15} قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ {16} وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ {17} قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ {18} قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ {19} وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ {20} اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُم مُّهْتَدُونَ {21} وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ {22} أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئاً وَلاَ يُنقِذُونِ {23} إِنِّي إِذاً لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ {24} إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ {25} قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ {26} بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ {27}
13 – Sen onlara, kendilerine elçiler gelen şu kent halkını misal olarak anlat.
14 – Hani onlara iki elçi göndermiştik. Fakat onlar, ikisini de yalanlamışlardı. Biz de o iki elçiyi üçüncü bir şahısla desteklemiştik. Ardından elçiler, “Muhakkak ki biz, size gönderilen elçileriz” demişlerdi.
15 – Onlar, “Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Rahman, herhangi bir şeyi indirmedi. Muhakkak ki siz, yalan söylüyorsunuz” demişlerdi.
16-17 – Elçiler, “Muhakkak ki Rabbimiz, size gönderilmiş elçiler olduğumuzu biliyor. Bize düşen, sadece apaçık bir tebliğde bulunmaktır” demişlerdi.
18 – Onlar, “Muhakkak ki biz, sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vaz geçmezseniz, mutlaka sizi taşa tutacağız ve bizden size acı bir azap dokunacaktır” demişlerdi.
19 – Elçiler, “Uğursuzluğunuz, size verilen öğütlerden değil, sizden kaynaklanmaktadır. Maalesef, siz aşırı giden bir toplumsunuz” demişlerdi.
20-25 – Bir adam, şehrin en uzak yerinden koşarak gelmiş ve halka şöyle söylemişti: “Ey kavmim! Elçilere uyun. Doğru yolda olduğu halde, sizden ücret istemeyip sizi uyaranlara uyun. Bana ne oluyor ki! Ben, beni yaratana kulluk etmeyeyim? Sizler, O’na döndürüleceksiniz. Ben, Allah’tan başka ilahlar edinir miyim? O, bana bir zarar vermek isterse, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve onlar, beni kurtaramazlar.
Muhakkak ki böyle bir durumda ben, apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum. Ben, sizin Rabbinize inandım, gelin beni dinleyin!”
26-27 – Ona, “Cennete gir!” denilmiş ve o da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” demişti.
KUR’AN KISSALARI
Kur’an-ı Kerim’in yaklaşık üçte biri Kur’an kıssalarından oluşmaktadır. Kuran kıssaları, geçmiş peygamberler veya toplumlarla ilgili yaşanmış olayları anlatmaktadır. Bu kıssalarda, inanç, ahlak, edep, hak, hukuk, adalet ve benzeri konularla ilgili çok yönlü mesajlar verilmektedir. Yâsîn Suresinin ikinci sayfasında anlatılan “Ashabü’l-Karye” kıssasında da çeşitli mesajlar verilmektedir. “Ashabü’l-Karye”, kent halkı anlamındadır.
Bu kıssada haber verildiğine göre Yüce Allah bir kente elçiler göndermiş. Ancak halk Allah’ın gönderdiği elçilere inanmayıp onları kovmaya çalışmış ve onlara, “Bize uğursuzluk getirdiniz” demişler. Aslında uğursuzluk diye bir şey yoktur. Uğursuzluk, insanların yaptıkları kötü davranışların sonunda uğradıkları olumsuzluklardır. Sonra şehrin öbür ucundan bir adam gelerek o elçileri desteklemiş ve halka karşı çok ibretli ifadeler kullanmıştır.
DİN PARA/MENFAAT İÇİN ANLATIMAZ, ALLAH RIZASI İÇİN ANLATILIR
Adam halka şöyle seslenmiştir: “Ey kavmim! Elçilere uyun. Doğru yolda olduğu halde, sizden ücret istemeyip sizi uyaranlara uyun. Bana ne oluyor ki! Ben, beni yaratana kulluk etmeyeyim? Sizler, O’na döndürüleceksiniz. Ben, Allah’tan başka ilahlar edinir miyim? O, bana bir zarar vermek isterse, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve onlar, beni kurtaramazlar. Muhakkak ki böyle bir durumda ben, apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum. Ben, sizin Rabbinize inandım, gelin beni dinleyin!”
Adamın dediği gibi Allah’ın elçileri insanlara doğru yolu göstermişler, onlara Allah’ın yolunu anlatmışlar, ama hiçbir zaman bunun karşılığı olarak insanlarda herhangi bir ücret istememişler. Bütün peygamberlerin durumu bunda ibarettir. Dini ücret karşılığında anlatanların peygamberlerin yolundan uzak oldukları ve bu davranışlarıyla Kur’an-ı Kerime ters düştükleri çok aşikârdır.
Ayrıca adam çok edebi bir üslupla halka hitap etmiştir. Bu ayetlerdeki tebliğlerinde siz demiyor, ben niye şu veya bu yanlışı yapayım? Gibi bir üslup kullanıyor. Sonunda halk o adamı öldürüyor. Adam cennete girerken bile, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” diyerek onlar için üzüntü duyduğunu dile getirmiştir.
SONUÇ
Yâsîn Suresinde çok yönlü bilgiler verilmektedir. Bu ayetlerde anlatılan kıssada zaman, mekân veya şahıs isimleri önemli değil, verilen mesajlar önemlidir. Tarih boyunca peygamberler çetin mücadelelerle karşılaşmışlar. Peygamberler dini tebliğ etmenin karşılığında herhangi bir ücret talep etmemişler. Peygamberlerin tebliğinde son derece nazik ve ince bir edebi üslup kullanılmıştır.
Anahtar Kelimler: Kıssa, Allah’ın elçileri, tebliğ, para karşılığında dini anlatmak.