Ahmet Hakan Çakıcı’nın kaleme aldığı “Yoksa Siz, Devleti Sevmeyenlerden Misiniz?” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Ulus devletlerde vatandaşları iki kategoriye ayırmak pekâlâ mümkündür.
Birinci Grup: “Devleti Sevenler“.
İkinci Grup: “Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gerekenler” yani Şüpheliler.
Birinci gruptakiler “doğal olarak”, doğuştan devleti sevenlerdir. Devleti seviyor olmak, onların kanlarında vardır, kendilerine engel olamazlar. Devleti ne denli sevdiklerini ispat edemezler zira bu sevgi ne yerdedir, ne göktedir ne başı ne de sonu bellidir. Tarifi yoktur. Bu nedenle sevgilerini ispat etmeleri gerekmediği gibi “Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gerekenlerin” yani Şüphelilerin onların devlete olan sevgilerini sorgulama hakları da, hadleri de yoktur.
Devleti Sevenler Kulübünün üye sayısı azdır. Kısıtlı olan loca koltukları bürokratlar, politikacılar, yüksek memurlar gibi devletin “kıymetli” evlatları tarafından doldurulmuştur. Bu yüksek mevkie çıkabilmek büyük özveri, gayret, basiret, zekâ, feraset ve özel bağlantılar gerektirdiğinden onların devlet sevgisi ancak daha yüksek rütbeli Devlet Severler tarafından sorgulanabilir. Ama kişinin “Devlet Seven” rütbesini sağlam bir kale gibi görüp kendini salıvermemesi gerekir, çünkü “Devleti Sevdiğini İspat etmesi Gereken” Şüpheliler karşısında “Devletini Seven” biri olan Devlet Severin, daha yüksek rütbeli bir Devlet Sever karşısında; “Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken” Şüpheliler arasına düşüvermesi her an olabilecek bir şeydir. Bu yüzden bir önceki resme Devlet Sever olarak giren birinin bir sonraki resme “Hain” diye girmesi Şüphelileri hiç şaşırtmayabilir.
Devleti Severler haricindeki geri kalan herkes “Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gerekenler” sınıfındandır. “Devleti Seven” gibi yüksek ve şerefli bir sıfatı haiz olamayan büyük kitleler mesela vergi kaçırmamalı, harçlarını düzenli ödemeli, imar geçmemiş arsaya bina yapmamalı, ihale/komisyon işlerine bulaşmamalı, adam kayırmamalı, rüşvet almamalı, çek/senet kovalamamalı, mafyacılık oynamamalıdır.
“Devleti Sevenlerin” yani yüce insanların vergi ödemeleri, kameralar olmadan ya da maaş almadan herhangi bir hizmette bulunmaları söz konusu olamaz. Diledikleri yere diledikleri binayı yapabilirler? Tarlası, arsası, sahili, ormanı, sit alanı ile devlet onların devletidir ve onlar devletlerini çok sevmektedir. İhale komisyon işlerini serserilerin eline bırakıp, buralardaki rantın çarçur olmasına müsaade etmeyecek kadar düşüncelidirler. Aslında aldıkları rüşvet değil hayırlı işlere aracılık etmenin getirdiği ufak bir teşvik primidir. Onların olduğu yerde başka mafyalara ihtiyaç kalmaz, bütün boşluğu doldururlar. Onlar devlet için çok fedakârdır.
Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken Şüphelilerin çocuklarının “askerlik” yapması da şarttır. Askerliğini yapmayanın devleti sevdiğini kimse iddia edemez. Muhtemelen o, kanı bozuk biridir. Eğer çocuğu askerde yaralanır veya başına bir hal gelirse, sabretmeli ve “Kınalı kuzum devlete feda” demelidir.
Devletini Sevenlerin çocuklarının askerlik yapmalarına da gerek yoktur. Onlar zaten devletlerini seviyorlardır. Onlar o kadar çok devleti seviyorlardır ki, bunu ispat etmek için ölmelerine, yaralanmalarına ya da askerlik için vakit kaybetmelerine gerek yoktur.
“Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken” Şüphelilerin devlet için sürekli fedakârlık yapmaları, her türlü ekonomik sıkıntıya KATLANMALARI gerekir.
Devleti Seven yücelerin ise bu sevginin karşılığı olarak -kaynağı belli olmasa da- milyonlarca dolarlarının olması doğaldır. Zira böyle bir sevginin bedeli yoktur. Memleketin arsalarını, tarlalarını, apartmanlarını, gökdelenlerini, şirketlerini, yatlarını katlarını toparlıyor, üst üste biriktiriyor olmaları devlet sevgisinin tezahürü değil de nedir?
“Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken” Şüpheliler anlamayacakları işlere burunlarını sokmamalı, çocuklarını devlet okullarına göndermeli, YERLİ MALI, YURDUN MALI demeli, Devleti Severlerin devleti onlardan çook daha fazla sevdiklerini her şart altında kabul etmelidirler.
“Devletini Seven” yücelerimizin ise devleti sevdiklerini ispat etmeye gerek olmadığı için onların çocukları yurt dışında okuyabilir, İngiliz veya herhangi bir Batılı gibi yetişebilir, Avrupa Malı kullanabilir, seçkin ve ayrıcalıklı olmanın tadını çıkarabilirler.
Onlar Devleti Sevdikleri için mesela devalüasyon gecesi döviz ve altın fiyatlarının fırlayacağını ve yerel paranın dibe çakılacağını; nereden yol, köprü, tren hattı geçip emlak fiyatlarının yükseleceğini, imar planlarının nasıl değişeceğini, gümrüklerde hangi mala teşvik verileceğini ve bunlar gibi yüksek rant doğuracak diğer işleri önceden öğrenme hakkına sahiptirler. Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken Şüphelilerin ise böylesi haklardan faydalanmamaları, Devleti Sevme becerilerinin yeterli olmamasındandır.
Unutulmamalıdır ki, Devlet Sevenlerin sorumlulukları çok ağırdır: Onlar devleti sevdikleri için darbe yapar, devleti sevdikleri için başbakan asarlar. Devleti sevdikleri için başarılı darbecileri kutsar, başarısız darbecileri mahkûm ederler. Devleti sevdikleri için sömürgeci devletlerin elçileri ile düzenli toplantılar yapar, devleti sevdikleri için her sömürgeci yasayı canla başla destekler. Devleti sevdikleri için otellere, marinalara, fabrikalara çöker; devleti sevdikleri için ihaleler alır, ihaleler verir; devleti sevdikleri için tüm köşe başlarını yedi sülaleleri ile tutarlar. Devleti sevdikleri için 300-500 araçlık konvoylarla gezer, itibardan asla taviz vermezler. Devleti sevdikleri için fakirlere enflasyon, zenginlere vergi affı düzenler, devleti sevdikleri için devletin varlıklarını yabancı şirketlere satarlar.
Hattaaaa “Bugün git, yarın gel!” i bile sırf devleti ciddiye aldırmak için devlet sevgisinden icat etmişlerdir.
Bütün bu gayretlerine rağmen;
Devleti Seven Yüce Efendilerimiz, ne zaman devleti daha da fazla sevmek için “ağızlarını açsalar” ya da bir girişimde bulunsalar Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken “nankör” Şüphelilerin bir kısmında tedirginlik başlar –Elbette ki hepsinde değil!- . Sanki sırtlarına bir şey batırılıyormuş gibi, yüzlerine bir acı ifadesi iner ve başlarına yeni bir felaket gelecekmiş de saklanacak bir delik arıyormuş gibi huzursuz olurlar. Bu karanlık mihraklar hemen fitne, fesad ve dedikodu kazanlarını fokur fokur kaynatmak için kazanın altına ateşi sürüp Yüce Devlet Severlerimizi incitmenin yolunu ararlar.
Hâlbuki herkes Devleti Sever olamayabilir, bunu anlayışla karşılamak mümkündür; ama muhterem Devleti Sever büyüklerimizi takdir etmemek, onlardaki iyiliği görmemek… İşte bu! Tahammül edilebilecek bir şey değildir. İnanın, bunların yatacak yerleri yoktur!
Ancak bu nankörlük Devlet Severlerimizi yolundan alıkoyamaz. Onlar her türlü engele, engellemeye, takoza, lafa, söze rağmen bugüne kadar her şart ve zeminde Devleti Sevmenin yolunu bulmuşlardır. Sonsuza kadar da bulmaya devam edecekler.
Devletimiz ve Devlet Severlerimiz ilelebet payidar kalmaya devam edeceklerdir.
Ahmet Hakan Çakıcı
Safer 1444/ ALANYA
Zeyl: Yıllar önce Ahmet Altan’ın sorduğu soru sanırım hala cevap bekliyor: Acaba Devleti Severler Devleti sevmeyi bırakıp hanımlarını sevmeye başlasalar memleketin ahvali daha mı iyi olurdu?