Yemen’de her 5 kadından biri doğum sırasında şiddet gördü
Sana’ nın kuzeyindeki Amran Valiliği’ne bağlı Harf Sufyan’da yaşayan 33 yaşındaki Samia Abdullah, son doğumu sırasında yaşadığı acılar, maruz kaldığı şiddet ve taciz miktarı şu şekilde özetleniyor: “Tekrar hamile kalmayı düşünmüyor.”
Hakaretlerin, aşağılayıcı tavırların ve onur zedelenmesinin yol açtığı psikolojik hasara ek olarak, Samia’ nın (takma ad) şiddetli doğum koşulları – örneğin karnını zorla itmek, yatağa bağlamak ve ardından doğum sürecini yanlış bir şekilde uzatmak gibi. Rahim komplikasyonlarında yeni doğan idrar fistülünü kapatmak için iki ameliyat yapılmasına neden oldu.
3 çocuk annesi Samia’nın hayatı son doğumdan sonra alt üst oldu, ağır bir depresyona girdi ve herkesten soyutlanma ihtiyacı duydu. Tıpkı doğum komplikasyonlarının aileye çok pahalıya mal olması gibi. Nitekim bu da ailenin tedaviyi tamamlamak için malını mülkünü satmasını ve borçlanmasını gerektirdi.
Kocası sessiz kalmayı tercih ederken, babası doğumun gerçekleştiği sağlık ocağına gereksiz sorunlardan korkarak dava açmadığını, psikolojik durumunu, sağlık koşullarını ve tedavi masraflarını üstlenmeye karar verdiğini ileri sürdü.
Bu araştırma kapsamında hazırlanan anket, Samia’nın doğum şiddetine maruz kalan her beş kadından biri olduğunu ve bu vakaların %83’ünün Halk Sağlığı ve Nüfus Bakanlığı’na bağlı Yemen hastanelerinde meydana geldiğini kanıtlıyor. Gözlemlenen vakalarda kadınlar haklarını geri almak için dava açmaktan kaçınıyorlar.
Buna karşılık, üroloji ve cilt hastalıkları danışmanı Dr. Khaled Al-Sanhani, Samia’nın tıbbi durumunun haksız şiddet ve doğum sürecindeki tıbbi bir hatanın sonucu olduğunu ve bunun da baskı nedeniyle uterus ve mesanenin zayıflamasına yol açtığını doğruluyor. Bu da rahmin sarkmasına ve mesanenin düşmesine neden olmuştur.
Dr. Al-Sanhani’ye göre, vakasında rahmin açılmaması ve doğuma hazırlanmaması nedeniyle sezaryen gerektirdi, doğum sırasında zorlamanın, kısıtlamanın ve maskelemenin veya hasta için doğum yolunu genişletmenin tıbbi olarak yanlış olduğunu işaret etti.
Karşılaştığı vakaların birçoğunun doğum sırasında şiddet veya haksız bir tıbbi işlemden veya vakanın sezaryen ya da normal doğum ihtiyacını teşhis edememesinden kaynaklandığını ileri sürüyor.
Bu soruşturma, tıpkı sosyal ve yasal nedenlerle sessizliğe hapsolduğu gibi devlet ve özel hastanelerde de ağırlaştırıcı bir olgu olan, doğum sırasında kadın ve çocukların hayatını koruyan yasal koruma veya caydırıcı önlemler olmaksızın şiddete maruz kalan onlarca Yemenli kadının hikâyelerini belgeleyerek yer veriyor.
Genel Olgu
Ekim 2020-Ağustos 2021 döneminde 22 valilikten 18’ini kapsayan soruşturma için hazırlanan elektronik ankette obstetrik(doğum ve doğum sonrası dönemde tüm kadın üreme yollarıyla ve doğan çocukların bakımı ile ilgilenen tıbbi uzmanlık alanıdır) şiddet olgusu, biçimleri ve etkilerinin izlenmesi tamamlandı. Ve daha önce doğum yapmış kadınlardan da veriler toplandı.
Aynı şekilde devlet hastanelerinin çoğunda obstetrik şiddet olduğu ve doğum alanında çalışan hemşire, ebe ve doktorların bazılarını fiziksel saldırılar, küfür etmek ve azarlamak gibi psikolojik baskılar ve benzeri davranışlar sergiledikleri gözler önüne serildi.
Ayrıca, örneklerin %71’inin yaşananların normal olduğuna ve haklarının ihlali olarak görülmediğine inandıkları da açıktı.
Samia, kendi rızası veya ailesinden birinin rızası olmadan doktorun perine adlı organını kestiğini ve ameliyattan önce herhangi bir tıbbi muayene yapılmadığını, doğum yatağının iki ucuna güçlü ve acı verici bir şekilde bağlandığını söylüyor. , hemşireler tarafından sözlü hakaretlerde bulunuldu ve acı çığlıklarını bastırmak için ağzı kapatıldı ve kendisine şu sözler tekrar edildi “Sınırın nedir? Evlen, sonra da gel bize bağır