Tarihi yaklaştıkça beni rahatsız eden o gece geliyor…
Rahatsız oluyorum elimde değil….
O gece geldiğinde, dünyanın durmasını, hayatın bitmesini, insanlığın yok olmasını hayal ediyor ve hatta istiyorum…
Çünkü;
İnsanların, eski Pagan kültürünün saçma salak kırıntılarını toplama çabası ve bunu medeniyet olarak algılaması ve de lanse etmeye çalışması cahiliye hareketleri değilse nedir acaba?
31 Aralık, namı diğer yılbaşı gecesinden bahsediyorum…
Belediyeler meydanlara stantlar kurmaya başladı bile… Birçok otelde kocaman kocaman çam ağaçları da süslendi…
Piyango bileti satan bayilerin önlerinde kuyruklarda başladı…
Oteller, o gece için rezervasyonlarını yaptılar ve otellerini doldurdular bile…
Ne kadar cahilce ve banal bir hareket…
Oy toplamak ya da para kazanmak adına yapılan yavan ve anlamsız kutlamalar bunlar…
Allah’ın haram kıldığı şeyler ile kutlanan(!) her şey ve her ortam, bir Müslüman için banaldir ve anlamsızdır. Ya da öyle olmalıdır…
Yılbaşı hakkında birkaç röportaj verince ve bu konuda yazılarımı okuyunca bir dostum bana sormuştu:
“Niye takılıyorsun ki yılbaşı kutlamalarına bu kadar?” diye…
“Ben yılbaşı kutlamalarına değil, yılbaşı kutlamaları bana ve değerlerime takılıyor” dedim..
“Ağrıma gidiyor.” dedim…
“Müslümanım diyen insanların, heva ve heveslerine uyarak, bile isteye güle oynaya harama gitmeleri ağrıma gidiyor, üzülüyorum” dedim…
“Gazze’de Müslüman kardeşlerimiz Siyonizm’in baskısı altında canlarını feda ederken, insanların vurdumduymaz bir şekilde yılbaşı (Noel) kutlamalarına üzülüyorum” dedim…
“Arakan’da Müslüman kardeşlerimiz soykırıma uğrarken, içimizde ki sefihlerin, uğur getirsin diye kırmızı don arayışlarına kızıyorum ve lanetliyorum” dedim…
“Doğu Türkistan’da zulüm altında inleyen Müslüman kardeşlerimizin feryadını duymak yerine, o gece zilzurna sarhoş olanların, zina yapanların, kumar oynayanların, dönüp imanını kontrol etmesi gerekir” dedim…
“Hac ya da umreye gidenler için, Araplara para yedireceğinize fakir fukaraya yardım edin saçmalamalarını yapanların, o gece haram yolda harcadıkları paraları görmezden gelmelerini de, yüreğimin taa derinliklerinden gelen bir duyguyla kınıyorum” dedim..
“Arkadaşım beni tam manasıyla anladı mı?” onu bilmiyorum.
“Bu satırlarda derdimi anlatabiliyor muyum?” onu da bilmiyorum…
Ama bildiğim bir gerçek var ki Allah (cc) şöyle buyuruyor Habibine:
Arzu ve tutkularını kendisine ilâh edinen kişinin içler acısı hâline bir baksana! Zevklerini, çıkarlarını, ihtiraslarını hayatın biricik ölçüsü hâline getirerek bunları kendisine tanrı edinen kimsenin ne kadar zavallı, ne kadar aşağılık hâle geldiğini görüyorsun değil mi? Artık ona sen mi vekil olacaksın? Onun inkârından sen mi sorumlu olacaksın? Ve yaptıklarının cezasını çekmek üzere cehenneme gireceği zaman onu ebedî azaptan sen mi kurtaracaksın? (Furkan Suresi 43)