İhtiyarlık Yüce Rabbimizin kendilerine uzun ömürler takdir ettiği insanlar için ilâhî bir kânundur. Kaçınılamaz yaratılış yasası olan ihtiyarlık, hiç şüphesiz ilâhî kaderin bir ürünüdür.
İhtiyarlık Yüce Rabbimizin kendilerine uzun ömürler takdir ettiği insanlar için ilâhî bir kânundur. Kaçınılamaz yaratılış yasası olan ihtiyarlık, hiç şüphesiz ilâhî kaderin bir ürünüdür. Zira Rabbimiz ihtiyarlık dönemine eriştirilmeyi kendi kudreti ve bilgisine bağlamaktadır.(l)
Ömrün kısa dönük son bahan olan ihtiyarlık değişimin de zuhur alanıdır. Rabbimiz bu gerçeği Yasin sûresinde şöylece açıklamaktadır:
” Kime uzun ömür verirsek onun yaratılışını da bas aşağı ederiz. Bunu da mı düşünemiyorlar?” (2)
Bu değişiklik hic şüphesiz güçten zaafa, hareketten sükûnete, bilgiden hafıza kaybına… kadar bir seyir izlemektedir. Ancak bütün bu değişim de Yüce Mevtamızın koyduğu fıtrî yasalar altında cereyan etmektedir. Rûm sûresinin 54. âyetinde söyle buyrulmaktadır:
” Sizi zayıf bir halde yaratan, zayıflığınızdan sonra size güç veren ve gücünüzü gösterdiğiniz bir dönemden sonra yaşlılığınızın getirdiği zayıflığa sizi dûçâr eden Allah’tır. O, dilediğini var eder. O, her şeyi bilendir ve sınırsız güç sahibidir.”
Sevgili Peygamberimiz, ihtiyarlık gerçeğinin ve de tezahürlerinin bilimsel ve teknolojik atılımlarla engellenemeyeceği ve değiştirilemeyeceği hakikatini, hastalıklarımızdan ötürü tedavi olmamız gereğini açıklayan sözlerinde “ihtiyarlık dışında” her hastalığın bir şifasının yaratıldığını açıklayarak bildirmislerdir.(3)
İhtiyarlık bir hayat kânunu olduğuna göre, bugünün ihtiyarlarıyla yarınların ihtiyarlan olacak gençlerle ve de kullanılacak kişisel ve sosyal imkânlarla ihtiyarlığın bereketli bir dönem olmasını sağlamaya çalışmalıyız.
İHTİYARLARIN/YAŞLILARIN GÖREVLERİ
A- Ömrün ne kadar süreceği bilinemez bu son döneminin verimliliği için birinci derecede sorumlu ve yükümlü “olanlar hiç şüphesiz ihtiyarlardır.
a- Ölüm gelinceye kadar güç ölçüsünde bütün ilâhî emirler ve yasaklar uygulanacağına göre ihtiyarlar, ihtiyarlığı da nimet bilmeli, hayatî faaliyetlerini sürdürmeye çalışmalıdırlar. Zira ihtiyarlık bedenî kuvvetle yapılacaklara engel ise de akıl, bilgi ve tecrübe gücüyle yapılabilecekler için uygun vasattır. Çünkü aklı başa getiren, bilgiyi tecrübeyle pekiştiren ve zaman kaybına uğratmadan verimliliği sağlayabilecek olan da yaştır.
b- İhtiyarlık, haramlara da kanalize edilebilen bedensel zevklerden yoksun bırakabilecek bir dönemdir, ama sınırsız gibi olan ruhî neşelerin yaşanabileceği pek verimli bir devredir. İnsanları hayvanlara üstün kılan iradî kulluklar, kalbî zevkler, sanatsal güzellikler, ilmî ve fikrî gelişmeler değil midir?
c- İhtiyarlığın ölüme yakın olması da ayrıcalıklı bir nimettir. Gerçi yaşlılık İslâmî îman yoksunu insanlar için korkular salan, ümitler söndüren, karanlıklara boğan bir idam arifesi ise de müminler için dünya hayatının problemlerinden, elemlerinden kurtuluşa ve âhiret hayatının nimetleri ve güzelliklerine yaklaştıran hayat merhalesidir. Kaldı ki ihtiyarlık tövbeler edilebilecek ve acizlik nedeniyle Rabbimizin rahmetini daha çok çekecek ve de Mevlâmızı duâlanmızı boş çevirmekten haya ettirecek verimli dönemdir. (4)
Bu sebeplerle ihtiyarlar, hayatı sevmelidirler. Ancak îmanî yoksunluktan nedeniyle dünyaya tapar olan insanlar gibi mal ve makam ihtiraslarına düşmemelidirler. Allah’ın ve Peygamberinin yasaklan kapsamına girmeyen konularda insanlarla fiilî ve fikrî çatışmaya girmemelidirler. Maddî otorite peşinde koşmamalı, bilgileri ve tecrübeleri ile yardıma olmaya çalışmalıdırlar.
Başta çocukları ve torunları olmak üzere çevrelerindeki insanlara yapamayacakları veya kabullenemeyecekleri teklifleri sunmamalı, kendilerini dışlamaya yönlendirici değil, saygıya sevkedici davranışlar sergilemelidirler. Saygı gösterenlere ve yardımcı olanlara teşekkürleri ve duâlarını sürdürmelidirler. Güçleri ölçüsünde kendi kendilerine yetmeye çalışmalı, ibâdetlere ise azami gayret göstermelidirler. Sağlıklarına da pek çok önem vermelidirler.
İhtiyarlığın Kuran diliyle Erzelil-umr denilen ve aklen -bedenen tam bir çocuklaşma dönemi olan hale düşmekten korunmaya çalışmalıdırlar. Bunun için sağlıkla ilgili alınabilecek tüm önlemleri almalı, mevcûd hallerine sabretmeli ve Peygamberimizin öğrettiği duâ ile de Allah’a sığınmalıdırlar:
“Allah’ım! Acizlikten, ömrün en düşkün ve çaresiz çağı olan erzelil-ömre döndürülmekten sana sığınırım.” (5)
(1) Ğafir 67, (2) Yasîn 68, (3) Î. Mace Hn. 3436,
(4) Ebû Davud Salat 358, (5) Nahl 7O, Buhari Deavat 37.