Merhamet, rahmetin vücut bulması, eyleme dökülmesidir… Merhamet; sevgi, acıma, şefkat gibi duyguların doğurduğu eylemdir… Yani merhamet bu üç duygunun bileşimi ve etkileşiminden müteşekkil bir olgudur… Merhamet olmasaydı şayet yeryüzünde, kâinatta taş üstüne taş kalmazdı, kevn bir saniye ayakta duramazdı… Zira kâinatın harcı merhamettir…
Kanaatimce tüm ilahi esma ve sıfatlar rahmet kaynaklıdır… Kur’an’da biri hariç tüm surelerin başında rahman ve rahim isminin yer alması kâinatın rabbinin kullarına olan sevgi, ilgi, acıma ve şefkatinin ifadesi olarak okunmalıdır…
Kur’an’da merhametin çekilmesi durumu ise gazap ile ifade edilir… Gazap; sevgi, acıma ve şefkatin bitmesi değil geri çekilmesi durumudur… Gazabın ilerisi kin ve nefrettir ki artık bu durumda sevgi, acıma ve şefkat bitmiş demektir… Öfkelenmek ile kinlenmek aynı şeyler değildir… Öfke geçici bir hal iken kin ve nefret kökleşmiş bir haldir… Allah merhamet sınırlarını zorlayanlara gazap eder, yanlışında ısrar edip vazgeçmeyenlere ise müntakim olur…
İnsanların günahkâr olmalarının temelinde aslında ilahi merhamete olan güvenleri yatmaktadır… Günah işleyen birinin Allah affeder demesi bu psikolojik alt yapıyı göstermektedir… Aslında yeryüzünde yaşanan en büyük istismar ilahi merhametin istismarıdır…
Merhamet maraz doğurur derler… Bu söz bir yönüyle doğru bir yönüyle de yanlıştır… Aslında maraz doğuran merhamet değil merhametin istismar edilmesidir… Zira merhamet her marazın ilacıdır… Nasıl ki ilaçların fazlalığı hastalıkları iyileştirmez aksine daha da kötüleştirirse aynı bu gibi merhamet dozajının fazlalığı da maraz doğurur… Dengelenmeyen merhamet sadece kötülük demler…
Merhamet, bir başkasının hukukunun tecavüz edilmesine yol açmışsa bu durumda yapılması gereken merhamet akışını durdurmaktır… İlahi merhamet, başkalarının hak ve hukuku çiğnendiğinde gazaba dönüşür… Zira bu durumda merhamete devam etmek zulmün ta kendisi olur… Onun içindir ki Allah, “zina edenlere verilen ceza konusunda sakın acıma göstermeyin, merhamet etmeyin” buyurur… Zira yanlışa merhamet doğruya ezadır, zalime merhamet mazluma zulümdür, kötüye merhamet iyiye kötülüktür…
Merhametin masum boyutlardaki istismarına çocukların ana-baba merhametini istismar etmeleri örnek verilebilir… Çocuklar anne ve babanın merhamet damarlarını, sınırlarını bilir ve buna göre hareket ederler… Ailelerde en çok istismar edilen merhamet belki de ana merhametidir… Zira ana merhameti babaya göre fazladır… Babanın sert duruşu belki de ana merhametinin dengeli olması için bir denge unsurudur…
İnsanlar merhameti kaybettikleri zaman kaybolur, kendinlerine yabancılaşır, özlerinden uzaklaşır, zulme yanaşır, kötülüğe bulaşırlar… Yeryüzündeki tüm savaşlar, kötülükler aslında merhamet yokluğundan kaynaklanır…
Yönetimde merhamet zillettir diyenler aslında kâinatın yönetimindeki ilahi rahmetin üstün varlığını göremeyen körler belki de nankörlerdir… Hâlbuki merhamet her yönetimin, yönetim anlayışının harcı, olmazsa olmazıdır… Merhametten yoksun her yönetim zulüm odaklıdır… Yönetimlerde merhamet değil merhametin dengelenmemesi, merhametin istismar edilmesi sorundur… Yöneticilerde merhamet, yönetilenlerde sorumluluk olduğu sürece hak yerini bulmaya devam edecek ve her daim iyilik kazanacaktır… Şayet merhamet ve sorumluluk olmazsa ya da ikisinden birisi eksik olursa kötülük kazanacak, istismar baş gösterecektir…
Merhamet sahibi olmak, Allah’ın rahmeti ile iletişim halinde olmak, rabbimizden merhamet verisi almaya devam etmektir… Merhameti kaybeden rabbiyle rahmet iletişimini de kesmiş olur… Rabbimiz Kur’an’da hayra vesile olan tüm eylemleri rahmet olarak niteler ve rahmete erme yolunun salih ameller olduğunu ifade eder… Dolayısı ile her salih amelin bir rahmet göstergesi olduğunu söyleyebiliriz… Dolayısıyla merhametin bizdeki seviyesini görmek istiyorsak salih eylemlerimizin niteliğine ve niceliğine bakmalıyız…
Unutmayın! Başkasına zulme aracı olmadığı sürece merhamet iyiliğin, adaletin ta kendisidir…
Rabbin merhametini arzulayan kullarına merhametli davransın… Merhamet yumuşak tarafımız olsa da vazgeçilmezimiz olsun…