İnsanı yaratıp bir duyguyu, bir düşünceyi ifade etme yeteneği ile donatan ve ona bu yeteneğini kullanmayı öğreten Yüce Allah’tır. Rahmân Suresinin bu ilk ayetlerine göre öğrenmek de öğretmek de esas itibariyle ilahi kaynaklıdır.
Hz. Peygamber de “Ya alim ya ilim öğrenen ya dinleyen veya [bunları] seven ol. Sakın beşincisi olma; yoksa helak olursun!” buyurur. Şu halde İslam nazarında eğitim-öğretim insanoğlunun gerçekleştirmekle sorumlu olduğu en kutsal faaliyetlerdendir. Çünkü insanlığın ve toplumların hukuki, iktisadi, idari, siyasi ve hatta askeri bakımdan gelişmesi buna bağlıdır. Bilgi güçtür, ilerlemenin anahtarıdır; medeniyetler onunla kurulur, tarihe onunla müdahil olunur, Dünya onunla idare edilir. Gerçeğin bu yüzünü farkeden milletler ilköğretimden yükseköğretime kadar pek çok eğitim kurumu kurmuşlardır. Eskiden olduğu gibi, günümüzde de bu kurumların güçlü hale getirilmesi ve zirvede yer alması için kıyasıya bir yarış yapılmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde yükseköğretimin ulaşmaya çalıştığı bir zirve vardır. Temel hareket noktası hantallığı önlemek olan bu yürüyüşte sürati sağlayan ne varsa ondan yararlanılıyor. Bu amaçla, sistemler devlet merkezlilikten vatandaş merkezliliğe, Hoca merkezlilikten öğrenci merkezliliğe, oradan da interaktif sisteme, sınıf geçme sisteminden ders geçme sistemine, iki sömestrden üç ve hatta dört sömestre, oradan da yıl boyu eğitim modeline doğru evriliyor. Üniversiteler akademisyenlerinin iyi yetişmesi için türlü türlü programları devreye sokuyor. Üniversite Liderleri arı oğulu gibi çalışıyor, kurumlara ivme kazandırıyor, Dünyanın en gelişmiş Üniversiteleri içerisinde yer alabilmek için küresel yarışlarda öne geçme taktikleri uyguluyorlar.
Bize gelince, yıllardır demode ve atıl bir sistemi yürütmeye çalıştık. Sonra Devlet yetkilileri uyandılar, durumu ve onun doğuracağı tehlikeyi farkettiler, Üniversitelere yön vermeye çalıştılar. Fakat eski hantal sisteme alışmış olan Hocaları bir türlü aşamadılar. Üniversitelerimizde önemli bir yekuna tekabül eden bu Hocalarımız keyiflerinden ve rahatlarından ödün vermek istemediler, eskiyi ufak-tefek düzenlemelerle muhafaza etmede ısrarcı oldular.
Mesela, Devletimiz yaz okulu imkanı getirdi; onlar buna şiddetle karşı çıkıyorlar, bir dönemlik (üç ay) dersin bir buçuk ayda öğrenilemeyeceğini söylüyorlar, bunun yerine bütünleme sınavını öneriyorlar. Bu arkadaşlarımız itirazlarında başarılı da oluyorlar, bulundukları Üniversitelerde yaz okullarını kaldırtıyorlar, en azından öğrencinin başka bir Üniversiteden ders almasını engelliyorlar. Dahası, bu arkadaşlarımız öğrencinin alttan-üstten ders almasını da bir türlü kabullenemiyorlar, bunu mümkün olduğunca zorlaştırıyorlar, sınıf geçme sistemini fiilen geri getiriyorlar, başarılı öğrencinin önünü tıkamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bütün bunları da Devlet iradesine rağmen yapabiliyorlar. Halbuki yaz okulu öğrencinin eğitim-öğretimden ilgisini koparmamasını sağlar, ders saati olarak normal dönemle aynıdır, sadece belli miktarda ders alabileceği için öğrencinin derse yoğunlaşması daha yüksek düzeyde geçekleşir. Fakat istismar ederseniz istismara da açıktır. Ne var ki, aynı istismar kapıları normal dönemler için de açıktır. Ders geçme sistemi için de benzer şeyler söyleyebiliriz.
Bu gerçeklere rağmen pek çok Hocamız şu veya bu bahaneyle ıslah yolunu değil de ihlak yolunu tercih ettiler, zaman zaman aktif dirençler gösterseler de asıl dirençlerini iktidar yanlısı görünerek sergilediler, ilişkilerini kurumları geriletme yönünde kullandılar, hâlâ da öyle yapıyorlar. Oysa unutulmamalıdır ki, yenilik problemleri de beraberinde getirir. Moliere’in dediği gibi, “Güçlükler, başarının değerini artıran süslerdir.” Yiğitlik, problemleri görmezden gelmek değil, o süsleri takınmak, problemlerin üzerine giderek sistemi revize etmek ve Dünyanın önüne geçme stratejileri geliştirebilmektir. Aksi halde eğitimde yol alamayız, Dünya ile rekabet edemeyiz.
Yenilik karşıtı arkadaşlarımız yeniliğe gitmemek suretiyle problemlerin çıkmasına engel olmak istiyorlar. Yani rutinden başka iş yapmazsak sorun da çıkmaz havasındalar. Evet, bir açıdan doğru söylüyorlar; iş yapmazsanız ne başınız ağrır ne de rahatınız bozulur. Ama bu bir çözüm değil; ne kadar cilalarsanız cilalayın, rahmetli dedemin zamanındaki eski model otomobil benim ihtiyaçlarımı artık karşılamıyor, bana masraftan ve israftan başka bir katkı da sağlamıyor. Aynen bu metaforda olduğu gibi, Yükseköğretimin ancak beyin konforunu ve rahatını bozan fedakârların omuzlarında yükselebileceğini anlamamız gerekiyor.
Bizim artık geriye dönüş gibi bir lüksümüz yok. Atalarımızın dediği gibi, “Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı. Mevlânâ’nın yıllar ötesinden seslendiği gibi, “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Rahmetli Erbakan Hocanın sık sık söylediği gibi, “Denemiş denenmez.” Biz geçmişten ders alırız, lakin denenmişle vakit kaybedemeyiz. Başarılı öğrencinin önünü tıkayan uygulamaları ise iyi niyetle bağdaştıramayız, aksine eğitim-öğretimimizin ve Büyük Medeniyet Yürüyüşümüzün önünde engel olarak görürüz.
Ülkemizdeki icranın en zirvedeki sorumlusu Sayın Cumhurbaşkanımız ve Bakanlar Kurulu’dur. Eminim, ellerinde Dünyadaki gelişmeleri gösteren raporlara sahiptirler. Şimdi bekleyip göreceğiz, Üniversitelerimizde yenilikleri devam mı ettirecekler, yoksa eskiye dönüşe müsaade mi edecekler?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…