Başlıkta geçen sorumu tekrarlıyorum. Yerden paçavralar toplayan bir sahabi zengin ve cömert olabilir mi? Bu soruya cevap vermeden önce sorunun muhatabı olan sahabi Hz. Hakîm bin Hizâm’ın hayatını biraz daha yakından tanıyalım.
Kureyşin ileri gelenlerinden olan Hz. Hakîm bin Hizâm (r.a.), Hz. Peygamber’in (sav) ilk hanımı Hz. Hatice’nin kardeşinin oğludur. Peygamberliğinden önce Hz. Peygamber’in (sav) yakın dostu idi. Ne var ki ancak Mekke fethinden sonra Müslüman oldu. Cahiliye devrinde yaptığı iyi davranışlarını Müslüman olduktan sonra da sürdürmüştür. Bunların başında şefkat ve cömertlik gelmektedir. Hz. Hakîm, 120 yıllık uzun ömrünün yarısını cahiliye, yarısını da İslâm döneminde yaşamış ve hicrî 58 veya 60 yılında vefat etmiştir.
İyilikleri Sayesinde Müslüman Olması
Hayr-u hasenat sahibi olan Hz. Hakîm, cahiliye devrinde kızlarını diri diri gömmek isteyen babalardan onları satın alır, himaye eder ve hayata kavuştururdu. Bir gün Hz. Hakîm, Hz. Peygamber’e Müslüman olmadan önce yaptığı iyiliklerden kendisine bir faydası olup olmadığını şu şekilde sordu: “Ey Allah’ın Resulü, cahiliye devrinde yaptığım hayırlar var: Sadaka vermek, köle azat etmek, sıla-i rahim yapmak gibi… Bunlara mukabil bana ecir verilir mi?” Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Sen zaten, daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına İslâm’la şereflendin!” (Buhârî, Zekât 24). Demek oluyor ki, cömertliği sayesinde Hz. Hakîm Müslüman olmuş ve elde edilebilecek en büyük saadete kavuşmuştur.
Ticaretteki Başarısı, Peygamberimizin (sav) Duası İle Mümkün Olması
Bir gün Peygamberimiz (sav)i Hz. Hakîm’i, kendisi için kurbanlık almak üzere çarşıya yolladı. Yollarken de ona bir dinar para verdi. Hz. Hakîm, çarşıya gitti ve bir dinara bir kurbanlık aldı. Az ilerde bunu iki dinara sattı. Derken bir kurbanlık daha beğendi, bunu da bir dinara satın aldı. Dönüşünde Hz. Peygamber’e (sav), hem kurbanlığını, hem de kazandığı bir dinarı teslim etti. Hz. Peygamber (sav) de kendisine, ticaretinin bereketli olması için duada bulundu. Hz. Hakîm, bunun üzerine hep şu sözü söylermiş: “Ben, gerçekten ticarette çok kazançlı biri idim. Alıp sattığım hiç bir şeyde, kazançlı çıkmadığımı hiç hatırlamıyorum.”
Yerden Paçavralar Toplaması
Hz. Hakîm, cihada katılacak Müslüman askerlere binek ve diğer teçhizat konusunda herkesten fazla yardımda bulunan cömert ve fakat bir o kadar mütevazı bir sahabi idi. Evden çıkarken da âdet üzere asasını yanında taşır ve iki hizmetçisi de kendisine refakat ederdi. Nerede ve hangi çöplükte bir paçavra veya bir deri parçası görse, cihada katılan fakir savaşçılara tahsis ettiği develerin çullarını yamalamak için, hemen asasının ucuyla yerden kaldırıp silkeledikten sonra hizmetçilerine verirdi.
Hz. Hakîm, böyle tutumlu davrandığı için, yoksulluğunda ve zenginliğinde de iktisatlı hareket ettiği için, hayatı boyunca hiç yoksulluk yaşamamıştır. Nitekim Resulullah (sav) sahabilerin tutumlu olmalarını şu hadisi-i şerifinde belirtmiştir: “Tutumlu hareket eden bir kimse fakir olmaz.” İktisat eden Hz. Hakîm’e Allah da zenginlik lütfetmiştir.
Tutumlu Olmasına Rağmen İki Yoksulun Her Birisine Gıda Yüklü Bir Deve Hediye Etmesi
Hayırsever yönünü çok iyi bilen Peygamberimiz (sav), kendisinden yardım isteyen iki yoksul bedeviyi bir gün Hz. Hakîm Bin Hizâm’a gönderdi. İki bedevi, Hz. Hakîm’in evine gitti ve durumlarını izah ettiler. Hz. Hakîm, onlara: “Beni takip edin” dedi ve doğruca pazara doğru hareket etti. Hz. Hakîm’in üzerinde her zaman ki gibi Mısır’dan getirttiği dört dirhem değerindeki ince bir elbise vardı. İki hizmetçisi ile sokağa çıkan Hz. Hakîm, yerde gördüğü paçavraları asasıyla toplamaya başladı.
İki bedevi Arap, bu durumu hiç hayra yoramadılar ve aralarında şöyle bir konuşma geçti: “Başımızın çaresine bakalım. Bu adamda iş yok. Yerden paçavralar toplayan bir kimseden ne umulur ki?” Her ne kadar ümitlerini yitirmiş görünseler de biri diğerine: “Hele biraz daha sabredelim, çok acele etmeyelim. Bakalım şu işin sonu ne olacak?” Hz. Hakîm, nihayet onları pazara götürdükten sonra orada gördüğü iki tane iri, kuvvetli ve gebe deveyi satın aldı ve onlara yetecek kadar buğday, yağ ve değişik gıdalar aldıktan sonra hepsini o iki kişiye teslim etti. Onlar da bu enteresan olay karşısında hayretlerini gizleyemediler ve birbirlerine şöyle dediler: “Yerden paçavralar toplayan bir kimseden böyle bir hayır geldiğine bugüne kadar şahit olmadık.” (1)
Demek neymiş: Tutumlu olmak, cömertliğe bir engel değilmiş. Zengin olmak da tutumlu olmaya bir engel değilmiş. O halde zenginliğin bereketi, tutumluluk ve cömertlikte olduğunu söyleyebiliriz. Bunun somut örneği işte bu güzel sahabidir.
Prof. Dr. Ali Seyyar
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…