-Yenilecek ve içilecek maddelere karşı müminlerin bakış açıları ve yaklaşımları ne olmalıdır?
Ali Rıza Demircan —Yenilebilecek ve içilebilecek bütün maddeler Yüce Rabbimizin biz insanlara ihsanıdır.
Mevlamız bizler için yarattığı nimetlerden yiyip içmemizi emir buyurmaktadır. Bu itibarla her bir nimetten yararlanmaya çalışmak kulluğumuzun bir gereğidir. Ancak Rabbimiz yiyip içerken Şeytan’ın adımlarını izlemememizi ve kendisine şükredici kullar olmamızı da şöyle emir buyurmaktadır:
«Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan helâl ve temiz şeylerden yiyin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.» (Bakara 168)
«Ey iman edenler! Size verdiğimiz ırakların helal kılınanlarından yiyin, Allah’a da şükredin…» (Bakara 172).
Kişinin şeytanın adımlarını izlemeden yiyip içebilmesi için haram kılman maddelerden kaçınması, ayrıca helâl kılınmış maddeleri de haram kazançlarla edinmemiş olması gerekir. Kullanımlarda israfdan kaçınılması da uyulması gerekli bir şarttır.
— Hocam, değindiğiniz hususları biraz daha açar mısınız?
Demircan —Haram kılınan maddeler belirlidir. Domuz eti, kan, ölü hayvan eti, Allah’dan başka varlıklar adına kesilen hayvanların etleri, alkollü içkiler ve alkollü içkilere bandırılmış yiyecekler vs.
Helâl maddeleri de haramlaştıran kazanç yollarına gelince…
Bunlar da faiz, rüşvet, karaborsacılık, içki-kumar-fuhuş işletmeciliği, hileli ticaret ve imalat, gasb, dolandırıcılık, emeği sömürü vs…
Toplumu sömüren bu haram yollarla kazanılmış mallarla alınan yiyecekler ve içecekler de haram olur.
Yiyecek ve içecekler açısından israfı da gereğinden fazla ve zarar verecek ölçüde yiyip içmek ve nimetleri tam olarak değerlendirememek şeklinde açıklayabiliriz.
Mevlâmızın emri gereğince şükredici kullar olarak yiyip içebilmemiz için de dille şükür edici olmanın yanı sıra sahib olunan nimetlerden muhtaç insanların yararlandırılması lâzımdır.
Bunun yolu da zekâttır, aciz akrabaya nafakadır, fitredir, kurbandır, ilk mahsul hakkıdır, komşu haklarıdır vs.
Hulasa haram kılınanlar dışında bütün nimetler biz kullara hastır. Haramlara bulaşmadan yemeli, şükredici kullar olmak için de yedirmeliyiz.
— Tıbben zararsız olan maddeler kayıtsız şartsız gıda ve deva olarak alınabilir, kullanılabilir mi?
Demircan — Tıbben zararsız olan maddeler haram kıhnan ve yukarıda özetlenerek açıklanan maddelerden olmadıkça gıda olarak da ilaç olarak da alınabilir.
Biz müminler inancımızın gereği olarak Rabbimizin ve Peygamberimizin ancak zararlı maddeleri yasakladığına inanırız. Bu sebeple tıbben zararsız olan maddeler, kısm-ı azami/büyük çoğunluğu ile helâl olan maddelerdir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur. Haram kılınan maddelerin az miktarları tıbben zararlı görülmeyebilir, ancak alkollü içkiler örneğinde görüleceği üzere çoğu haram kılman maddelerin zararsız gibi görülecek az miktarları da haramdır.
— Bozulduklarından şüphe edilen yiyecekleri ve içecekleri kullanmak caiz olur mu?
Demircan — Yüce Mevlâmız Kur’ân-ı Kerîm’de nefislerimizi tehlikeye atmamamızı ve canlarımıza kıymamamızı emir buyurmuş, Tekâsür sûresinin son âyetinde de sıhhat nimetinden sorguya çekileceğimiz bildirilmiştir.
Allah’ın Resulü de sıhhatimizi koruyucu pek çok ölçüler vaz’ etmiştir.
Bu umûmî ölçüler ışığında sualinizi cevaplandırmaya çalışırsak, zann-ı galible bozulduğu kanaatine vardığımız, sonuç olarak da sıhhatimize zarar vereceği endişesini içten içe duyduğumuz maddelerden sakınmamız gerektiğini söyleyebiliriz.
