Cahit ZARİFOĞLU’nun aynı adı taşıyan şiirinden ilhamla anılan Yedi Güzel Adam’ın hayattaki son temsilcisi; naifliği, sevecenliği, yüzünden eksik etmediği tebessümüyle ama en önemlisi bize bıraktığı eserlerle daima hatırlanacak olan Rasim ÖZDENÖREN, çoğumuzun Rasim abisi, aramızdan ayrıldı. Güzel dostlarına kavuştu. Allah onu ve diğerlerini rahmetiyle kuşatsın. Yedi Güzel Adam; dünya sürgünlerini, kendilerine biçilmiş ömürlerini ilahi takdir geldiğinde, ‘yitik cennet’e doğru sürdürdükleri yolculuklarının sonunda, sevenlerinin ve okuyucularının hafızalarında, hatıralarında muazzam güzellikte cümleler, şiirler, hikâyeler, romanlar, fikir eserleri bırakarak aramızdan ayrıldılar. Hepsine rahmet olsun bir kez daha.
Her birinin yaşam öyküsü bir filme dönüştürülecek, romanlaştırılacak hatta özgün bir belgesele konu olacak düzeyde ilginç, zorlu, sıkıntılı, zaman zaman esprili ama genelde hüznün eksik olmadığı, aşkın yaşanmıyor gibi yaşandığı ve yüreklerinde bir kurşun gibi taşındığı öykülerdir. Hiç biri hayatlarını bir öykü oluşturmak için yaşamamış tabii ki. Aksine hayatı anlamlandırmak, genelde tüm insanlığın özelde Müslümanların sorunlarını ifade edebilecekleri en iyi yolun, sözcüklerin gücünü kullanmak olduğunun bilinciyle edebiyatın neredeyse her alanında eserler vermişlerdir. Şiir başta olmak üzere hikâye, roman, tiyatro, deneme, makale türlerinde çok başarılı olmuşlardır. Bu alanlardaki başarıları, dünya görüşü farklı kişilerce de hakkıyla teslim edilmiştir.
Duygu ve düşünce yoğunluğunu korumak koşuluyla eserleri dünyada farklı dillere çevrilirmiş olsaydı, kanaatimce bunlardan en az bir iki tanesi, dünyanın en önemli ve tanınmış edebiyatçıları arasında yer alırlardı. Ancak bırakın dünyayı ülkemizde dahi uzun süre dar bir çevrede tanınmış olmanın dışında maalesef hak ettikleri ilgiyi yeterince görmemişlerdir. Bu durum, belki de onların dünyada tanınmalarının da önüne geçmiştir. Daha yeni yeni ders kitaplarında onların metinlerinden alıntılarla karşılaşılması, farklı siyasi kimliklerin daha öne çıktığı kitabevlerinde eserlerinin ancak son zamanlarda sergilenmesi ve satılması, bu müstesna şahsiyetlerin daha geç tanınmalarına sebep olmuştur. Kendileri ekonomik olarak güçlü olmadıklarından eserlerinin tanıtımı da uzun yıllar gereğince yapılamamış, bu nedenle de tanınırlıkları bahsettiğimiz dar çevreyle sınırlı kalmıştır. Neyse ki yakın zamanda çember kırılmış ve daha çok sayıda insan tarafından bilinir hale gelmişlerdir. Bu, şu an için sevindirici bir durum ama yeterli değil. Eserlerinin özellik ve alanlarına bakılarak daha çok insana ulaştırılması, okutulması ve içeriklerinin anlaşılması konularında yoğun çalışmalar yapılması gerekir. Çünkü onların bir medeniyet algısı, anlayışı vardı. Bu anlayışın yeni nesillerce kavranması ‘yeni güzel adamların’ yetişmesine katkı sağlayacaktır. Onların sorumluluk üstlenen bireyler olarak üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptıklarını vicdan sahibi herkes kabul eder. Önceleri tutum ve davranışlarıyla, konuşmalarıyla da birçok kişinin hayatına dokunan Yedi Güzel Adam, şimdi sadece eserleriyle aynı işi belki de çok daha ileriye götüreceklerdir. Onlarla alakalı yapılan ve yapılacak olan çalışmalar eserlerinin daha iyi anlaşılmasına, fikirlerinin daha geniş kitlelere ulaşmasına vesile olacaktır. Sahip oldukları medeniyet tasavvuru dışlayan, ötekileştiren, görmezden gelen, hor gören değil; birleştiren, kaynaştıran, farkında olan, hoş gören bir tasavvurdur. Kendilerine reva görülen hiçbir olumsuzluğu başkalarının yaşamasını istememişlerdir. Sadece yaşadıkları coğrafyada değil bütün dünyaya bir adı da barış olan inancı güllerle, gülümsemelerle ulaştırmanın gayretini ömürleri boyunca göstermişlerdir. Şimdi onların düşüncelerinin varisleri olduklarını iddia edenler, onların yolundan giderek daha çok çalışmak ve dünyadaki çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu ortadan kaldıracak, sözün gücünü, edebiyat ve sanatın ruhların dirilişi için gerekliliğini haykırarak dünyayı gülistana çevirecek olan yeni güzel adamlar yetiştirmek için yola koyulmalıdırlar. İş çok çetin ve zor, yol da uzun. Haydi bismillah… EYYUP YÜKSEL