Beni Unutan Eski Dostum Tbbm Başkanı Olmuş!
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 29’uncu Meclis Başkanını seçmek için bugün 24 Şubat 2019 tarihinde saat 12.00’de Meclis Genel Kurulu’nda toplandı. AK Parti milletvekili Mustafa Şentop, 336 oyla yeni TBMM Başkanı seçildi. Şentop, seçim sonrası yaptığı konuşmada “Bugün yüce heyetinizin oylarıyla tecelli etmiş olan aziz milletimizin de itimadıdır. Sizlerin yardımı bu ağır mesuliyetin yerine getirilmesinde bana yardımcı olacaktır. 15 Temmuz hain darbe girişimi karşısına bu yüce Meclis ikinci defa gazilik unvanı almıştır. Burada hep beraber milletvekillerimiz darbeye karşı gelmişlerdir. Milletimizin ümidi daima bu Meclis olmuştur. Devletimizin teminatı demokrasinin kalbidir.” diye konuştu.
Beni Unutan Eski Dostum Tbbm Başkanı Olmuş!
Eski dostları bazen hatırlamak aslında vefanın bir örneğidir. Bazen içimizdeki sevgi ve özlemin bir işareti olarak, bazen ise zaruretin bir gereği olarak onları hatırlarız. İşte Mustafa Şentop kardeşimi de bendeniz 1993 yılından beri tanırım. En sık görüştüğümüz yıllar (1993-1997) İstanbul’da doktoramı yaptığım yıllardı. O da Marmara Üniversitesinde hukuk dalında araştırma görevlisiydi. Sebil Yayınevinde ve daha sonra müdürlüğünü yaptığım Üsküdar Osmanlılar İlim ve İfan Vakfında hep bir araya gelirdik. En mahrem konuları müzakere eder ve birlikte karar alırdık.
Sırlarımızı Paylaştığımız Eski Bir Dostum
Hiç unutmam bir gün şimdi alanında profesör olan bir hekim arkadaşımızla birlikte ünlü bir kişinin mahsurlu tutum ve davranışlarının nasıl önlenebiliriz üzerine müzakerede bulunmuştuk. Nihayetinde bu hassas konuyu dar kapsamda halletmemiz ve ilgili kişinin eşine haberdar etmek gerektiğini düşündük. Ama eşini kim arayacaktı ve bu özel konu nasıl anlatılmalıydı? Her iki dostumun da bu işi benim yapabileceğime kanaat getirmesi üzerine eşini ben aradım. Ne var ki eşinin de ilgili kişi ile başka meselelerden dolayı mustarip olduğunu öğrenince bendeniz kendilerini daha fazla üzmek istemedim.
Dolayısıyla kimsenin haberi olmadan bizzat ilgili şahsa uygun bir lisanla nasihatte bulunduk ve âcizane uyarılarımız belirli bir süre için de olsa etkili oldu. Ne var ki aynı uygunsuz tutum ve davranışlar devam edince bendeniz malum kişi hakkında birkaç sayfalık rapor türünde bir yazı kaleme aldım ve başkalarına ikaz mahiyetinde bunu yayınlamayı düşünüyordum. Ama ilk önce yazımı dostum Mustafa Şentop’a bir göstereyim dedim. O, yazdıklarımın doğru olduğunu teyit etti ama ümmete zarar verir endişesi ile yazımın yayınlanmasını münasip görmedi. Ben de kendisine hak verdim ve niyetimden vazgeçtim. Bilmiyorum bunları eski dostum Mustafa Şentop acaba halen hatırlar mı? Ve acaba buna rağmen halen bu kişi ile görüşmelerine devam eder mi?
Tekirdağ Üniversitesine Gitmemi İsteyen Eski Bir Dostum
28 Şubat sürecinde ne gibi mağduriyetler yaşadığımı Haziran 2011 yılında hem profesörlük unvanını elde eden, hem de AK Parti’den İstanbul Milletvekili (adayı) olan ve-fakat aslen Tekirdağlı olan dostum Prof. Dr. Mustafa Şentop biliyordu. Bir gün beni aradı ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Osman Şimşek ile görüştüğünü ve bana bu üniversitede yeni bir başlangıç yapabileceğimi söyledi. Milletvekili arkadaşımı kıramadım ve Sakarya’dan Tekirdağ’a kadar yola çıktık. Saatler sonrası kampüse ulaştık ve hemen rektörlük binasına girdik. Bizi bekleyen rektör bey bize ”ne içersiniz?” dedi. Gerçi aç karnına ben pek çay içemem ama usulden “Zahmet olmazsa çay olabilir” dedik.
Rektör bey, üniversite hakkında bazı genel bilgiler verdikten sonra bana lojmanları olmadığı için, haftada bir iki gün üniversitelerinde dışarıdan ders vermemi önerdi. Bu nasıl olacaktı? Sakarya’dan Tekirdağ’a gitmek hayli müşkül bir durumdu. Diğer teklifleri de bana hiç cazip gelmedi, böylece belirli bir kararsızlık içinde kampüsten ayrıldık. Sakarya’ya döndüğümde Mustafa Şentop dostumu aradım ve rektör beyin pek de sağlıklı bir sosyal yönü olmadığını, bize Tekirdağ Köftesi bile ikram etmediğini söyledim. Kapısına kadar gelen adaylara böyle muamelede bulunacak olursa kaliteli öğretim elemanları bulmakta zorlanabileceğini söyledim.