— Dinimizde temiz olan ve temizleyicilik vasfı bulunan sular hangileridir? Bu vasıfları koruduklarına nasıl karar verilebilir?
Demircan —Dinimizde temiz olan ve temizleyici olarak kabul olunan sular yağmur, kar ve dolu suları ile göl, dere, kuyu, pınar ve deniz sularıdır.
Bu sular tabii rengi, kokusu ve tadını koruduğu sürece temizdirler ve temizleyicidirler. Sunulan bu ölçüye göre tabii vasıflarını koruduğunu müşahede edebildiğimiz şehir içi şebeke sularının temiz olduğunu söyleyebiliriz.
— Lağım sularının ve fabrikasyon artıklarının göllere ve denizlere akıtılmasını dini ölçülerimize göre onaylamak mümkün müdür?
Demircan —Pek tabu ki mümkün değildir.
Lâğım sularının ve fabrikasyon artıklarının akarsulara ve denizlere karışması zahiri ölçülere göre ve yakın vadede bu suların temizlik ve temizleyicilik vasıflarını gidermemiş olabilir, ancak uzun sürede de olsa doğrudan veya dolaylı olarak zarar verici olmaları bizi Hakka karşı suçlu ve günahkâr kılar. Çünkü İslâm’da insanlara, bitkilere ve hayvanlara zarar veren her işlem yasaklanmıştır.
Allah’ın Resulü bir hadislerinde inkarcı ve isyankâr kulların ölümleri ile insanların, hayvanların, bitkilerin ve şehirlerin kurtulduğunu söylemektedir.
Yalnız deniz ürünlerinin azalması sonucunu doğurmuş olsa bile bu durum insanları bolca yararlanabilecekleri gıdalardan yoksun kılması itibarıyla yine de yeter bir zulüm olur.
Zulme rıza zulüm olacağı için mümin vatandaşlar olarak bu gibi zarar verici durumlar karşısında protestolarımızı yükseltmek ve yapılacak demokratik eylemleri desteklemek mecburiyetindeyiz.
— Helâlliği veya haramlığı şüpheli olan maddeler kullanılabilir mi?
Demircan —Haramlığı açık ve kesin olmayan maddeler helâldir. Haramları helalleştirmek azim bir günah olduğu gibi helâlleri haramlaştırmak da büyük bir günahtır. Bu sebeple temelsiz şüphelere ve bir takım faraziyelere dayanarak helâl olan bazı maddeleri nefsimize ve çevremize yasaklamak yoluna gitmemeliyiz, bu haddi aşmak olur. Allah ise özellikle helâl maddeleri haram kılma hususunda haddi aşanları sevmez. (Bak. Maide 87).
Bir grup sahâbi Allah’ın Resûlü’ne gelerek ticaretini yapan bir takım insanların kendilerine et getirip sattıklarım, ancak bunların hayvanlarını Allah’ın adını anarak kesip kesmediklerini bilmediklerini anlattılar, sonuç olarak da ne yapmaları gerektiğini sordular. Allah’ın Resulü onlara şöyle buyurdu: Siz Allah’ın adını zikrederek o etlerden yiyiniz.
— Müslümanların yiyecek ve içecekler hususumda başvurabilecekleri hakkı batıllardan ayırt edebilecek resmi veya gayri resmi bir kuruluşun oluşturulması lüzumuna ne dersiniz?
Demircan —İlk nazarda cazib gibi görülen bir düşünce. Ancak bizim azınlık mantığıyla yaşamamamız lâzımdır. Biz bu ülkenin gerçek sahibiyiz. Bu tür müesseselere değil, ürünlerine güven duyulabilecek dev müesseselere ihtiyacımız vardır.
Mevcud iyi müesseselerimizi destekler, güvenilir başarılı yatırımcılarımızı teşvik eder ve İslâmî eğilimleri artıracak faaliyetlerimizi hızlandırırsak yeterince güvenilir müessese oluşacağı kanaatindeyim.
Müslümanlar, müslümanlar olarak göstermeleri gereken hassasiyeti göstersinler. İhtiyaçlara cevap verecek müesseseler ardarda kurulur.