Ramazan bizi, sıkı bir irade kampına çağırıyor. Helal ve temiz nice rızıklar var ama yemeyeceksin. Elinde hazır bir bardak su, ama içmeyeceksin. Oruç adına en kolay imtihan bu. Herkesin oruç tuttuğu veya tutuyor göründüğü bir ortamda yememek ve içmemek kolaydır. oysa gerçekte kalp kırmamak, kaba davranmamak, hiç yalan söylememek, asla aldatmamak, gıybet, dedikodu, hakaret ve iftira etmemek, tek kelimeyle kendine sahip olmak, her gün ve her yıl hayatî ve ahlakî oruç tutmaktır. İnsan nerede zorlanıyorsa, ahlakî potansiyeli ve irade terbiyesi işte orada ortaya çıkıyor. Zira potansiyel, zorlanmadan ortaya çıkmaz.
Ramazan sadece mideye oruç tutturmak değildir. Göze ve kulağa, ele ve ayağa, dile ve bele, akla ve kalbe/vicdana, ahlâka ve iradeye oruç tutturmaktır. Sadece bir ay değil, bir yıl değil, bir ömür boyu harama, günaha, suça ve tüm kötülüklere karşı oruçlu olmaktır, kendimizi tutmaktır.
Özellikle bu ramazan başlayıp bir ömür boyu manevi, metafizik hayatımızı yani aklımızı, irademizi, vicdanımızı, ruhumuzu gündemimizin birinci sırasına, maddemizi, bedenimizi de ikinci sıraya yerleştirelim lütfen. On bir ay ömür sarayımızın sultanı olan bedenimizi ikincil, sessiz sedasız ruhumuzu da birincil yapalım inşallah. Zira hep bedenimizi doyurduk; onun eksiği yok, fazlası çok. Oysa fazlası hem israf ve haram, hem de obezite boyutunda hastalık ve illet. Ona “Ey bedenim hele sen bir dur!” diyelim ve ruhumuzu gök sofrası vahiyle besleyelim.
Aborijinlerle birlikte yaşayarak onların hayatlarını kaleme alan bir araştırmacı, her şeyi yazıyor, yazıyor, yazıyor ama bir şeyi yazamıyordu. Ne zaman bir yere gidilse aborjinler yürüyüp yürüyüp duruyor. Bir müddet sonra yola devam ediyorlar ama yine bir süre sonra durup bekliyorlar ve bunu hep yapıyorlar. Sonunda reislerine gidip bu garip durumu soruyor. Aldığı cevap son derece dikkat çekici: Bedenlerimiz çok hızlı gidiyor ama ruhlarımız geride kalıyordu. İşte biz durup durup ruhlarımızı bekliyorduk. Bizim için de şairin, “Yetiş ey varlık muhasebesi!” dediği ruhumuzu gündemimize taşıyan Ramazan ayımız, “Hele bir dur düşün ey insanoğlu!” diyor. Düşün de nereden geldik, nereye gidiyoruz ve varlık sebebimiz, amacımız nedir? sorularından beklenen cevabı verelim hem ruhumuza, hem kendimize.
Ey ruhum! bıraktığın yerde olabilirim ama bıraktığın gibi değilim artık. Niçin diye sorma; “ Dağ başına kış gelir de kul başına iş gelmez mi? Bugün biz eşyadan yana çok zenginiz ama insandan, insanlıktan yana çok ama çok fakiriz. Ve biz bu Ramazan çok mahzunuz, çok mahrumuz, çok mahsuruz/işgal altındayız. Ey Ramazan yetiş de kurtar bizi, kurtar insanlığımızı, kavuştur bizi kardeşimize ve Gazze’mize…
NURİ ÇALIŞKAN
MİRATHABER.COM –YOUTUBE–
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…