15 Temmuz 2016 tarihli melun darbe teşebbüsünden sonra mezkûr rektör, FETÖ ile iltisaklıdır diye görevinden alındı. Bilahare Tekirdağ Cumhuriyet Savcısı Emrah Yıldırım, eski rektör Osman Şimşek hakkında 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Buna göre FETÖ, istediği üniversitenin ilk etapta rektörünü ve sonrasında akademik personelini ‘Üniversitede Göreve Başlamaya İlişkin Örgütsel Çember’ ile göreve alıyormuş. Her şeyde bir hayır varmış. İyisin ki biz de eski dostum Mustafa Şentop’un sözünü dinleyerek, o dönemde bu üniversiteye gitme kararını vermemişiz. Yoksa Allah korusun bizi de FETÖ’cü ilan edebilirlerdi.
FETÖ’cülükle İhraç Edildikten Sonra Telefonlarıma Çıkmayan Eski Dostum
Bizi Tekirdağ Üniversitesine yönlendiren eski dostumu 17/25 Aralık 2013 sonrasında aradım. AK Parti ile “Hizmet Hareketi” olarak bilinen “cemaatle” ipler kopmasıyla birlikte nasıl bir kriz yönetimi tesis edildiğini merak ederek, eski dostumu arayarak, âcizane bazı tavsiyelerde bulunmuştum. Devlet yöneticilerinin intikam duygularıyla hareket edip olası yeni fitnelerin oluşmasına sebebiyet vermemeleri ve adalet çizgisinden uzaklaşmamaları için, mutlaka maneviyat büyüklerine de danışılmaları gerektiğini söyledim. O ise, buna gerek olmadığını, Fatih Sultan Mehmed’in de bir âlimi sürgüne gönderdiğini ifade etti. Sonra korktuğumuz başımıza geldi. Melun 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Türkiye’de dengeler alt üst oldu. OHAL ilan edildi ve FETÖ ile mücadele adı altında darbe ile ilişkisi olmayan “cemaat” sempatizanları dahî KHK ile değişik cezalara maruz kaldı.
Bu fakir de başta rektör olmak üzere kurum içi hasımlarının duyuma dayanan iftiraları yüzünden üniversitemden ilk önce açığa alındım daha sonra iademi beklerken, bir çırpıda ihraç edildim. At izi it izine karıştırıldığını haykırmak ümidiyle eski dostumu bir iki kez telefonla aradım ama nedense ne telefonuna çıktı, ne de bilahare bu fakiri bir arayıp da “geçmiş olsun” dedi. FETÖ’nün siyaset ayağına hiç dokunulmadı ama FETÖ ile hiç ilgisi olmayan birçok Millî Görüşçü akademisyen de bu sürçte görevinden uzaklaştırıldı.
Mütedeyyin olduğunu bildiğim eski dostum Mustafa Şentop, bir hukuk profesörüdür. Adaletin manevî ve uhrevî boyutunu da idrak edecek kadar sorumluluk sahibi bir şahsiyettir. Bunları hatırlatmak niyetiyle bendeniz kendisini aramıştım. Ama kim bilir? Belki de sebeplere tevessül etmek niyetiyle haksızlığa uğradığımı beyan ederek, kendisinden medet de ummuş olabilirim. Eski dostum, neden bu fakirle münasebeti kestiğini bilemem. Ama fakirin de imtihan olduğumu galiba biraz geç fark ettim. Allah’a tam bir teslimiyet şuuruna sahip olan hakiki bir mütevekkil, hiç sebeplere tevessül eder mi? Tövbe istiğfar ediyor ve imanımın bütün derinliğiyle sadece Allah’a sığınıyorum.
Ezcümle
Eski dostum Mustafa Şentop, partisine gösterdiği samimî sadakat sayesinde siyasî kariyerinin zirvesine ulaştı. İnşallah bu fakir de kendi çapımda mağduriyetlerin ve mazlumiyetlerin zirvesinde manevî tekâmülün zirvesine erişirim. “Mazlumiyetle ölmek, zâlimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır.” sözü bendeniz için bugün de geçerlidir.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
AYNEN KATILIYORUM VE ŞUNU İLÂVE ETMEK İSTİYORUM ZALİMLERİN SIĞINACAK BİR YERLERİ YÜKSEKLİK KAZANDIRACAK BİRİLERİ OLABİLİR FAKAT MAZLUMLARINDA ONLARI ANLAYACAK AHİRET HAYATI KAZANDIRACAK BİR ALLAHLARI VAR EN BÜYÜK LİMAN OLARAK
Mütedeyyin görülmek başka, Allah’a kul olabilmek başka… Makam, mevki ve ikbali putlaştıranlar, tapındıklarını, mağdur ve mazluma tercih eder. Vefa vicdandan gelir. Bir sahte ilahın tasarrufuna ram olmuş vicdandan da vefa beklemek beyhudedir… Vesselam…!